OSMAN Özbek, emekli tümgeneral... 2001 yılının Ağustos ayında 53 yaşındayken görevinden istifa eden Özbek, kendi isteğiyle emekli olduktan sonra kitaplar yazmaya başladı. Her yıl bir kitap... 8’inci kitabı yeni yayınlandı: "Çankaya’da Sonbahar."
Osman Özbek, Türk Silahlı Kuvvetleri’ninemekli bir generali olarak, Türkiye’nin kalbi sayılan Çankaya’nın bugünkü durumunu inceliyor, önemli değerlendirmeler yapıyor. Bu görüşlere katılan da olur, katılmayan da... Fakat kulak vermekte fayda var diye düşünüyorum. Bakınız neler söylüyor?
* * *
"Türkiye her geçen gün karanlığa doğru sürükleniyor.
’Bir şeyler yapmalı, hem de hiç vakit geçirmeden’ diyenlerin sayısı çığ gibi artıyor.
İnanılmaz şeyler oluyor, Cumhuriyet’in kabuğu, halkın derisi değişiyor. İftar saatinde Başbakanlık korumalarının tamamı ortadan kayboluyor.
Yurdun her yerinde sosyal yaşama müdahaleler, devlet kurumlarındaki oruç ve namaz baskısı ile büyüyor, bütünleşiyor. İçki servisi yapmayan lüks lokantalar bile iftar programları düzenliyor, ibadet ve iftarlar çadır şovlarına, sokak gösterilerine dönüştürülüyor.
Simit yerken otobüse binmek isteyen vatandaş ’Sen oruç yiyorsun... İn aşağı... Burası Müslüman otobüsü’ diyerek bindirilmiyor.
Başbakan Erdoğan; en büyük aşkının üniversitelerde türban sorununu çözmek olduğunu haykırırken, yurdun birçok kentinde öğrenciler liselere değil, ilköğretim okullarına bile artık türbanla giriyor.
Dinci kadrolar, siyaseti ve bürokrasiyi ele geçirirken erkeklerin güdümündeki mahalle ya da sosyal çevre baskısı, toplumdaki denetimini yaygınlaştırıp derinleştiriyor.
Siyasal ve sosyal alandan sonra ticari alanda da moda haline getirilen türbana özel tesettür otelleri yaygınlaşırken, Çankaya’da yapılan Cumhuriyet Bayramı resepsiyonları dahil tüm resmi toplantılarda haremlik-selamlık ayrımcılığı genelleşip normalleşiyor.
İçki satan bayiler ile içkili lokantalara baskılar artık doğal sayılıyor.
TV dizilerinde, sosyal faaliyet ve propagandalarda dini sözcük ya da simgelerin kullanılması aynen İran’da olduğu gibi neredeyse bir zorunluluk olurken, demokratik hak ve özgürlüklerin demokrasiyi yok etmek için kullanılması görmezden geliniyor.
İlköğretim öğrencilerine sihir, büyü, peri gibi gerçek dışı unsurlar aşılanırken Atatürk, devrimler ve Cumhuriyet gibi konular kitaplarda yer bulamıyor. Okula yeni başlayan bir öğrenci, tüm eğitim-öğretim yılı boyunca Türkçe dersinde Atatürk’ün adını sadece iki kez duyuyor. Cumhuriyet, vatan, millet konularını işleyen tek bir metin hemen hemen yok gibi..."
* * *
Emekli Tümgeneral Osman Özbek, durumumuzu Malezya ve İran’la karşılaştırıp karanlık bir tablo çizerek, bu konuda ciddi bir karar vermemiz gerektiğini söylüyor.
Türkiye’ye irtifa kaybettiren ve dincilerin simgesi olan türbanın Anayasa’ya sokulması için gösterilen çabalara şöyle bir baktıktan sonra soralım: Türkiye’ye farklı bir hayat tarzını kabul ettirmeye çalışan gerici takımını eleştiren Özbek Paşa haksız mı?
Türkiye’de bugün, dinin siyasette kullanıldığı, mütedeyyin halkın duygularının istismar edildiği, değişen kılık kıyafetler dahil yobazlıkların arttığı ve bunların normal bir durum gibi algılanmaya başlandığı acı bir gerçek.
Bunlar, aydın geçinen bazı kişilerin dilinden düşürmediği demokrasiyle izah edilebilir mi? Halkın anlamsız bir hesaplaşma için bölünmeye teşvik edilmesi, ülkemize yapılan en büyük kötülüklerden biri değil mi? Başta iktidardakiler olmak üzere, Tanrı tüm millete akıl fikir versin!