Yetmez mi?

Her yıl aynı filmi görmekten bıkmadınız mı?

İşte... Sendikalar, 1 Mayıs’ı Taksim Meydanı’nda kutlamak için yine karar almışlar.

Haberin Devamı

Film başlıyor.

- Yine Valiliğe gidip izin istenecek.


-
Valilik, yine izin vermeyecek.


-
Sendikalar yine direnecek...


İlle de Taksim.


* * *


Sonra?


Film devam edecek.


Sendikalar yine diyecek ki:


-
Taksim Meydanı’na gelmemizi kimse engelleyemez.


Valilik yine diyecek ki:


-
Gelmeyin... Karşınızda polisi bulursunuz.


Belki sonra yumuşayacak:


-
Gelin ama beş yüz kişi gelin... Çelenginizi bırakın, bildirinizi okuyun gidin.


-
Beşyüz olmaz, beşbin olsun.


-
Beşbin çok, bin olsun.


* * *


Ve filmin sonu.


Yine 1 Mayıs günü.


Yine şehir gergin.


Taraflar mevzilenmiş.


İşçi olmadığı kesin, taşlı, sopalı, vurdulu kırdılı acayip gençler, beş koldan yine Taksim’e ilerliyor.


Vitrinler yine kırılıyor, arabalar yine devriliyor.

Haberin Devamı


Stop.


Burada 1 dakika duralım.


Her yıl olduğu gibi yine bir sualim var size...


Aynı sual:


-
Polis ne yapmalı?


Bu durumda polis ne yapmalı sahi?


Nasıl davranmalı?


Şefkat?


Şiddet?


Tatlı sert?


* * *


Soruyorum, çünkü 2 Mayıs tarihli gazeteler yine şöyle çıkacak:


-
İşçiye dayak.


-
Orantısız güç.


-
Taksim’de meydan savaşı.


Çok bıktırıcı.


Aynı film her yıl izlenir mi? 1 Mayıs bu kadar monoton bir nesne mi?


Onu parlatıp yüceltecek bir zekâ, bir buluş, mümkün değil mi?


Buyurun, devam edin öyleyse.


Zaten 1 Mayıs’tan 1 hafta evvel, daha da kabiliyetsiz bir film izleyeceğiz...
O da her yıl tekrar...


O da bir temcit pilavı:


-
24 Nisan.


Yeter yahu.


Papağandan daha ezberci olabilir mi insan? Bir santim gelişme göstermez mi? 

Yazarın Tüm Yazıları