Paylaş
“Okur İnisiyatifi” benim de üyesi olduğum bir Facebook grubu. Daha önce de grupça ortaklaşa yazılmış olan “Barış, Hemen Şimdi” başlıklı bir yazıya yer vermiştim.
Bugün de başka bir ortaklaşa yazılmış yazıyı buraya taşıyorum. Malum, son zamanlarda “sakıncalı bulunan kitap” meselesi yeniden alevlendi. Böyle bir grubun da doğal olarak diyeceği bir şeyler var bu konuda:
Bizler Okur İnisiyatifi olarak
o Kendini ifade etme yeteneği kazandırdığı, görüneni değil, görünenin arkasındakini anlamamızı sağladığı;
o Hayal gücümüzü geliştirdiği, olaylara ve dünyaya bakış açımızı değiştirdiği;
o Empati yeteneğimizi arttırarak barışa ve kardeşliğe giden yolları açtığı;
o Bize doğru diye dayatılanları alaşağı ettiği, kendi sesimizi buldurduğu;
o Yaşamda öteki diye bir şey olmadığını, o adlandırmanın bize uzak ağızların işi olduğunu öğrettiği;
o Savaşı değil, barışı kutsayan, acıların altını çizen en unutulmaz ses olduğu;
o İnsanlık tarihi ve evrensel kültür ile bütünleşme ve doğa-canlı bilinci edinme tehlikeli kültürel gelişmelere yol açabileceği;
o Muhalif ideolojilerin terörizm demek olmadığı gerçeğini açığa çıkardığı, tersini iddia eden büyüklerimizin canını sıktığı için KİTAPLARDAN ŞİKAYETÇİYİZ!
o Ayrıca gezegenimizin, evrenin sonsuzluğu içinde bir atom parçacığı kadar yeri ve anlamı olduğu gerçeğini bize gösterip büyük kibrimizi paramparça ettiği;
o Geçmişte yaşanmış/yaşatılmış acıları yeni kuşaklara aktararak şeytanın avukatlığını yaptığı;
o İnkârın ağır bir yük olduğunu ve yüzleşmenin yakıcılığını hatırlattığı;
o Bize şikâyet etme gücü verdiği;
o Bilgi ve belgelerle zihnimizi açtığı;
o İlk insandan bu yana hep böylesine beyaz ve güzel olduğumuz halde maymunlarla akrabalığımız olduğunu düşündürttüğü;
o TV dizilerini; bilumum yarışma programlarını ve her türlü şova başvuran ana haber bültenlerini izleyecek zaman bırakmadığı;
o Bize de böyle metinler yazma cesareti verdiği için KİTAPLARI İHBAR EDİYORUZ.
Herkesi kendileri gibi yapmaya çalışan kişi ve kurumların şikayetleriyle Fareler ve İnsanlar, Şeker Portakalı, Semerkant gibi kitaplar sakıncalı ilan edilse de biz kitap okumaya devam edeceğiz. Kendimizi de İHBAR EDİYORUZ.
Şunu da hatırlatıyoruz:
Yakılan hiçbir kitap karanlığı aydınlatmadı, tıpkı karanlığa atılmak istenen hiçbir kitabın aydınlık saçan özünü yitirmediği gibi...
Bizim güzel çizgi romanlarımız
Her şeyi Önder Çolak başlattı aslında. Facebook’ta Okunası Kitaplar Grubu’na “Azıcık da yaramazlık yapalım. :) Okuma serüvenine bu yoldan başlayanlara selam olsun :)))” diye bir mesaj attı. Altında da Çelik Blek resmi...
Tayfun Topraktepe’den cevap çabuk geldi: “Ben Zagorcuyum Önder Abi” diye.
Bir an düşündüm ben de Zagorcuydum. Bir de Red Kitci...
Sonra mesajlar yağmaya başladı. Çizgi roman kahramanlarının bizim nesil üzerindeki derin etkisini biliyordum, ama bizden sonra da devam etmişti demek bu etki.
Nesil demişken şair Şenol Gürel, “Bizim kuşak Teksas-Tommiks ile başlamış; Kemalletin Tuğcu ile arayışa geçmiş; Ömer Seyfettin, Reşat Nuriler ile aradığını bulmak için çırpınmış; Yaşar Kemal, Jack London, Maksim Gorkiler ile de aradığını bulma yoluna girmiştir diyebilirim...” diye yazdı...
Sonra Nuray Önoğlu lafa girdi: “Ben çizgi romanları üniversitede keşfettim. Beş yaş küçük erkek kardeşim keşfetmişti ve sürekli okuyordu. İlkin kızdım ona ‘ne okuyorsun bu saçma sapan şeyleri’ diye (o zamanlar öyle çok ciddi ve çok emindik kategorilerimizden maalesef), sonra bir okumaya başladım; anam, ne eğlencelilermiş meğer. Kimselere söylemiyordum tabii okuduğumu. Gizli gizli evde okuyordum.”
Benzer kareler geçti gözümün önümden. Çizgi romanın yeni sayısı çıkmış mı, ne zaman çıkacak heyecanı, ödünç almacalar, değiş tokuşlar...
Bu arada Ekrem Acar da katıldı muhabbete: “Bir de Doğan Kardeş ve Milliyet Çocuk dergileri vardı ve o dergilerde, o zamanlar sanırım kitaplaşmamış çizgi romanlar vardı... Sipru, Tenten vs... Bende 70’li yılların sonunda, eski Doğan Kardeş dergileri ciltleri vardı ve hangi akla hizmetle attık onları...”
Şimdi de var çizgi romanlar. Hem de bir tık ötede. Etkisi bizim zamanlardaki kadar mıdır emin değilim.
Bu hafta bir arkadaşım, yazılarında hep eskilere gidiyorsun diye bir tespit dile getirdi. Hafif eleştireldi. O an bir şey demedim.
Şimdi diyebilirim ki, biz büyürken dünya giderek küçüldü, seçenekler çoğaldı, anlamlar dağıldı. O yüzden bir yanım sık sık o anlamları hatırlamak istiyor.
İyi geliyor çünkü.
Paylaş