KASET skandallarının damgasını vurduğu seçime 20 gün kaldı.
50 milyondan fazla seçmen sandık başına gidecek. Bazı karanlık çevreler, organize tuzaklarla MHP’yi yok etmek istiyor. Ancak... Kirli şantaj kasetleri ters teperek, MHP’yi mağdur durumuna düşürebilir. At izinin it izine karıştığı bir ortamda gittiğimiz 12 Haziran bir dönüm noktası mı? Ülkemiz kaostan, kargaşadan, düşmanlıktan kurtulacak mı? Bir kurtuluş, bir yenileşme sürecine girebilecek miyiz? Tam bir bilmece! Seçim meydanları çok sert! Sözler daha kırıcı, daha keskin! Bana sıkıntı veriyor! Tayyip Bey, üçüncü kez iktidar olmanın hesapları içinde... Kılıçdaroğlu için “O çırak, benim dengim değil” filan diyor ama aslında tek ciddi rakibi olarak onu görüyor. CHP örgütü cevval değil. Kılıçdaroğlu neredeyse tek başına mücadele ediyor. Ülke bir gemi, akıl yelkeni, fikir ise dümeni... Seçimde akıl ve fikir yolunu mu izleyeceğiz, yoksa düşmanlıklar keskinleşecek mi, göreceğiz!
Şaşırmamak mümkün değil! Halkımız yoksul, sıkıntı içinde, işsiz ama mutlu imiş! Kısa adı TÜİK olan Türkiye İstatistik Kurumu’nun araştırmasına göre 12 milyon insanımız yoksulluk sınırında... Her 100 aileden 60’ı borçlu... 15 yaşın altındaki 52 milyon insanımızın sadece 22 milyonunun işi var. Nüfusun yüzde 40’ı kirada oturuyor. Buna rağmen; her 100 kişinin 61’i “Mutluyum” ve her 100 kişinin 71’i “Gelecekten umutluyum” diyor. Böyle bir tabloyla 12 Haziran seçimlerine gidiyoruz.
Kılıçdaroğlu “Halkımızdan bana mektup yağıyor. Kimi oğluna iş, kimi ailesine aş istiyor. Kimi ‘İcralık oldum, kurtarın’ diyor, dertlerin ardı arkası kesilmiyor” diyor. CHP lideri, halkın içinde bulunduğu sıkıntıları kavramış görünüyor ve seçim kampanyasında o konuları işleyerek puan almaya çalışıyor. İyi de... Halk tüm bu sıkıntılarına rağmen rağmen “Mutluyum” diyorsa söylenecek bir söz kalıyor mu? Kılıçdaroğlu boşa mı konuşuyor dersiniz? Halkımız mazoşist mi? Acı çekmeyi mi seviyor? TÜİK’e göre mutluluk “Acı, keder ve ıstırabın yokluğu ve bunların yerine sevinç, neşe ve tatmin duygularının olması”. İşsiz olanlar, borç içinde yaşayanlar, çocuklarına elbise alamayan babalar, erkekler tarafından şiddete uğrayan kadınlar ne kadar mutlu, ne kadar neşeli olabilir ki?
Kılıçdaroğlu miting meydanlarında özgürlüklerden bahsediyor “Demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, sosyal adalet” falan diyor. Bunlar doğru hedefler ama dinleyen kalabalıkları pek heyecanlandırmamış gibi... “Aile sigortası ile her aileye 600 liralık ödeme yapılması, askerlik süresinin indirilmesi, her yıl 800 bin işçiye iş” deyince insanlarda bir dalgalanma, bir coşku görüldü. Demek ki Kılıçdaroğlu demokrasiden, hukukun üstünlüğünden çok, bu vaatlerle hedefi vurdu. Örgüt iyi çalışmasa da bu defa, geçmiş yıllardan farklı bir CHP var meydanlarda. Kılıçdaroğlu, Kürt ve Alevi meselelerine de değiniyor, sorunların çözüleceğini vurguluyor. Bütün bunlar sandıkta oya dönüşecek mi? İş ve aş vaat edilen insanlarımız oylarını “Yarınım iyi olacak” ya da “Aile bütçem düzelecek, ferahlayacağım” umuduyla kullanacak mı? Vaatler insanlarımızı heyecanlandıracak, sandığa yansıyacak mı? TÜİK’in araştırmasını unutmayalım: “Çektiği tüm sıkıntılara rağmen Türk halkının yüzde 61,2’si hayatından memnun.” 12 Haziran günü ilginç bir seçim yaşayacağız. Özgürlük, yoksullukla mücadele, ülke kaynaklarının vatandaşlar arasında hakça paylaşılması, ülke zenginleştikçe tüm vatandaşların payını alacağı şeklindeki vaatler etkili olacak mı? Yoksa mazoşist (acı çekmeyi seven) bir toplum olmaya devam edecek miyiz?