Hatay’ın iki çınarı!

PAZARTESİ günkü yazımda, Hatay’ın bağımsız bir devlet iken, 1939 yılında yapılan bir halkoylaması sonucu Türkiye’ye katılmasından söz etmiştim.

Haberin Devamı

Bugün, Hatay’ın iki çınarından bahsetmek istiyorum.

Çınarlardan biri, Samandağ İlçesi’nin Hıdırbey Köyü’ndeki “dev çınar ağacı”.

Ben bu büyüklükte ağaç, bir de Arjantin’de görmüştüm. Çapı 7.5 metre olan “Hıdırbey Çınarı”nın çevresini, kollarını iki yana açan 14 kişi sarabiliyor. Dalları ise
1000 metrekarelik geniş bir alanı kaplıyor. Bu büyüklükte bir ağaç, sanırım dünyada birkaç tanedir.

Çınarın üzerindeki plakada ağacın yaklaşık 1500-1600 yaşında olduğu belirtiliyor. Milattan Sonra 410 ile 510 yılları arasında dikilmiş demek ki...

Rahmetli Erdal İnönü, ölümünden iki yıl önce Samandağ’ı ziyaretinde bu görkemli çınara hayranlıkla bakarak “Keşke Allah bizlere de böyle uzun ömür bahşetseydi” demiş.

* * *


Hatay’ın ikinci çınarı Mehmet Selim Kara.

81 yaşında dimdik, sapasağlam ayakta olması, kurduğu şirketlerin başında hâlâ fiilen çalışması, görüşlerine ve öğütlerine büyük önem verilmesi ve... 60 yıl önce Kore’de, kanlı Kunuri Savaşı’na katılıp, düşmanla göğüs göğse çarpışması onu “Hatay’ın çınarı” yapıyor.

Çok sayıda madalyası ve şükran plaketi bulunan Mehmet Selim Kara, tarihin en kanlı muharebelerinden biri olan Kunuri Savaşı’ndan sağ çıkan kahramanlardan biri.

4500 kişilik Türk Tugayı 26 Kasım 1950 gecesi, Kore’deki Kunuri kentinin Tokschon bölgesinde, yaklaşık 30 bin askerden oluşan Çin kuvvetleri tarafından sarıldı. Çok kanlı süngü savaşları oldu. Bir erimize, altı düşman askeri düşüyordu.

“Türk Tugayı imha edildi” denilirken bir mucize gerçekleşti. Türk birlikleri büyük kayıplar vermesine rağmen ölüm çemberini yarmayı başardı.
Mehmet Selim Kara, Kore Savaşı’ndan döndükten sonra iş hayatına atıldı. İlkokul mezunuydu ama büyük yetenekleri vardı. Bugün Hatay’ın iki sembolünden biri.

* * *

Haberin Devamı


Hatay’ın, Akdeniz’de kilometrelerce sahili olan Samandağ İlçesi, Roma devrinden kalan “Kral mezarları”na sahip.

Sahilden yarım saat kadar tırmanarak mezarların bulunduğu tepeye ulaştık. Yorulmamıza değdi. Kayalara oyulan iki bin yıllık mezarlar, ilginç bir devrin görkemli eserleriydi.

Tepeden gördüğümüz manzara ise daha muhteşemdi. Masmavi deniz, göz alabildiğine ufuklara doğru uzanıyordu. Tam turistik tesis yapılacak bir bölge...

Manzara öylesine güzel, öylesine romantik ve baştan çıkarıcı...

* * *

Haberin Devamı


Bir temel kazısı sırasında Roma devrinden kalan bir lahit bulunmuş. Lahdi gördüm. Mezar değil harika bir sanat eseri. Mermerden oyulan lahit, eski Yunan tanrılarının figürleriyle süslenmişti. İçinden çıkan bir erkek ve iki kadın iskeleti vardı. Yanlarında altın ziynet eşyaları da bulunmuştu. Demek ki öbür dünyada süsleneceklerini sanıyorlardı. İki bin yıldır kuzu kuzu yatarlarken birden gün ışığına çıkmışlardı.

İki bin yıl su gibi akıp gitmişti işte... Bunlar mutlaka kudretli insanlardı. Şimdi ise birer iskelet! Onlara bakıp ders almamız gerekiyor. Neydiler, ne oldular?

Bir gün hepimiz öyle olacağız. Üstelik bizi, iki bin yıl sonra gün ışığına da çıkarmayacaklar! O halde neden kavga ediyoruz? Niçin birbirimizi yiyoruz?

Roma devrinden kalan iskeletler kadar bile olamayacağız!

Yazarın Tüm Yazıları