Paylaş
Önümde 18 Şubat 1951 tarihli eski Vatan Gazetesi’nin birinci sayfası var.
Gazetenin manşetini koskocaman bir fotoğraf kaplamış...
Elinde süngüsü parlayan 22 yaşında bir Türk askerinin fotoğrafı bu... Altında şöyle yazılı:
“Dünyaca şöhret olan süngüsüyle Kore’deki insanlık cephesine giden Mehmetçik.”
O gün gemi ile İskenderun Limanı’ndan Kore’ye Türk takviye birliği uğurlanıyor. Kore’de kanlı savaş olanca şiddetiyle devam ediyor.
Fotoğraftaki zıpkın gibi Mehmetçik, binlerce kişilik savaş birliğine gönüllü olarak katılan iki askerden biri... Peki, gönüllü olarak kendini savaş cehennemine atan bu genç adam kim?
Adı; Zeki Başeskioğlu... Biz onu bugün “Zeki Triko” diye tanıyoruz.
¡ ¡ ¡
Zeki, Kore’de 12 ay mayın döşüyor, mayın temizliyor. Birçok sıcak çatışmanın ortasında kalıyor. Başına gelen bir kurşundan çelik miğferi sayesinde kurtuluyor. Ona “Birleşmiş Milletler Gazi Madalyası” veriliyor.
Savaşta, yanı başında birçok arkadaşının ölümüne tanık olan, patlayan bombalarla kolların, bacakların havaya uçtuğunu gören Zeki, savaş ortamında yaşanabilecek tüm dehşeti yaşıyor. Gönüllü olarak katıldığı Kore Savaşı’ndan pek çok kötü anıyla döndükten sonra “Öldürmekten kötüsü yok!” diyor, kâbustan beter anıları kendine saklamaya karar veriyor.
¡ ¡ ¡
Zeki Başeskioğlu’nun hayatını anlatan ilginç bir kitap yayınlandı (Kapital Yayınları).
Yoksul geçen çocukluk günleri, Kore Savaşı anıları, ticaret hayatına atılışı, Türk hazır giyim sektöründe yarattığı yenilikler ve... Onu dünyaya tanıtan “mayo” olayı...
Zeki, ilk günden itibaren gözünü Batı’ya çevirmiş, dünya plajlarını ve dünya kadınlarını hedef almıştır. Tanıtım için en güzel mankenleri bulur. Cindy Crawford, Claudia Schiffer, Naomi Campbel, Eva Herzigova gibi yüzlerce manken Zeki’nin mayolarını dünyaya tanıtır. Bu arada kendileri de dünya starı olurlar.
Bugün her kıtanın plajlarında genç ve güzel kadınlar “Made in Zeki Triko” yazılı şık ve zarif Türk mayolarıyla dolaşıyor.
¡ ¡ ¡
Zeki’yi iyi tanırım. Türkiye’ye sığmayan, Türkiye âşığı bir insandır... Hayata gerçek anlamda sıfırdan başlayan bir kişinin yaşam mücadelesine, cesaretine, girişimciliğine ve nasıl bir dünya markası yarattığına ben de tanık oldum.
Mağazası bombalandı, yılmadı... Tehditler aldı, korkmadı... Fabrikası yandı, yenisini yaptı... Kore Savaşı’nda edindiği tecrübeyle tüm tehlikelere meydan okudu. İç piyasada yeteri kadar başarı kazandıktan sonra “mayo” ile Batı pazarlarına yöneldi, hedefine ulaştı.
Şimdi şöyle diyor:
“Batı’ya mal satacaksanız, ona uygun mal üretmek zorundasınız. Yani hem o kültürü anlayıp, hem de kendinizden bir şeyler katmak zorundasınız. Ben bunu yaptım.”
¡ ¡ ¡
Zeki’nin başarılarında, eşi Yüksel Hanım’ın desteğinin de büyük olduğunu belirteyim.
Hayatını anlatan kitapta Başeskioğlu’nun verdiği önemli mesajlardan biri de şu:
“Demokrasi ve laik düzen, girişimcinin suyudur, toprağıdır, soluduğu temiz havadır. Demokrasi ve laik düzen olmazsa, ne toplumdan, ne girişimciden, ne sanatçıdan ve ne de siyasetçiden olumlu bir şey beklemek mümkün değildir.”
Paylaş