Paylaş
Sayın Başbakan Gezi direnişi sırasında yaptığı konuşmalarda kendisinin de çevreci olduğunu defalarca vurguladı. Sayıyı abartarak, dikilen ağaçlardan falan bahsetti. Özellikle Büyükşehir Belediye Başkanlığı sırasındaki çevreci icraatlarını anlattı.
Şahsi inancım Başbakanın çevreci kaygıları olduğu, buna bağlı olarak zaman zaman alevlenen tavırlar gösterdiği ancak bunu iktidarın bütününe öncelikli bir ilke olarak yansıtamadığı şeklinde. Ruhen korumacı olsa da “hayatın gerçeklerine” yenik düşebiliyor. Ekonomik olarak büyüyeceğiz ya. Üç beş ağaç feda edilebiliyor.
Kendisinin bir ara sembolik olarak önemli bir tavrı vardı mesela. Tarihin en büyük çevre ihlallerinden biri olarak İstanbul’un bağrına saplanan Gökkafes’e girmiyordu Sayın Başbakan. Oraya pişkince yerleşip iş yapan Ritz’deki davetlere katılmıyordu. Bu prensibini hala koruyor mu bilmiyorum.
Yalnız şu aralar ülkeye baktığınızda Karadeniz’den Akdeniz’e, Van’dan İzmir’e kadar pek çok noktada çevre çatışmaları yaşanıyor. Yerlilerle yatırımcılar arasında kıyasıya bir mücadeledir gidiyor. Genelde kaybeden de çevre oluyor. Bütün bunların Başbakan kendi çevreci duruşuna rağmen olduğunu sanmıyorum. Başbakanın doğa severliği birazcık hissedilebilse bu çatışmaların çoğundan çevre galip çıkardı.
Yalnız Sayın Başbakanın tatil için Urla’nın Hacılar Koyunu seçmiş olması ne yalan söyleyeyim beni ümitlendirdi. Yedi yıldızlı bir Antalya Otelini ya da 50 metre bir mega yachtı değil, Urla’da yaşayan biri olarak benim bile görmediğim bu doğa harikası koyu tercih etmesi önemli. Böyle koyların, tahrip edilmemiş doğanın nimetlerinin gayet farkında yani.
Kendimce bir çevreci olarak bu sefer konuya biraz pragmatik bakmak taraftarıyım. Bundan sonra yazılarımda Sayın Başbakan’ın çevreci yanını provoke etmeye çalışacağım. Doğaseverliğini kışkırtmak için uğraşacağım. Pek çok konuda kendiliğinden ortaya çıkan “babalığını” doğa için de göstermesini talep edeceğim. Karaburun’da, Mordoğan’da, Gördes’te… Belki bu şekilde bazı bölgelerde belli kazanımlar elde edilebilir. Bazı ihlallere dur denebilir. Ya da gerekli denetimler sağlanabilir.
RES olup çevreyi tehdit etmeye başlayanlarla, gelişiyoruz diye doğayı tahrip etmekten utanmayanlarla, ÇED raporlarını bypass edenlerle mücadelede her yol mubah!
ŞANS İŞTE…
Eski Kahire yeni Saraybosna büyükelçimiz Hüseyin Avni Botsalı liseden sınıf arkadaşım. Zaman zaman makaleler, yazılar, raporlar paylaşırız. İzmir’e geldiğinde de buluşup laflamak için fırsat kollarız.
Geçen hafta başında eşyalarını toplamış yeni görev yerine doğru yola çıkmak üzereydi. Bir taraftan da yükselen tansiyonla beraber Mısır gündemin ön sıralarına doğru tırmanıyordu. Zaten Sevgili Botsalı da Ankara’dan gelen talimatla yola çıkmadı, Kahire’de kaldı.
Bugünkü yazıya “Mısır’ı nasıl okumak gerekir?” gibi bir başlık düşünmüştüm. Yazıyı dört yıldır Kahire’de bulunan sevgili Büyükelçimizin soracağım 10 soruya vereceği cevaplar üzerine kuracaktım.
Çarşamba günü, yani darbeye bir gün kala, Sevgili Hüseyin’e Mısır’la ilgili 10 soru yolladım. O da “akşama yanıtlamaya çalışırım” dedi.
O akşam sesi çıkmadı. Ertesi gün bir mesaj atıp gece geç saate çalıştığı için cevap işini Perşembe gecesine bıraktığını belirtti. Ertesi gece de Mısır’ın, hatta bölgenin en tarihi gecelerinden biri yaşanınca bizim cevaplar başka bir bahara kalmış oldu.
Bu arada internetten Sevgili Büyükelçimizin iki röportajını izledim. Darbe akşamı TV programlarını takip etmeye çalıştım. Mısır’daki akışın öncesi ve sonrası ile yüzeysel de olsa bir fikir sahibi oldum. O nedenle Sevgili Botsalı’ya hazırladığım soruları kendimce cevaplayarak sonlandırıyorum bu yazıyı.
1.Gelişmeler bizi neden ilgilendirsin? - Çünkü Mısır bölgenin amiral gemisi… 100 milyona yakın nüfusuyla, tarihsel kimliğiyle önemli bir ülke.
2. Model bizsek bu model Mısır'da işlemedi diyebilir miyiz yoksa erken mi? - Bir şeylerin işlemediği belli… Model mi işlemiyor, yoksa kötü uygulayıcılar mı çuvalladı orası tartışmalı.
3. Mısır'ın en temel üç sorunu ne? - Ekonomi, eğitim, altyapı
4. Mursi'nin yerinde olsaydınız nasıl bir acil eylem planıyla cevap verirdiniz bu gösterilere? - Erken seçimi kararı alabilirdi belki.
5. Brezilya gösterilere yumuşak, Türkiye hafif sert cevap verdi. Mısır'da durum ne? - Orası da yumuşak gibi… En azından şimdilik.
6. Mısır için de düğmeye basan dış mihraklardan söz etmek mümkün mü? - Bölge her zaman böyle risklere açık ama sadece dış mihrak biraz kaytarmacı bir analiz gibi geliyor bana.
7. Mısır'ın gelecek 10 yılını nasıl ön görürdünüz? İç savaş ihtimali var mı? - Evet, öyle bir risk var
8. Mısır'daki medya, sosyal medya için neler söylerdiniz? - Emin değilim ancak bu gösterilerde de önemli bir payı var galiba sosyal medyanın
9. Gençlik bu resmin neresinde? - Pek fikrim yok
10.Firavunlardan Tahrir'e gelirken, bu düşüşün nedeni hangi eksikler, hangi yanlışlar? - Bu da doktora tezi sorusu gibi… Mutlaka antropolojik, sosyolojik ve siyasi çözümlemeleri vardır.
Paylaş