Paylaş
Elbette ki, her türlü düşmana karşı yurdu savunmak?
Peki, maneviyatı sarsılan, morali bozulan bir ordu bu görevi nasıl yapar, nasıl savaşır, yurdu nasıl korur?
Zaman zaman Güneydoğu’da görev yapan subaylarımızdan mektuplar alıyorum. İfadelerinde bir bıkkınlık seziliyor. Bulundukları zor şartları anlatırken, fazla şikâyet etmiyorlar ama ülkede yaşanan olayların morallerini etkilediğini de saklamıyorlar.
Halk arasında ayrılık tohumları ekip, insanlarımızı birbirine düşürmeye çalışanlar Türkiye’nin bütünlüğünü dinamitliyor!
Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımızın olduğu şu dönemde, yapay gündemlerle ortalığı bulandırmak isteyenlere fırsat vermemek gerekiyor.
¡ ¡ ¡
Finlandiya 1917 yılında bağımsızlığını kazandığında çok fakir ve geri bir kuzey ülkesiydi. Ünlü filozof Profesör Snelman ve arkadaşları Fin halkına sürekli eğitim verdi. Finlandiya bugünkü refah düzeyine onların bu çalışmaları sayesinde ulaştı.
Prof. Snelman’ın verdiği şu örnek, Türkiye’de de tüm kulaklara küpe olmalıdır:
“Küçük kenevir liflerini alıp ince iplikler örerler. Sonra bu ipliklerden birkaç tanesini birlikte büküp kalın ipler yaparlar. Birkaç kalın ipi büküp halat haline getirirler. Ve bu halatlar kocaman okyanus gemilerini rıhtımlara bağlayacak kadar sağlam olur. Biz de dağınık iyi niyetlerimizi bir araya getirip birleşmek zorundayız. Bu şekilde halkımızın aydınlanmasını sağlayabiliriz.”
¡ ¡ ¡
Tüm dünya toplumları güçlük ve yoksulluk dolu dönemlerden geçmiş, ancak iyi eğitimin, birlik ve beraberliğin önemini kavrayan uluslar fukaralıktan kurtulmuş, ekonomik, politik ve kültürel bakımlardan gelişerek dünyada sözü geçen devletleri yaratmışlardır.
Biz ise ne yapıyoruz? Atatürk gibi muhteşem bir devlet adamının bize emanet ettiği bu ülkeyi güçsüzleştirmek için birbirimizi yiyip duruyor, toplumu karşıt düşünceler yumağına çeviriyoruz.
Toplum olarak bu gidişe “Dur” diyemezsek, 90 yıl önceki gibi “Bir Kurtuluş Savaşı” daha yapmak zorunda kalacağız. Kalacağız ama yeni bir Mustafa Kemal nereden bulacağız?
¡ ¡ ¡
Kâmran İnan, Türk siyasetinde yeterince değerlendirilememiş bir siyaset adamıdır.
İnan, Güneydoğu kökenli olmasına rağmen, bu ülkeyi seven ve yıllardır Laik Cumhuriyet uğrunda mücadeleler veren önemli bir siyasetçidir. Onun, Atatürk konulu bir toplantıya gönderdiği mektubunun bir bölümü şöyledir: “Cumhuriyetin değerleri erozyona uğramakta, vatanın bölünmez bütünlüğü tartışılmakta, toplum ‘Bizden olanlar, olmayanlar’ şeklinde cephelere ayrılmakta, kardeş kavgasını körükleyen iç ve dış faaliyetler yayılmakta, terörizm belası şehirlere inmekte, millî servet yabancılara peşkeş çekilmektedir.
Bu gidişin, cumhuriyetimizi nereye götürdüğünü gören tecrübe sahibi kimselerin oluşturduğu fikir grupları, sivil kuruluşlar, birbirinden kopuk ve dağınık bir şekilde çalıştıklarından yeterince etkili olamamaktadır.
Bu grupları bir araya getirecek, Türkiye genelinde demokratik mücadele verecek yeni bir oluşuma kesin şekilde ihtiyaç vardır. Görüş ayrılıklarını aşıp, hep birlikte Millî İktidar Hareketi’ni başlatmamız gerekiyor.”
Kâmran Bey’in temennisi güzel ama kim, nasıl başlatacak bu hareketi?
Paylaş