Bu ilk değil ki!
Bunu daha önceleri de ağızlarında geveleyenler olduydu.
Onlara ne demiştik:
- Türklük, anayasadan çıkmaz ama isterseniz siz Türklük’ten çıkın.
Şimdi söyleyeceğimiz de odur.
***
Zaten ellerinde olsaydı...
- Türk olarak doğmazlardı...
Yok ama gölgesi masada:
- Ali Babacan.
***
Görüyor musunuz?
Siz “HDP’yle aynı masada asla oturmam” derken, bir bakıyorsunuz yanıbaşınızda kim var?
Bilseydiniz ki böyle olacak, Babacan yerine bari Pervin Buldan’ı falan tercih ederdiniz, değil mi?
Orada aslı dururken.
***
Masadaki arkadaşlar çok çalıştılar.
Kolay iş değil.
Önce başkan yardımcılıklarının sayısını ve paylaşımını tespit ettiler.
Önce o...
Sonra bakanlıkların dağılımını bir otomatiğe bağladılar.
Daha sonra yüksek bürokratların akıbetini
masaya yatırdılar.
Peki, Akşener’in İmamoğlu’na teknik direktörlük yapmaktan vazgeçmiş bir hali var mı? Yok.
İkisi de aynı şevkle çalışıyorlar.
***
Fakat Kemal Bey’e şaşıyorum.
Akşener, üstüne basa basa belki yüzlerce keredir kazanacak aday diyor, Kemal Bey aldırmıyor.
***
Akşener, seçimde birinci parti olacağım diye her gün bağırıyor, Kemal Bey bunun ne anlama geldiğini merak etmezmiş gibi davranıyor.
***
Olmaz olur mu?
***
Bu derece şiddetli ve hiddetli muhalefet biçimi, işte o nefret duygusu’ndan kaynaklanıyor...
Bir araya gelmesi imkansız olan insanlar, Erdoğan nefreti sayesinde kolkola girip müttefik oluyor.
Öyle ki... Rejimmiş anayasaymış şuymuş buymuş, hiçbirini kimsenin gözü görmüyor.
Bütün mesele:
- Erdoğan’sız.
***
İsveç’teki rezaleti, nihayet CHP kınadı.
Gerçi kınarken teröristlere yine PKK diyemedi ama zararı yok. Bu kadarını anlayışla karşılamak lazım. Seçime çeyrek kala HDP’yle ne diye papaz olsun?
Üstelik, Kandil’in de hatırı var.
***
Görüyor musunuz?
Bu kadarcık bir tavır bile bizi nasıl mutlu ediyor.
Neler konuştuğumuzun farkında mısınız? Meğer ne hallere düşmüşüz de farkında değilmişiz.
Neredeyse İsveç’i kınadılar diye sevinçten havalara uçup beyleri alkışlayacağız.
Vay be.
Askeri vesayet kalkınca birilerinin kabadayılığı tuttu...
Kibar görünümlü Kemal Bey bile komutanlara amiyâne tabirle fırça atabiliyor...
***
Elbette.
Askeri vesayet kalkmasaydı, böyle konuşabilir miydi!
Tank, palet fabrikası dahil, TSK’ya demediği laf yok.
Ömer Çelik ne güzel söylemiş:
Ya da kimbilir ne angajmanları vardır.
Yani çaresizdir.
Türk Bayrağı’nı belki bu sebeple kürsüden kaldırmıştır.
- Yani, adam mazurdur.
Belki de sırf bu iş için görevlendirilmiştir.
*
Şaşılacak nokta o adam değil.
Öbürleri?