Paylaş
Sonra tebrik kartları kalktı.
Birbirimizin bayramını sanal dünya’dan elektronik mesajlarla kutladık.
Ne kadar ruhsuz.
Ot gibi, saman gibi.
***
Çifter çifter telefonlarla sofraya oturduk.
Çatal-bıçak...?Yanında bir telefon.
Tabak-çanak... Yanında bir telefon daha.
Top sahasına atılan yabancı maddeler gibi, bütün yemek masaları istila edilmiş... Her biri telefon tarlası.
Hani sofra âdabı?
-?Evladım, doğru otur. Çatal öyle kullanılmaz. Bıçak öyle tutulmaz.
Bunların hepsi masalmış meğer.
***
Kim demiş göğü ısıtamazsınız diye.
Bal gibi ısıtırız.
Gidin bakın, Sarıyer’den Ortaköy’e, Etiler’den Beşiktaş’a,?Beykoz’dan Üsküdar’a, bütün açık hava’yı sobalarla ısıttık.
-?Kafeteryalar, lokantalar, meyhaneler...
Ama içerileri bomboş.
Kaldırımlar dopdolu.
Yemek masaları hep dışarıda.
Niye? Sigara meselesi.
Bayramdan kalan en unutulmaz manzara buydu:?Göğü ısıtılmış bir İstanbul.
***
Dokuz gün tatilde epey yorulmuşuzdur. Uzun yoldan da geldik. Helâk olduk, bittik.
Bari birkaç gün dinlenip öyle başlayalım işe.
Ne zamana kadar?
-?Hah...?Yılbaşı var.
Şimdiden müjde, 3 gün daha tatil size... Cumadan pazartesiye... Bütün maharet, o 3 günü, yine 9 güne çıkarabilmektir.
Haydi bakalım, davranın biraz.
Haa, unutmadan...
Bayram bilançosu:
100’den fazla ölü, 500’den fazla yaralı.
Paylaş