Son birkaç gündür gazetelerde rüşvet haberleri iyice çoğaldı. ABD’nin güçlü şirketlerinden 3M, Türkiye’de belediyelere büyük rüşvetler dağıtmış... Şirketin Amerika’daki merkezi “Bizim Türkiye’deki temsilciliğimiz belediyelere rüşvet vererek ihaleler almış!” diye bizzat açıklama yapmak zorunda kaldı. 3M ne sattı, kime sattı? Bunlar elbette ki kayıtlarda var. Peki, sonuç? Hiç ses seda yok! Ya yargıdaki rüşvet olayına ne demeli? Üç gün önce, aralarında Yargıtay eski Daire Başkanı’nın da bulunduğu 37 kişi, “yargıda rüşvet” iddiasıyla gözaltına alındı. Büyük rüşvet skandalına, İstanbul Ticaret Odası Başkanı’nın da adı karıştı. İddialar arasında, rüşvetin Ankara’ya araç bagajında götürüldüğü, pantolon cebinden rüşvetler taştığı söylemleri de var. ¡ ¡ ¡ Aslında rüşvet de, fahişelik gibi, insanlık tarihi kadar eskidir! Her devirde bin bir türlü rüşvet olayı yaşanmıştır. Rüşvet olayları, düşman süngüsü gibi delik deşik eder toplumları... Çürütür, yozlaştırır, ahlaki değerleri bitirir! İnsanlarımız yıllardır aldatıldıklarını bilir... Bilir ama artık alışmış, kanıksamıştır! Bu ülkede güvenip de aldatılmayan kim var ki? Yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet haberleri sürüsüne bereket! Fazla etki yapmıyor! Yönetime kim gelirse gelsin sistem halkı pestile çeviriyor. 70 yıldır değişmeyen gerçek bu. Rüşvetin dönmediği, yolsuzluğun olmadığı kurum sayısı parmakla gösterilecek kadar az. ¡ ¡ ¡ Aklıma ülkemizin bilinen ilk rüşvetçi sadrazamı geldi... Bu adam, Kanuni Sultan Süleyman’ın (1494-1566) damadı Rüstem Paşa’dır. 1500-1561 yılları arasında yaşayan Rüstem Paşa’yı tarihçiler şöyle anlatır: Tarihimizin bilinen ilk rüşvet olayının kahramanı Hırvat dönmesi Rüstem Paşa’dır. Sadrazamlığı sırasında devleti öyle soymuş, öylesine büyük rüşvetler almıştı ki, zenginliği padişahı bile geçmişti. Küpleri altın doluydu. Buna rağmen rüşvetsiz hiçbir iş yapmazdı! Bir de çok şanslıydı bu adam... Mesela Padişah Kanuni Sultan Süleyman, biricik kızı Mihrimah Sultan’ı Rüstem Paşa ile evlendirmek isteyince, paşanın aleyhtarları hemen bu evliliği önlemek için faaliyete geçti. Rüstem Paşa’yı gözden düşürmek için birçok kusurlarını saydılar ve hatta cüzam olduğunu bile ileri sürdüler. O zamanlar cüzam, bugünkü AIDS gibi korkunç bir hastalıktı. Diğer iddialara kulak asmayan padişah, bu iftira karşısında şaşırdı ve işi hekimbaşıya havale etti. Hekimbaşı, kimde bit bulursa onun cüzamlı olmayacağını tıbbi bir esas olarak ortaya attı ve paşayı muayeneye sevk etti. ¡ ¡ ¡ Meşhur bit, işte bu muayene sırasında paşanın gömleğinde görüldü. Hekimbaşı “Buldum, buldum! Bir bit buldum!” diye sevinçle bağırdı ve adamın cüzam olmadığı uğurlu bit sayesinde anlaşıldı. Olayla ilgili şu beyit tarihe geçmiştir: Olacak kişinin bahtı iyi, talihi yar / Sırtındaki bit bile onun işine yarar! Padişahın damadı olduktan sonra devleti iyice soyan ve kendisine işi düşen herkesi yolan Rüstem Paşa öyle büyük rüşvetler yedi ki, 61 yaşında öldüğü vakit arkasında yüzlerce çiftlik, binlerce ev, sayısız arsa, milyonlarca altın ve mücevher bıraktı. Kefenin cebi yoktur. Yenilen rüşvetlerin hepsi bu dünyada kalır. Rüstem Paşa da servetini yiyemeden öldü gitti. Şimdi mezarında kemikleri kalmamıştır!