Paylaş
Türkiye’deki 1 Kasım seçimlerinin sonuçlarını ve nedenlerini konuşan artık kalmadı. Gündemde terör ve Müslüman mültecilerin durumu var. ABD’de 2016 başkanlık seçimleri öncesindeki adaylar arasındaki tartışmalarda bile öne çıkan başka bir konu yok. (Şimdilik!)
Fazla uzatmadan, ABD’nin Türkiye’yi nasıl gördüğünü resmi ağızdan belgeyle aktarayım.
ABD Kongre Araştırma Servisi (CRS), kongre üyeleri için düzenli olarak Ortadoğu, terör, silahlanma, ekonomik ve diğer iç konular ile ilgili raporlar sunar. Türkiye için de yılda 3-4 defa rapor yayınlar.
CRS’in son yayınladığı " Türkiye: Arka plan ve kısaca ABD ile İlişkiler’’ başlıklı raporunda, 1 kasım genel seçimleri sonrasında ve IŞİD’a karşı mücadelede Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP’nin adımlarının ne olacağı ve kafalara takılan sorular üzerinde değerlendirmeler yapıldı.
Raporu özet olarak yazmadan önce son paragraftaki şu cümle ile bir fragman vereyim istiyorum. “Türk liderler, Batılı ülkeler veya uluslararası kurumsal çerçeve ve bazı süreçlerde Türkiye’nin çıkarları ve konulara tercihli yaklaşımlarının yansıtılmadığına inandıklarında Türkiye'nin geleneksel Batı müttefikliğini benimseyişi zamanla azalır. “ Yani anlayacağınız, eğer sesine kulak verilmezse Türkiye’nin Batı’dan uzaklaşacağı konusunda bir endişeleri var.
TÜRKİYE, ABD İÇİN BÖLGEDE DAHA AZ ETKİLİ
Ortadoğu uzmanı Jim Zanotti tarafından kaleme alınan raporda; “Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu’nun 2000’li yıllar ortalarında Türkiye'nin tarihi, dini, kültürü ve bölgedeki tecrübesi ve diğer bölgesel aktörlerle derin ilişkileri üzerine sürekli ortaya koydukları ‘’Stratejik Derinlik" ya da "Komşularla sıfır sorun" yaklaşımları ile son on yıl içinde Ortadoğu'da daha etkili bir aktör geldi.
Buna rağmen; Türkiye, komşu ülkeler için bir model olarak gösterilirken, iç ve dış politikada attığı bazı adımlarının bölgesel sonuçları şekillendirme ve ABD çıkarlarını kolaylaştırmada daha az etkili hale dönüştüğü görülüyor.” şeklindeki ifade adeta Türkiye’deki iktidar muhalifi güçlerin ağzından çıkıyor gibi.
Yine de, Batı ile olan köklü bağları ve benzer karakteristik özellikleri paylaşan Türkiye’nin bölgeyi şekillendiren Mısır, Suudi Arabistan ve İran gibi diğer potansiyel Müslüman güçlerden ayrışarak önemli bir bölgesel güç olmaya devam ettiği ve bu nedenle, ABD'nin çabuk alevlenen bölgedeki çıkarlarının ilerlemesi için Türkiye ile birlikte çalışmanın uygun olduğu da kaydediliyor.
ABD-Türkiye işbirliğinin Suriye’deki genel yörüngesinin belirsizliğini koruduğu da belirtiliyor. Rusya’nın Suriye’de artık direk askeri rol alması ve ABD’nin IŞİD’a karşı savaşmak üzere Türkiye’de başlattığı eğit-donat programının fiyasko ile sonuçlanıp iptal edilmesiyle yeni belirsizliklerin doğduğuna ve Türkiye’nin Suriye sınırları içinde “Güvenli Bölge” isteğinin ise Washington’da destek görmediğine de dikkat çekiliyor.
RUSYA VE ABD İŞBİRLİĞİYLE İZOLE OLAN TÜRKİYE PYD’YE DAHA DÜŞMANCA OLUR
Kongre üyelerine yapılan uyarıda; bu gelişmelerin, iki ülkenin sınırda bir devriye bölgesi oluşturmasına engel olmayacağı, ancak Türkiye’nin Suriyeli Kürtlerin bölgeyi işgaline izin verilmesine açıkça itiraz ettiği belirtiliyor. Rusya’nın Sunni İslamcı güçlere karşı PYD ile olası bir ortaklığı ve Kürt desteğini kazanmaya yönelik ABD-Rusya rekabetinin, Türkiye’yi bölgede iyice izole edeceği, bunun Türkiye’yi PYD’ye karşı daha da düşmanca tutuma itebileceğine dikkat çekiliyor.
AMERİKALILARIN TÜRKİYE İLE İLGİLİ KAFALARINA TAKILAN SORULAR...
ABD-Türkiye ilişkilerinin Suriye ve Irak ile ilgili işbirliği için kafalarına aşağıdaki bir dizi soru takılmış;
Türkiye’nin nüfusunun önemli kesimleri tarafından potansiyel Sünni karşıtı ve Kürt yanlısı sonuçları destekleme olarak görülen ABD, Rusya ve İran liderliğindeki operasyonlar ne ölçüde olabilir? Ve, Türkiye’nin IŞİD’a karşı savaşma isteğine etkisi ne olur?
-ABD, hem Türkiye hem de PYD ile birlikte operasyonları nasıl koordine edebilir ve taraflar ve bölge için büyük etkileri nelerdir?
-ABD-Türkiye ilişkilerinin askeri ve siyasi sonuçları Suriye’deki etkisi ne olacak? Esad ve rejimin hayatta kalma şansını azaltacak mı, artıracak mı? Türkiye, Suriye’de şimdiki durumdan mı, yoksa Suriye’nin fiilen bölünmesinden mi faydalanabilir?
-Bölgedeki gelişmeler ve şu anda Avrupa’daki potansiyel hedef ülkeler
Türkiye'deki Suriyeli ve Iraklı mültecilerin durumunu nasıl etkiler?
Raporda 1 kasım seçimleri sonrasında Türkiye’deki iç siyaset ve istikrarın geleceği üzerine de şu analizler var;
Türk iç siyaseti; güç, anayasal demokrasi, yolsuzluk ve sivil özgürlükler konusunda çatışmaları içeriyor. Yenilenen Türkiye-PKK savaşının ülkenin önemli alanlarını istikrarsızlaştırma potansiyeli var; Suriye ve Irak ile ilgili güvenlik kaygıları; ve ekonomik kaygılar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’nin hükümeti ve toplum üzerindeki otoriter kontrolüne yönelik ateşli tartışma yakın gelecekte de devam edecektir
ERDOĞAN VE DESTEKÇİLERİNİN İÇ SİYASETİ TAHRİK ETME ÇABALARI...
Bu ölçüde Türk olmayan dış aktörlerin Türkiye’nin demokrasiye bağlılığı ve sınırlı hükümet, kendi laiklik-din dengesi ve Kürt sorunu ile ilgili yanıtsız kalan soruların çözümünde ne derece önemli bir rol oynayacakları belirsiz. Erdoğan ve destekçileri Batı ülkelerinin eleştirilerine karşı periyodik olarak “dış güçlerin çabaları” şeklinde açıkça iç siyaseti tahrik etme çabalarına başvuruyorlar. Ayrıca, IŞİD gibi güvenlikle ilgili çeşitli endişeler ve mültecilerin durumu yüzünden dış gözlemcilerin Türk yetkililerin içerideki eylemlerini denetleme olasılığını azaltıyor.
SEÇİMLER SONRASINDA ABD’NİN KAYGILARI
Türkiye'nin 1 Kasım seçimleri sonrası karşı karşıya kaldığı bir dizi yıldırıcı zorlukların da bulunduğu ve bunların ABD için belirsiz etkileri ise cevap bekleyen şu sorularla sıralanıyor;
Güvenlik Sorunları:
AKP'nin zaferi Türkiye'nin Suriye ve Irak’a yaklaşımını, ayrıca, Kürtler ve İslam Devleti ile ilgili iç ve dış zorluklara karşı nasıl etkiler?
Türk liderler ABD’nin PYD’ye yardımına ne ölçüde teveccüh veya karşı olacak veya Esad’ın Suriye’deki rolünün bir süre daha devam etmesi önerisine karşı Türk liderler ne kadar cesaretlendirilebilecekler?
İç Politika:
Erdoğan ve Davutoğlu Türkiye’nin 2 yıllık seçim sezonu ardından AKPli olmayan seçmen karşıt ya da bağımsız seslere karşı daha fazla güç arayacak mı? veya görevlerini daha çatışmacı mı kullanacaklar? Özellikle, Erdoğan’ın yetkilerini hangi yollarla artırmayı deneyecekler? Anayasa değişikliği ile mi?, Erdoğan'ın mevcut yasal ayrıcalıklarının geniş kullanımı ile mi? Ekonomi, bürokrasi ve medya ağları üzerindeki anahtar rolündeki kendi kişisel kontrolü veya etkisi yoluyla artırmak isteyebilirler.
Ekonomi:
AKP, Türkiye'deki olumsuz ekonomik trendlerin ışığı altında büyüme, ihracat, döviz gücü ve güvenlik endişeleriyle aksayan turizm ve diğer kilit sektörler için verdiği ekonomik güvenlik sözlerini nasıl yerine getirecek?
Rapordaki soruların dışında en önemli analizlerden biri de NATO ile ilişkilerdeki belirsizlik. Türkiye’nin Batı’ya yönelik artan kaygılarına rağmen NATO ittifakı çerçevesinde kalmak isteyebileceği kaydediliyor. Ancak, NATO üyeleri ile ne ölçüde, hangi stratejik ve pratik işbirliklerini devam ettirebileceği, Türkiye’nin özellikle ABD’nin küresel ve bölgesel politikalarına karşı duran diğer ülkelerle ilişkilerini güçlendirmek istemesinin belirsizliğini koruduğuna dikkat çekiliyor.
Sonuçta, rapordan şu anlaşılıyor ki, Türkiye-ABD ilişkileri 1974 Kıbrıs ambargosundan bugüne hiç bu kadar belirsiz olmamıştı. Amerika’nın kafası hiç bu kadar karışmamıştı.
Paylaş