Paylaş
Japonya yaklaşık 15 yıldır deflasyonla yani düşen fiyatlarla mücadele etmeye çalışıyor. Bize uzak olsa bile dünyanın üç numaralı ekonomisinde olan biten herkes için önemli.
Bir zamanların mucizesi nasıl böyle “sorunlu ülke” durumuna geldi, orası tartışmalı ve karmaşık.
Son on yılda ne mucizelerin ne hallere düştüğünü gördük zaten. Biz Japonya’da bugün neler olduğuna bir bakalım.
Bundan sekiz ay kadar önce Japonya Merkez Bankası kimine göre çılgınca, kimine göre kaçınılmaz bir karar alarak deflasyonu yenmek için enflasyon yaratmaya karar verdi. %2 enflasyon hedeflendi.
Bunun için de para muslukları açıldı tabii. Japon yeni hızla değer kaybetti. Süreçte Türk lirası yene karşı %20 kadar değer kazandı. 20 yılda dörtte birine düşen Japon Borsası %50’den fazla yükseldi. Bütün bunlar makro dengeleri henüz çok değiştirmiş olmasa da gelişmeler hem pratikte hem de akademik olarak önemli.
Örneğin biz Japonya’dan 4 milyar dolara yakın ithalat yapıyoruz. Ağırlıklı olarak otomotiv, makine aksamı ve yan ürünleri. İhracatımızsa 350 milyon dolara yakın.
Basit bir soru geliyor insanın aklına: İthal Japon arabaları ucuzlayacak mı? Soruyu biraz daha geliştirelim: Kısa vadede olmasa bile bir gün fiyatlar düşmeyecek mi?
Fiyatlar etkilenmeyecekse Japonya’da üretim yapan otomobil şirketleri yen bazında çok para kazanacaklardır. Rekabet fiyatlara aşağı baskı yapacaksa da zamanla gerçek Japon otomobilleri iyice cazip hale gelecektir. İzleyip göreceğiz.
******
FREN ZAMANI GELDİ Mİ?
Geçtiğimiz hafta dünya ve Türkiye ekonomisi açısından milat niteliğinde bir hafta olabilir. Zira gezegenin asıl patronu olan Amerikan Merkez bankası Başkanı Bernanke uzun süredir ilk kez piyasalara gaz vermeyip hafif bir gözdağı verdi. Akabinde dolar yükseldi. Borsalar geriledi. Emtealarda satış geldi.
Bizde de döviz sepeti yaklaşık son bir buçuk yılın en yüksek seviyesine çıkarken, bono piyasasında ve borsada satış vardı. Önümüzdeki günlerde satışların şiddetlenip şiddetlenmeyeceğini söylemek kolay değil.
Ancak hep belirttiğimiz gibi dünya üç dört yıldır daha önce eşi benzeri görülmemiş miktarda bir para bolluğu içinde. Bu da her türlü fiyatlamaya yansıyor. Buna sizin mahalledeki fiyatlar da dahil.
Bu bolluğa bir aşamada bir fren gelecek. Gelmezse başka önemli sorunlar ortaya çıkacak. Fren zamanı gelmiş midir? Biraz erken görünmekle birlikte olabilir.
O yüzden dünyada lafı hafife alınmayacak bir kişi varsa o da Bernanke’dir. Zira paranın azalma ihtimali bile başka bir gerçeklik yaratır bu gezegende.
******
YETER, HAKİKATEN YETER…
Arabada genelde Radyosspor dinliyorum. Geçen sabahlardan birinde Sabri Ugan programına Biz Kazanacağız başlıklı bir bildiri okuyarak başladı. Futboldaki şiddetin oyunu esir almasına güçlü bir şekilde itiraz eden metin oldukça etkileyiciydi.
Daha sonra öğrendim ki birkaç spor yazarının kaleme aldığı bu metin başka yazarların da desteğini almış, gazetelerdeki köşelerde yer bulmuş ve oldukça da ses getirmiş.
Şahsen dar çerçevede futbola, büyük resimde ülkeye hakim olan nefret söylemine ve onun ikiz kardeşi sayılan çatışma kültürüne karşı bir sürü yazı yazmış bir insan olarak böyle girişimleri önemsiyorum. Kutsal sayıyorum. Adaletin adalet gibi, vicdanın da vicdan gibi öne çıkması için atılan her adım değerli.
Kaş kaldıranlar olacak tabii. Bir bildiriyle bir şey değişir mi? Elbette değişmez. Ama kimden yana, neden yana olduğunuz belli olur.
Aslında yaşananlar ülkeye hakim genel gerilimin futbol üzerinden ifadesi, futbola yansımasıdır. Herhalde sadece futbolu sterilize etmek mümkün değildir.
Yine de futbol, bu kadar anlam yüklenen ortak bir heyecan alanı olarak belli mesajların verilmesi için de uygun iklimi sağlar.
Bildiri biz kazanacağız diyor ya. Ben de şöyle demek isterim: Biz kazanıyorsak, ülke de toparlıyordur kendini demek…
Paylaş