Aşka batırılmış yemek

Sevmek, aşkla sevmek! Kendimizi, diğerini, işimizi ve yaşamımızı aşkla sevmekten kaçar korkar olduk. Korkularımız ne zaman bizi bu kadar yaşamdan alıkoyar hale geldi?

Kendimizi nasıl resmiyetle ciddiye alır olduk? Bilemiyorum. Bu haftaki yemekler din, dil, ırk, ego, başarı ve cinsiyet gözetmeden sevebilen; kendini korkulardan sıyırabilen yürekli ve dürüst insanlara...

Kendimizi koyvererek sevemiyoruz. İlişkiler ‘ya ciddi değilse’ veya ‘ya ciddiye binerse’ korkularıyla başlıyor. Hatta bazen bu korkulardan başlayamıyoruz bile... Sevdiğini söylemek ve insanın içindeki bir duyguyu diğeriyle paylaşması, bir hediye olarak algılanmıyor. Karşımızdakinin kucağına bağlayıcı bir yük koyuyormuş gibi hissediyoruz. Seveni olanlarsa, ilişkilerindeki eksiklere sahip olduklarından daha fazla takılmış durumda. Koşulsuz sevmek hata yaptıracakmış gibi yaşıyoruz.
Aşkla yapılacak en güzel şey yemek gibi geliyor 14 Şubat’ta.
Ne yüksek karat tek taş yüzük ne de janjanlı bir hediye... Aslolan materyalist bir dünya değil, maneviyatta basit şeylerle bir arada olmak. Birbirinin gözlerine, beynine ve kalbine ilerlemek. Bir taraftan da ağızdan mideye ve oradan da kalbe ilerlemek. Sadelik ve güzellikle baştan çıkarabilmek.
Kanımca hayatta asl’olan akmak ve öyle biriyle ki, Da Vinci’nin Vitruvian Adamı’ndaki gibi mükemmel bir oranla güç çemberinde akmak. Birbirine destek olarak, sende olmayanın diğerinde bulunmasıyla oluşan güçle ilerlemek. Bir nevi dans etmek. Hayatın ahengiyle, ritmi kaybolduğunda karşıdakinin seni devam ettirmesi...
Bu satırları yazarken aklımdan bir şarkı geçiyor. Onca aşk şarkısı ve şiirden ayrışan. Bir balerin edasıyla ince dokunuşları olan... Leonard Cohen’in ‘Dance Me to the End of Love’ı. Öyle ki, üstüne bir cümle daha etmek gelmiyor.

TEK BÜYÜK TABAKTAN DİZ DİZE

Valla kanımca etrafın loş, dikkatin masada olması önemli. Yemeğin kokusunun önüne geçecek, karşıdakini görmeyi engelleyecek çiçeklerin olmaması lazım. Başka bir kalabalığa gerek yok kanımca, güzel alçak 3-4 mum işi görür. Tavsiyem bu haftaki yemeği tek büyük bir tabaktan diz dize yemeniz. Bu hafta makarnayı çiftler tek bir çatalla tutar diye, pişmaniyeli fondüyüyse çikolatanın baştan çıkarıcılığıyla elle yemek yemenin çekiciliğini birleştirerek oluşturdum.
Bir de sevgililer gününün pazartesine gelmesinden dolayı, zor geçen iş gününün sonunda tüm hazırlığın yarım saatte bitirileceği bir mönü hazırladım.

KEKİKLİ BONFİLE VE SUYUNA SPAGETTİ

20 santim bonfileyi kestirmeden alın. Sonra ortadan uzunlamasına kesin, iki tane bebek bonfile olacak. Üstüne biraz zeytinyağı döküp her tarafına elinizle yayın. Kesme tahtanıza iki çorba kaşığı az dövülmüş karabiber, bir tatlı kaşığı deniz tuzu, altı adet ezilmiş karanfil ve bir tatlı kaşığı kırmızı pul biber koyun. Beşer dal taze kekik ve naneyi ince ince kıyıp tahtadakilerle karıştırın. Yanmaz bir tavayı biraz kızdırıp zeytin veya fındıkyağı ekleyin. Eti çevire çevire pişirin. Ortası biraz kırmızı kalacak ve çok nefis olacak. Eti bir tabağa alarak üstünü kapatın ve 10 dakika kadar dinlenmeye bırakın.
Bu sırada makarnanın kaynaması için su koyun, bir tatlı kaşığı deniz tuzu ekleyin.
Eti marine ettiğiniz tavaya bir soğanı parmak kalınlığında halkalarla ekleyin. Bir dakika sonra beş adet ince dilimlenmiş mantarı ve iki çorba kaşığı dolmalık fıstığı; dört dakika sonra üç diş sarımsağı ekleyin. Üçer dal kekik ve nane koyun. Bu işlemler sırasında tavayı devamlı karıştırın. Yarım bardak şarabı ekleyin. Aynı esnada bir paket spagettinin üçte birini haşlanmaya koyun. Şarabı biraz çekince yarımşar bardak tavuk suyu ve domates püresi ekleyerek biraz karıştırın.
Makarna iki dakikada iyice özlenecek. Beş dakika piştikten sonra açılacak ama hala azıcık sert kalacak. İçinden bir bardak kaynar nişastalı suyu hazırladığınız sosa ekleyin. Bir bardak da kenara ayırın. Makarnayı süzüp sosu hazırladığınız tavaya alın. Biraz sulu olacak ve iki dakikada bu suyu çekecek. Çekerken 60 gram kadar dil peynirini ufak şeritlere ayırıp ekleyin. Makarnanız ve 10 dakika dinlenmiş etinizi tek büyük bir tabağa alın.

ÇİKOLATALI PİŞMANİYELİ FONDÜ

Çikolatayı Benmari usulü eritin. Benmari usulü, ısıya veya ateşe doğrudan temas etmemesi gereken gıdaların sıcak suyun ısısı ve buharıyla pişirilmesi demek. Bunun için bir tencerede su kaynayınca ateşi kısın. Bir paket bitter çikolatayı kabından çıkarmadan tezgaha vurup ufak parçalara ayırın. Sonra paketini açarak bir Borcam veya porselen çukur tabağa koyup sıcak suyun üstüne yerleştirin. Çikolataları ufak parçalara bölüp çevirerek eritin. Erime süresi kullandığınız çikolatanın kalitesine göre değişir.
İlk başta garip gözüken bu karışım, bir süre sonra baştan çıkarıcı bir hal alacak. Ateş çok yüksek olmasın, yoksa çikolatayı yakabilir. Erimiş çikolatayı fondü kabıyla masaya getirin. Böyle bir kap yoksa etrafı delikli bir mumluğa küçük porselen veya cam bir kap koyarak fondü kabı yapabilirsiniz. Etrafına Anamur muzu, kokulu çilek ve pişmaniye koyup varsa turunç reçeli veya vişne reçeliyle süsleyin. Pişmaniyenin üstüne bir parça reçel koyup, çikolataya bandırarak sevgilinize yedirebilirsiniz.

MARİFETLİ MAARİF TAKVİMİ

Pırasa çok tatlı, burun kıvıranlara kimyonlusu tavsiye edilir. Deneysellere de dolması.
Ufak ufak kuşkonmaz çıkmaya başladı. İstanbul tepelerinde belli oranlarda var.
Anamur muzları keyif veriyor.

HAFTANIN SÖZÜ

Bir insanın diğerini sevmesi: Belki de işlerimizden en zoru, öyle bir iş ki hayatta yaptığımız diğer her şey sadece buna hazırlık.
RAINER MARIA RILKE
Yazarın Tüm Yazıları