BİR süre önce Başbakan’ın eşinin bakan ve milletvekili eşlerine verdiği davete katılan hanımların çoğunun, forma gibi türbanlı olduğunu görmek beni hiç şaşırtmadı...
Üniversitelerde türbanı serbest bırakmak için anayasa değişikliği yapılıyor, devletin zirvesindeki davetlere katılan eşler, iktidarın gözüne girmek için türban takıyor, birçok hanım da bundan etkileniyor.
Giderek Malezya ya da İran gibi mi oluyoruz, nedir?
Kadınlar başlarını, erkeklerin istediği gibi kapatıp tesettüre bürünerek, onların egemenliğini peşinen kabul etmiş oluyorlar.
Böylece ülkemizde kadın-erkek eşitliği sözde kalıyor. Onların dünyasında kadının adı yok! İki tarafın da isteği bu ise, bizim de söyleyecek fazla bir lafımız olmaz tabii...
Kadınlarımızın bir kısmı kendilerini, erkeğin tahakkümünde ikinci sınıf insan olarak görüyorlarsa, bundan bizene? Mutlu olsunlar. Dileğimiz budur.
* * *
Bir tarihte 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile İran’a gitmiştim. Bütün kadınlar örtülüydü. Sıcak yaz gününde bile kara çarşaflar giyiyor, öcü gibi dolaşıyorlardı. İran’da, kadınların bisiklete binmeleri de, cinsel nedenlerle, kesinlikle yasaktı.
Tahran çarşısında gezerken, başları örtülü ve peçeli üç genç kadınla karşılaştım... Sadece iri, güzel gözleri görünüyordu. Kadınlar bana selam verince şaşırdım kaldım tabii...
"Allah Allah... Koca Tahran’da beni kim tanır ki?" diye düşünürken, onlar peçelerini açtı. Aaa... Bunlar bizim Türk Hava Yolları’nın hostesleri değil mi?
Ben "Bu haliniz ne?" diye şaşkın bir halde sorarken hostesler, İran’a gelen yabancı kadınların da İranlı kadınlar gibi örtünmek zorunda olduklarını anlattılar.
Müslüman, Hıristiyan, Musevi, hangi dinden olursa olsun, İran topraklarına ayak basan kadınlar mutlaka kapanacak. Dinin emriymiş bu!
Yoksa... Cezası var. Kırbaç mı, dayak mı, Allah ne verdiyse!
* * *
İran’da kadınların örtünmeleri Şah’ı deviren mollaların, İslam Cumhuriyeti kurmasından sonra başladı. Fakat...
İranlı kadınlar Türkiye’ye geldikleri ya da bir Avrupa ülkesine gittikleri vakit hemen açılıp saçılıyorlar. Tamamına yakını, ülkelerindeki örtünme baskısından tiksiniyor.
Her yaz Bodrum’da bikini ile denize giren birçok İranlı kadın görüyorum.
İran’daki kadınlar kara çarşaflardan ve başlarına sardıkları örtülerden kurtulmaya çalışırken, bizim kadınlarımız kapanmaya başladı. Genç kızlarımız arasında da sıkmabaş yaygınlaşıp moda haline geldi. Taksim’in göbeğinde bile sık sık kara çarşaflılar görüyorum.
Ben, kapanma hevesindeki kadınlarımızın, İranlı kadınlarla bir konuşmalarını isterim. Çektikleri azabı, yaşadıkları esaret hayatını onlar anlatsınlar.
* * *
Bizdeki kadınların çoğunu erkekler kapatıyor. AKP’nin iktidara gelmesiyle bu baskı arttı, beş yılda hayli mesafe alındı. İran’da da bu, uzun yıllar süren bir süreçten sonra başlamıştı.
Türkiye’de yaşayan bazı İranlı aydın dostlarımız var. Bunlarla zaman zaman görüştüğümüzde hayret ve dehşet içinde soruyorlar:
"Türk kadınlarına ne oluyor? Bizde mollalar kadınları ikinci sınıf yaratık saydıklarından, güç kullanıp kapatıyorlar. Sizin kadınlarınızı kim zorluyor?"
Türkiye’de de genellikle kapanan kadın değil, kapatan erkek... Kişiliğini bulamayan ya da ekonomik bağımsızlıklarını kazanamayan kadınlar, erkeğin kulu kölesi olmayı kabulleniyorlar.
Eli kolu bağlı İran kadını esaretten kurtulmaya çalışırken, özgür Türk kadınının kapanması hazin bir çelişki yaratıyor!