YURDUMUN dumanı bile başkalarının ateşinden daha iyi ısıtır. Biz ülkemizi severiz.
İstanbul’a gelen yabancıların çoğu övgü dolu sözler söyler, bizi sevindirir. Gerçek düşünceleri o mudur, bilemeyiz. Bazıları da çok sert eleştirir. Aslında açık sözlü düşman, ahmak dosttan iyidir.
A.A. Gill, 1954 Edinburg doğumlu bir İngiliz gazeteci. Ülkeleri gezerek gözlemlerini yüksek tirajlı Sunday Times Gazetesi’ne yazıyor. Gill’in yazılarının bazıları da aylık moda ve kültür dergisi GQ Magazin’de çıkıyor.
İngiliz gazeteci "2010 Avrupa Kültür Başkenti" seçilen İstanbul’a gelerek bir süre kalmış ve gözlemlerini GQ Magazin’e yazmış. Kızmadan okuyalım ve İstanbul’un bir yabancı gazeteci üzerinde bıraktığı izlenimleri öğrenelim.
* * *
"İstanbul kültür başkenti mi? Hayır! İstanbul Avrupalı bile değil" diyen İngiliz gazeteci gözlemlerine şöyle devam ediyor:
"İstanbul’da her türlü müziğin dinlenebileceği barlar var. Kentin en ünlü gece kulübü Reina.
Yüksek sınıf bir eğlence mekánı olan Reina’ya ulaşmak bir kábus!
Reina, müthiş bir manzaraya sahip olan Boğaziçi’nin Avrupa yakasında bir eğlence yeri. Fakat oraya giderken kelleyi koltuğunuza almalısınız. Çünkü Türkler inanılmaz bir saldırganlıkla araba kullanıyor ve özellikle Reina’nın bulunduğu Boğaz hattında trafik insanı çileden çıkartıyor.
Reina’nın kapısında ilginizi çeken ilk şey, çift taraflı park etmiş Mercedes’ler ve sinirli badigardlar oluyor. İçeri girerken üzeriniz aranıyor. Bunun nedeni olası bir El Kaide saldırısı değil, Türk erkeklerinin silaha olan merakı.
Geçmişten gelen ’At, avrat ve silah’ tutkularından vazgeçemeyen Türk erkeklerinin çoğu silahla dolaşıyor ve onlara karşı dikkatli olunması gerekiyor.
Harika Boğaz manzaralı Reina’da her türlü içki bulunuyor. Mekánda eğlenen Türk erkekleri Rus badigardlara benziyor. Kadınlar ise genellikle sarıya boyanmış saçlı, mini etekli, etine dolgun ve erkekleri tahrik etmek için mutlaka göğüs dekoltesi veriyor.
Kadınlar müziğin eşliğinde dansöz gibi kıvırıyor, erkekler ise bir metro treninin içinde tek elleriyle demire tutunmuş gibi bilinçsizce sağa sola sallanan tiplere benziyor.
İnsanlar gece boyunca eğlenir gibi yapıp, aslında birbirini kesip gecelik sevgili arıyor.
Reina’daki göbekli erkeklerin yanlarındaki kadınlar için fahiş fiyatlara şampanya patlatmaları tam bir Ortadoğululuk gösterisi.
İstanbul öyle bir kent ki, diğer büyük kentlere göre oldukça güvenli ama insanları bende güven uyandırmadı. Güvensizlik hissi, sizi kazıklamaya çalışan taksi şoförlerinden başlıyor!
Sokaklarda türbanlı, hatta kara çarşaflı kadınlarla transseksüeller birlikte yürüyor.
İstanbul’un bazı restoranları New York ile yarışacak düzeyde ama Ortaçağ’dan kalma karanlık köşeler de var.
Kentte pek çok cami bulunuyor. Bunların arasında belki de en görkemlisi Sultanahmet Camii... Dışarıdan gerçekten harika. Türkler kendilerine "Geceyarısı Ekspresi" filminin hatırlatılmasından nefret ediyorlar.
Gördüğüm kadarı ile Türkler, okumamış, eğitimsiz insanları ile Avrupa Birliği’nin içinde bir işçi sınıfı olarak kalmaya mahkûm!"
* * *
İngiliz gazetecinin görüşleri insanlarımızı rahatsız edebilir. Fakat düşünceler kurşuna dizilemez!
Ben, bize hücum eden düşmanlarımızdan değil, bize yaranmak için dalkavuklukla yanımıza yaklaşan dostlarımızdan (!) korkarım.
A.A. Gill, yazısını, Atatürk’ün olduğunu öğrendiği şu sözlerle bitiriyor: "Siyasetle ilgilenmeyen aydınları bekleyen sonuç, cahiller tarafından yönetilmeye razı olmaktır!