Paylaş
Adayımsın, yürü, arkandayım demeye 1 dakika yeter.
Öyleyse (ve tabii bence) Başbakan, Gül’ü iknaya çalışıyor. Aday olmaması için.
Arkadaşını kırmadan, incitmeden...
Ama ne yazık.
Arkadaşı da ona hiç yardım etmiyor.
Çankaya ona bir muktesep hak gibi geldi galiba.
***
Arkadaşlıklarda “feragat” diye yüce bir kurum vardır.
Takım kaptanlığı senin hakkın olduğu halde, bir başkası için bundan vazgeçebilirsin. Kulüp Başkanlığı senin hakkın olduğu halde, bir başka arkadaşın için pekala fedakarlık yapabilirsin. Uçaktaki otobüsteki yeriniikram etmek, zaten bu işin alfabesidir.
Cebindeki son kuruşu arkadaşına verip, yağmurda yürüye yürüye eve dönmek, ne büyük bir keyftir, bilenler bilir.
- Bu odayı çok mu beğendin? Al senin olsun.
- Bu köşeyi çok mu seviyorsun, gel bu köşede sen yazı yaz.
- Gel, genel yayın yönetmeni sen ol... Sonuna kadar arkandayım.
Arkadaşlık budur.
Hayır. Penaltıyı ille de ben atacağım.
***
Başbakan açık açık söylemiş.
“Bu iş Abdullah kardeşimizin iradesine kaldı” demiş... “Takdir onundur” demiş.
Ne demek bu?
- “Lütfen anlayış göster. Çünkü konjonktür değişti.”
Olamaz mı?
O gün belki kavga lazımdı, bugün ise sukûnet lazım.
O gün bir inat vardı, bugün belki beyaz bir sayfa açılıyor.
Abdullah Bey kusura bakmasın.
Şimdiye kadar hiçbir cumhurbaşkanı adayı (Faruk Gürler hariç) ille de ben olacağım diye direnmedi... Hiçbiri basın toplantısı yapmadı. Hiçbiri, orayı burayı ziyaret edip destek aramadı.
Diyelim ki olağanüstü bir devreydi. Kabul.
Gül’ün hakkı da yendi. O da kabul. Ama şimdi yeni bir durum var.
Kaldı ki arkadaşlık çok mühimdir.
Çankaya’dan daha mühim.
Biri 7 yıl sürer. Öbürü ömür boyu.
Paylaş