Yemeğin 40 kuralı

Hayatta hiçbir konuya kural olarak yanaşmayı sevmem. Amerika’da tatlı, komik, küçük bir kitap buldum. Bakarken arada kahkahalar attığımı fark ettim.

Michael Pollan tarafından yazılmış ‘Yemek Kuralları - Food Rules: An Eater’s Manual’daki bir kısım kuralla kendi kurallarımı karıştırdım. Bu kuralları içselleştirdiğimizde çok güzel ve uzun bir hayatımız olabilir

NASIL SEÇELİM

1) Gerçek yemek yiyelim. Biliyorum demesi kolay, her yıl 17 bin ürün marketlere giriyor. Çoğu mısır, soya unu ve nişastaların farklı şekil ve renkler almasıyla çeşitlendirilen ürünler. Her gün içtiğiniz çabuk kahvenin hiç kahve barındırmadığını, üzümlü kekinizin üzümünün kırmızı boyalı ve meyve aromalı mısır şekerinden yapıldığını bilmek gerek.
2) Anneannenizin yemek olarak fark edemeyeceği malzemeleri yemeyelim!
3) Aldığınız yiyeceklerin muhteviyatında buzdolabımızda bulunamayacak şeyler varsa almayalım. Örneğin alüminyum sülfat!
4) Yüksek oranda mısır şurubu içeren yiyecekleri yemeyelim. Mısır şurubu popülerleştiği için artık farklı farklı isimler almakta... Nişasta bazlı sıvı şeker (NBSŞ) ve mısır şurubu olan malzemeleri almayalım.
5) Şeker ve tatlandırıcısı yüksek yiyecekler yemeyelim. İlk üç malzemesinden biri şeker olan yiyecekler yemeyelim. Şekerin 40 çeşidi var. Tatlandırıcılar da bir çeşit şeker. Vücuda tatlı giriyor hissini yaratıp beyne ve vücuda insülin salgılatıp, kandaki fazla şekeri indirmeye çalışıyor. Ancak gerçekte böyle bir malzeme olmadığından, yemekten bir süre sonra kanımızdaki şeker seviyesi normalin de altına düşüp beynimize daha çok yemek yeme isteği sinyali gönderiyor. Ve kendimizi daha çok yiyebilir buluyoruz. Bu da obeziteye giden kısır döngülü yolun başlangıcı.
6) İçeriğinde üçüncü sınıf ilkokul öğrencisinin dilinin dönmeyeceği maddeler bulunan hiçbir yiyeceği yemeyelim.
7) Sağlıkla ilgili reklam yapıp kendini sattırmaya çalışan ürünlerden uzak duralım. Unutmayın, pazardan aldığınız taze marulun hiçbir zaman böyle bir derdi olmayacak!
8) Diyet, düşük yağlı ve yağsız yazan bütün ürünlerden uzak duralım.
9) ‘Mış’ gibi yapan ürünlere dikkat! ‘Evde yapılmış et suyu’ gibi diyen soya sütü ve meyve suyu gibi ürünlerden mümkün olduğunca uzaklaşalım.
10) Eskiyebilen, ekşiyen yiyecekler yiyelim. Birçok yiyecekten eskimesin diye belli besinleri çıkarabiliyor. Mesela omega 3 bakteriler için heyecan verici bir besin ancak, pek çok üründen küf yapmasın, eskimesin diye çıkarılıyor. Ya da koruyucu katılıyor. Vücudumuza giren ve laboratuvarda yapılmış bu ürünlerin üzerimizde nasıl bir etkisi olacağını bilmiyoruz.

NERELERDEN ALALIM

11) Büyük marketlerin kenar reyonlarından alışveriş yapalım, ortalarından değil. Büyük marketlerdeki raf alanları güçlü markalarca satın alınır. Daha niş, işini ve içeriğini iyi yapan ürünler veya markette taze yapılıp satılan ürünler genelde kenarlardadır.
12) Mümkün olduğunca market harici yerlerden alışveriş yapalım. Biliyorum çok daha kolay oluyor ancak mahalle manavını, kasabını fırınını, yufkacısını korumak bize hem mevsiminde, yerinde ve insan eli değerek üretim yapan sistemler sağlayacak hem de orta halli esnafın devamlılığını sağlayacak. Bu şekilde çocuklarımızın yemekle kurduğu çok farklı bir ilişki sürebilecek. Veresiye alabilmek efsane olmasın!
13) Pazarlardan alışveriş yapalım. Mahalleleri saran taze telaş hep devam etsin!
14) İnsanlar tarafından pişirilmiş yemekleri yiyelim. Sevgi ve özen yemeğin tadını veren en önemli iki görünmeyen malzeme!
15) Ameliyat maskesiyle hazırlanmış yiyeceklerden uzak duralım.

NE YEDİĞİMİZİ BİLELİM

16) Bol bol sebze yiyelim, yapraklar ve otlar sebzelerin içinde en faydalısı!
17) Eti, yemeği tatlandıran bir malzeme olarak görelim; tek başına bir yemek olarak değil. Bizim tencere yemeklerimiz bu sebepten çok kıymetliydi. 500 yıl önce bugün tükettiğiniz et miktarını biri tüketmek istese bütün işi hayvan yetiştirmek olurdu sanırım! Türkiye’deki tavuk tüketimi son 20 yılda 17 kez katlandı!
18) Yiyeceklerin faydası, ayak sayısı arttıkça düşer. Mantar ve sebzeler tek ayak, tavuk iki ve dana dört ayağının üzerinde!
19) Rengarenk yiyelim. Farklı renk yiyeceklerin farklı farklı faydaları var. Dolayısıyla rengarenk yemek sadece estetik bir ihtiyaç değil, varoluşsal değeri olan bir olgu.
20) Sebze haşlama sularını atmayalım. Ispanak, enginar; ne haşlarsanız suyunu çorba yapalım. Vitaminlerin çoğu suyuna geçiyor çünkü!
21) Ne kadar çok çeşit besin yersek, o kadar çok farklı besin türünden yararlanmış oluruz, vitamin çeşitliliği almış oluruz.
22) Her şeyin yabanisi güzel. Doğaya çıkıp avcı ve toplayıcı olalım.
23) Besin piramidinin altından beslenelim. Ne kadar üstünden beslenirsek alttakilerin maruz kaldığı zararlı durumlara ve zehirlilere maruz kalırız. Bir yeşillik sadece kendine uygulanan tarım ilacına ve diğer zararlılara maruz kalabilir oysa bir inek hem yediği besindeki tüm zararlı ve katkılara hem de kendine uygulanan diğerlerine...
24) Doğal mayalarla mayalanmış ürünler yeğdir. Yaş maya ekmeğinin keyfine varalım.
25) İnanılmaz bereketli bir iklimde ve toprakta yaşıyoruz, balkonda olsa da birkaç sebzemizi yetiştirebiliriz.

ALIŞKANLIKLARA DİKKAT EDELİM

26) Yemeğinizi siz tatlandırın ya da tuzlanırdın. Tuzu ve şekeri fazla olma riskindense, az geldiği taktirde kendiniz eklemeyi tercih edin. Yemeklere ihtiyacınızdan az tuz ve şeker koyun.
27) Yaptığımız tatlıların şekeri meyvelerden olsun. Gerçek pekmez ve vişneyle tatlanmış bir kek, bol şeker dökülerek yapılmış kekten yeğdir.
28) Sütün rengini değiştiren gevreklerden yemeyelim. Aslen Türk kahvaltı geleneğinden kopmayalım. Gelenekler hem kültürümüzü zenginleştirir hem de sağlığımızı!
29) Ekmeğimiz ne kadar beyazsa o kadar işlemden geçmiş ve faydasını kaybetmiştir. Beyaz ekmek yiyen daha erken ölür, diye deyim bile var. Beyaz unun şekerden pek farkı olduğunu söyleyemeyeceğim. Tam buğday ve rafine edilmemiş unları tercih edelim.
30) Değirmende elde edilebilen yağlar kullanalım. Zeytinyağı ve susam yağı gibi.
31) Canınız tabii ki hızlı yemeklerden çekebilir. Siz yaptıktan sonra, etini ve sebzesini ayarladıktan sonra hiçbir sorun yok. Pizzanızı, hamburgerinizi ve pidelerinizi kendiniz yapabilirsiniz.
32) Daha fazla para verip daha az yiyelim.
33) Daha az yiyelim!
34) Yemek masasından, doyarak kalkma alışkanlığınızdan yavaş yavaş vazgeçelim. Ne kadar yersek yiyelim doygunluk 20. dakikada gelebilecek unutmayın. Yavaş yemek yiyip, sıkıldığınızda değil acıktığınızda yemek yiyelim.
35) Bir ısırığı uzun çiğnemek aynı sürede 10 ısırık almakla benzer hazzı verecektir unutmayalım!
36) Hazırladığınız süre kadar, yemek için vakit harcadığınızı bir düşünün!
37) Arada atıştırmalık olarak kuru veya taze meyveler yiyin.
38) Masada yiyin. Yemeğinizi yerken ana aktiviteniz yemek olsun. Yalnız yememeye çalışın. Karnınızı, sohbetle ve dostlukla doyurabilirsiniz.
39) Her meyve ve sebzeyi mevsiminde yiyelim. Barındırdıkları güzellikler bizi yaz, kış ve baharlara hazırlayaca. Mevsiminde olan her şey çok daha az katkılı. Ayrıca her mevsim her şeyi yemektense, hasretle bekleyip tam tadında tüketmek bir keyif.
40) Yemeklerinizi çok fazla pişirmeyelim. Sebzeleri pişirdikçe faydaları uçacaktır. Buharda veya suda haşlama, üzerine hafif bir zeytinyağı hem sağlıklı hem de çok daha zengin.

MARİFETLİ MAARİF TAKVİMİ

Yaşasın taze fasulye!
Yaşasın salatalık, lezzetli biber ve taze fesleğen, reyhan!
Bitmeden bol can erik!
Dışarı çıkılmayan günlerde taze soğan ve taze sarımsak!

HAFTANIN SÖZÜ

Sırrım şu: Aslında çok basit. İnsan bir tek kalbiyle geçeği görür. Aslolan göze görünmezdir.
(Küçük Prens)
Yazarın Tüm Yazıları