Paylaş
Bu saptamalar WWF Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Başkanı Uğur Bayar’ın İstanbul’daki Dünya Politik Forumunda yaptığı konuşmada yer aldı. Oturumun başlığı “Dünyanın Hafife Aldığı Sorun: Çevre” idi.
Aslında dünya, çevre sorunlarını sadece hafife almıyor, bazen bilerek ve isteyerek görmezden geliyor. Özellikle de ortada bir “gelişme meselesi” varsa “çevre ihlalleri” daha bir normalleştiriliyor. Gelişmiş ülkelerdeki hassasiyetler gelişmekte olanlarda daha gevşek biçimde dillendiriliyor. Buna karşılık zenginler gelişmekte olanlardan üç dört kat fazla tüketiyor!
Uğur Bayar konuşmasında insanın bir yılda tükettiğini doğanın ancak bir buçuk yılda yerine koyabildiğinin altını çizerek bir noktadan sonra bunun yerine konamayacağına dikkat çekti. 1900 yılda sadece 1 milyar kişi artan dünya nüfusuna 1900-2010 yılları arasında 5.4 milyar kişi eklenmesinin çevre açısından büyük risk oluşturduğunu belirtti.
Bir insanın tüketim alışkanlıkları doğrultusunda kaç metre kare su ve kara parçasına ihtiyaç duyduğu ekolojik ayak izi olarak tanımlanıyor. Ekolojik ayak izi bölgeden bölgeye, ülkeden ülkeye değişiyor. Türkiye yıllık
sera gazı artırımında dünyada en kötü ikinci ülke iken ekolojik ayak izi açısından ortalamalara yakın.
WWF web sitesindeki Türkiye’deki ekolojik ayak izi ile ilgili rapor oldukça aydınlatıcı. Sonuç bölümündeki çarpıcı saptama ise şöyle: Mevcut gidişat devam ederse ekonomi açısından risk oluşur. Yaklaşımın değişmesi gerek yani.
Aradım ama ülkedeki bölgesel ayak izleri konusunda bir çalışma bulamadım. İstanbul ortalamanın çok üzerinde olmalı. İzmir’in de çevre ile ilişkisinin iyi not alacağını sanmıyorum.
FUAR YENİDEN
İzfaş’tan sevindirici bir mesaj geldi geçenlerde. Murahhas Üye ve Genel Müdür Mehmet Şakir Örs meslek odası temsilcileriyle bir araya gelmiş. Amaç odaların İzmir fuarlarıyla ilgili düşüncelerini, katkı ve desteklerini almak olarak belirtilmiş.
Gaziemir’deki yeni fuar alanıyla birlikte Kültürpark’ın kongreler için kullanılması planlanıyor. Ayrıca Kültürpark’ın daha etkin kullanımı sağlanacak deniyor.
Kentin ortasındaki en önemli ortak yaşam alanı olan Fuar’ın ve geniş Fuar bölgesinin özenle yeniden planlanması ve o planlamaya göre kentle daha iyi kucaklaşmasını arzu edenlerdenim. Duvarlar kalkmalı. Ucube yapılar yıkılmalı ya da dokuya uygun olarak iyileştirilmeli. Fuar, yeşil cazibe alanı olarak örnek gösterilecek hale gelmeli.
İşin içinde meslek odaları olunca ortaya bu anlayışa yakın bir şeyler çıkacağına daha çok inanıyor insan. Her ne kadar istemezükçü diye etiketlenip hedef gösterilseler de. İsterizcilerin bugüne dek yaptıkları ortada. Yapmaya kalkıp yapamadıklarını da biliyoruz.
Fuar’ın yeniden ele alınması bu kentte ortak akıl, ortak dil oluşturma yolunda önemli bir adım olabilir.
PAMUKTAKİ YAMUK
Pamukta bir şeyler oluyor. Amerikan Tarım Bakanlığının beklentileri manipüle etmek için verileri çarpıttığı söyleniyor. İzmir Ticaret Borsası duruma tepkili…
Yok canım, Amerikalılar okumuş çocuklardır, öyle şey yapmazlar diyemem. Bugünün dünyası her türlü numaraya açık bir dünya…
Peki şimdi nasıl cezalandırabiliriz Amerikan Tarım Bakanlığını? Demeç verelim, şikayet edelim, boykot yapalım tamam…
Ama madem fiyatları suni olarak düşürmek istiyorlar o zaman topluca uygun fiyattan pamuk kontratı satın alınabilir. Tabii ki sembolik olarak. Fiyatların yükselmesi beklenir. Kar edilirse de “sayenizde şu kadar kar ettik, teşekkürlerimizle” şeklinde bir mektup yazılır Bakanlığa…
İşin gerçeği şu ki önümüzdeki dönemde tarım politikaları en az enerji politikaları kadar önemli olacak. Kavga çıkacaksa ya gıdadan ya enerjiden çıkacak. Bugün pamuk, yarın buğday, öbür gün şeker pancarı…
Cevaplarınız hep hazır olmalı.
Paylaş