YARIN Çanakkale Deniz Zaferi’nin yıldönümünü kutlayacağız. Türk askeri, 18 Mart 1915’teki bu deniz savaşından sonra karada da birçok savaş kazandı. Dünkü yazımda bu zaferleri anlatan "Diriliş" kitabından söz etmiştim... Bugün bu esere devam ediyorum...
Turgut Özakman uzun yıllardır, Milli Mücadele ve Çanakkale Savaşı hakkında, anı, belge, bilgi topluyordu. Sonunda 50 yıllık birikimiyle "Şu Çılgın Türkler"i yazdı. Kitap olağanüstü bir ilgi görüp milyonluk satışıyla, kırılması güç bir rekor elde etti.
Özakman şimdi "Diriliş-Çanakkale 1915" kitabını yazdı ve Bilgi Yayınevi bu değerli eseri piyasaya çıkardı. Sırada üçlemenin son kitabı olan "Cumhuriyet" var.
Dünkü yazımda, yobazların Mustafa Kemal’i Çanakkale’de yok saydıklarını, halka ücretsiz dağıtılan kitap, roman ve CD’lerde, bile bile gerçeğe ihanet ettiklerini, tarihi kirlettiklerini, bunun utandırıcı bir durum olduğunu anlatmıştım.
* * *
Çanakkale demek, Mustafa Kemal demektir... Mustafa Kemal ve onun emrindeki Mehmetçiklerin dünyaya parmak ısırtan emsalsiz bir zaferidir Çanakkale Savaşı... Mustafa Kemal’in askeri dehası olmasaydı, o savaş kaybedilecek, Milli Mücadele liderini bulamayacak, Kurtuluş Savaşı da, Cumhuriyet de olmayacaktı.
Sonuçta koca Türk ulusu, Avrupa ülkelerinin çizip Osmanlı Devleti’ne kabul ettirdiği Sevr haritasına mahkûm olacak, bize İç Anadolu’da birkaç ilden oluşan küçücük bir toprak parçası bırakılacaktı...
Mustafa Kemal, Sevr’i yırtıp attı, Milli Mücadele’yi başlattı. Bütün ulus neden onu önder olarak kabul etti? Çanakkale Savaşları’ndaki olağanüstü başarısı bu güveni sağladı.
Evet, Çanakkale demek, Mustafa Kemal demektir. Fakat... Çanakkale zaferini Mustafa Kemal’i yok sayıp yeşil sarıklı evliyalara bağlayan yobazlar olduğu gibi, Çanakkale’de Mustafa Kemal’in rolünü küçültmeye çalışanlar da var.
Bunlar "Çanakkale’de Mustafa Kemal yoktu" diyemiyorlar. Bu kadar büyük yalanı göze alamıyorlar ama Mustafa Kemal’in Çanakkale zaferindeki rolünü küçültmeye, önemsizleştirmeye çalışıyorlar. Bunlar maksatlı, bilgisiz, zavallı, küçük insanlar...
* * *
Bazıları da Çanakkale’yi bir mucizeler, kerametler sergisi halinde anlatıyor. Bu hikáyelere bakılırsa, Çanakkale Savaşı askeri bir zafer değil. Komutanların, subayların ve Mehmetçiklerin önemli bir rolü yok. Bunlara göre savaşı, komutanlar, dövüşenler, can verenler değil, ilahi, gizli güçler, veliler, erenler, dervişler kazanmış...
Çanakkale Savaşı’na hiçbir derinlik, yücelik, değer katmayan, inceliği olmayan birçok uydurma hikáye, daha doğrusu hurafe var. Üstelik bu tür kitaplardan birini yayımlayan TC Kültür Bakanlığı... O kitabın önsözünde ve arka kapağında şöyle deniliyor: "Bu olayları, resmi ve ilmi tarih söylemez, söyleyemez. Bunlar tarihi olayların arka planıdır."
Dev Osmanlı Devleti’ni ilkelleştiren, çağdışı hale getiren, ölümüne yol açan, akla ve gerçeğe saygısız "ortaçağ kafası" işte bu... Bu kafanın Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı’nda da kendine yer edinebilmiş olması çok düşündürücü...
* * *
Turgut Özakman, Çanakkale’deki Türk mucizesini roman üslubuyla anlattığı muhteşem "Diriliş - Çanakkale 1915" kitabının sonunda şöyle diyor:
"Şehitler, gaziler, kahramanlar, o öldürücü acılar, o emsalsiz sevinçler, inanılmaz başarılar hayal miydi? Hayır! Hepsi gerçek.
Ama içeriden, dışarıdan söylenen ninnilerle, süslü kutular ve göz alıcı şişeler içinde sunulan uyku ilaçlarıyla bizi yeniden uyutmaya çalışıyorlar. Tarih son kez uyarıyor:
Uyuma ey Türk! Dirliğin, birliğin, dilin, benliğin, tarihin, yurdun, adın bir kez daha giderse, bir daha hiçbiri geri dönmez."