Çocukluğumuz Temel Reis’in ıspanak yiyerek güçlendiğini izleyerek geçti. Sonra kolesterol tehdidiyle yumurtadan uzak durmamız gerektiğini duyduk.
Hafifletip, zindeleştirecekler diye light gıdalara dadandık. Önce tereyağının adı kötüye çıktı, sonra margarinle mücadelemiz başladı. Her gün yeni bir haber ona yararlı buna zararlı, diyor. Hepsine inansak yiyecek lokma bulamayacağız. İşin komiği; neredeyse kafamıza kazınan bu bilgiler kısa zamanda yanlışlanıyor
Bu hafta konumuz bazı yerleşik düşüncelerle ilgili anti tezler. Şahsen ‘en doğrusu şudur’ diyebilecek bir durumda değilim, ‘en doğrusu’ diye tutturulmasından yana da değilim. Önerim, bizim için doğru olanı söyleyen kaynağı, yani içimizdeki sesi dinlemek. Yalnız bu sesi yanıltan sahte gıdaları hayatımızdan çıkarmak gerekiyor önce. Sonrasını göz, gönül ve mide bir şekilde bilip anlıyor sanki... Bir okurum gazlı ve tatlandırıcılı içecekleri bıraktıktan sonra hayatında ilk kez canının meyve çektiğini yazmış. Detoks programları uygulamış kişilerle görüştüğümde de benzer cümleler duyuyorum. Katkılı, çok işlemden geçirilmiş her şeyden uzak durup; vücudumuzu dinleyerek canımızın çektiğini yemek güzel bir hayat alternatifi gibi geliyor bana hep. Zaten kilo almakta olan bir vücut yağlardan uzak durma isteğiyle yanıp tutuşur, çok geçmeden salata diye sayıklamaya başlar için için. Üç-dört gün bir şeyi çok yedikten sonra, vücudunuza kulak verecek olursanız, zıt kutuplardan bir şeyler istediğini görebilirsiniz. Tıbbın bulgu ve önerilerine, bilimlerin maceralarına diyeceğim yok elbette. Küçük hayatlarımızda sigara ve sahte şeker gibi doğal olmayan arzulardan arınmak ve sade bir dünyada heyecanımızı serbest bırakmak aklımdaki... İç sesle gelen doğal dengeye bir davet... İç ses parazitlerden arındıkça, insanın canı mesela kışın domates yerine roka, taze sıkılmış zeytinyağı ve güzel bir sirkeyle tatlanmış bir salata isteyebiliyor inanın! Bu arada konuyla ilgili hayli Fransız bir kitabı da anmak isterim: Jean-François Bouvet tarafından kaleme alınmış ve Esra Atuk’un çevirisiyle YKY’den çıkmış ‘Ispanaktaki Demir ve Diğer Yerleşik Düşünceler Üzerine’.
RAFADAN VE KAFADAN DEĞİŞENLER
Yıllarca yüksek kolesterol içeren gıdaların kolesterolü doğrudan etkilediği düşünüldü; oysa vücudun bunu dolaylı olarak, yüzde 3-4 oranında emdiği anlaşıldı sonra. Yumurta, karides ve midye gibi kolesterolü yüksek yiyeceklerin sanıldıkları kadar korkunç olmadıkları ortaya çıktı. Doymuş yağ oranı yüksek yiyeceklerin, kolesterolü yükseklere oranla vücudumuzdaki seviyeyi daha fazla ilerlettiği netleşti. Basında çıkan bazı haberler yumurtayı tamamen aklıyor gibi; oysa bazı tıp vakıflarının yaptıkları açıklamalara göre, yumurta eskisi kadar suçlu olmasa da yerken ölçülü olmak esas...
ISPANAKTAKİ DEMİR EFSANESİ
Temel Reis aracılığıyla o kadar yıl yutturmuşlar bize. Ispanaktaki, demirin ‘ferric’ formundaymış. Halbuki vücudumuzun demirin ferröz formuna ihtiyacı varmış ve onu daha fazla emebiliyormuş. Dolayısıyla vücudumuzun ememediği bir zenginlikten yararlandığımızı anlamışız. Neyse, ıspanağı şusu busu için değil de ıspanak olduğu için, çıkar gözetmeden sevmek için iyi bir fırsat belki bu. Zaten seviyorsak, sevebiliyorsak vardır bir hikmeti.
LIGHT GIDALAR HAFİFLETİR Mİ
Light gıdalar, basitçe söylersek ‘Doğan görünümlü Şahin’lerdir. 200 birim sakrozdan (doğal şekerden) elde edilen tatlılık hissine yalnızca bir birimcik aspartamla ulaşılabiliyor. Dolayısıyla az miktar aspartamla epey bir tatlı hissi elde ediliyor. Az miktar da haliyle düşük kalori demek. Oysa bunu yediğimizde beynimize ‘vücuda şekerli bir şeyler girdi’ sinyali gidiyor. Vücut kandaki şeker miktarını ayarlayabilmek için insülin salgılıyor, fakat yediğimizde buna karşılık düzeyde şeker olmadığından bu sefer kan şekerimiz daha da düşebiliyor ve beyne ‘açsın, bir şeyler ye’ sinyali gidebiliyor. Yapılan araştırmalar bu tür sebeplerden dolayı ‘light’ gıda tüketenlerin yediklerinde yüzde 10-15 daha fazla tüketmeye başladıklarını gösteriyor. Gazlı ve tatlandırıcılı içeceklerin hızlı gıda (fast food) restoranlarının vazgeçilmezi olması boşuna değil.
ISPANAKLI VE YOĞURTLU ÇILBIR
Bu hafta yanlış inançlarla dolu malzemelerden yapılmış bir yemek hazırladım. Ispanağı demiriyle de demirsiz de sevebilmek ve yumurtaya itibarını iade etmek için, tereyağını da margarinle senelerce aldatmamızın yüzü suyu hürmetine, haftanın şıkı ıspanaklı çılbır. Kanımca, yoğurtlu yumurta olur mu diyerek, çılbırın da kıymetini uzun bir süre bilmemişiz. Ben ne yazık ki ilk gerçek çılbırımı Londra’da Şef Peter Gordon’ın restoranında yemiştim. Çok hoş bir restoranın menüsünde senelerdir parlayan bu yemek ne yazık ki Türkiye’de neredeyse hiçbir mönüde yok. Belki de böyle konuşa konuşa mönülerde, sofralarda güzel bir yer bulmaya başlar, kimbilir... Öncelikle, lütfen siz de yumurtayla yoğurt olmaz deyip dudak bükmeyin. Tarifi bir deneyin, beğenmezseniz de bana e-posta atın, en sevdiğiniz yemeği yapıp göndereyim size. Anlaştıysak çılbırın katmanlarını tek tek hazırlamaya geçelim. Önce yoğurdu, sonra ıspanağı, ardından sosu hazırlayacağız; servis etmeden hemen önce de yumurtasını yapacağız. 200 gram yoğurdu çırpıp krema kıvamına getirin. İki diş sarımsağı ezip katın ve biraz da tuz ekleyerek servis edilmek üzere hazırda tutun. Oda sıcaklığında bu şekilde iki saat kalması çok önemli. Bir kilo ıspanağı güzelce yıkadıktan sonra kaynar suda 3-4 dakika haşlayın. Sonra yaprakları bir kevgir yardımıyla tencereden alın ve üç çorba kaşığı erimiş tereyağında, tuz ve karabiberle yaklaşık 6-7 dakika çevirerek kavurun. Yapraklar önce bol su salacak, sonra toparlayacak. İki adet acı kırmızı biber, yoksa pul biber ekleyin. Servis edinceye kadar altını da kapağını da kapalı bekletin. Çılbırın üst katmanı için; iki çorba kaşığı tereyağını bir çorba kaşığı biber sosuyla karıştırın. 50 gram kurutulmuş eti ince ince doğrayıp ekleyin ve ateşte çevirin. Yumurtaları haşlamak için kırdıktan sonra ve servis yapmadan hemen önce tekrar ateşe koyacaksınız bu sosu. Yemeği sunmadan 4-5 dakika evvel yayvan bir tencereye 4 santim yüksekliğinde su koyun ve iki çorba kaşığı sirke, bir çay kaşığı da tuz ekleyin. Buzdolabından çıkardığınız 4 yumurtayı sarılarını dağıtmadan kaynayan suyun içine kırın. Kaynayan suyu arada yumurtanın üzerine kaşıkla dikkatlice aktararak beyazlarının iyice yoğunlaşmasını sağlayın ve sarıları kayısı kıvamına gelinceye kadar pişirin. Servis yaparken önce ıspanağı bir kaba aktarın. Üstüne yumurtayı ekledikten sonra, oda sıcaklığında beklettiğiniz yoğurttan bolca koyun ve tereyağlı, biberli, kurutulmuş etli sosunuzu da üstünde gezdirip afiyetle yiyin.
MARİFETLİ MAARİF TAKVİMİ
Yağmurlar başladı, bu havalar güzel mantarlar doğuracak. Karnabaharlar adeta lokum! Pazarlardaki Trabzon hurmaları sonbahara veda ettiriyor artık. Kalkan, istavrit, lüfer tadında; çinakop ve sarıkanatsa insanın ağzının tadını kaçırıyor. Lütfen gördüğünüz tüm balıkçıları sarıkanat ve çinakop almamaları için uyarın. Milli bir değer olan lüferi korumak adına herkesin seferber olması gerektiğini hatırlatalım.
HAFTANIN SÖZÜ
Farkında değil hiç kimse Bu yaşayanın hayatı Aslında yok kimsenin kimseye söyleyecek lafı Kendi yanlışlığından ve zalimliğinden Herkes yargılıyor başkasının hayatını