’ÜLKEMİZİN en velût yazarı kimdir?’ diye bir araştırma yaptım.
100’e yakın kitabını tespit ettiğim Muzaffer İzgü birinci çıktı. Sanıyorum eserleri 100’den de fazladır.
Velût, "doğurgan, çok eser ortaya koyan, verimli" demek.
Böyle bir yazar Batı ülkelerinden birinde yetişseydi, dolarla milyonlar kazanırdı.
Muzaffer İzgü ise İzmir’de mütevazı bir yaşam sürerek kitaplarını yazmaya devam ediyor.
Dünyada kaç kişi yazmıştır 100’den fazla kitap? Böyle velût yazar var mıdır?
Hatırladığım iki kişi var: Belçikalı yazar Georges Simenon ile Fransız yazar Alexandre Dumas Pere... Onlar 300-400 kitap yazmış... Başka yok!
Türkiye’de en çok kitap yazan diğer yazarlar bildiğim kadarıyla şunlar:
Reşat Nuri Güntekin42 kitap
Orhan Kemal34 kitap
Yaşar Kemal28 kitap
Kemal Tahir27 kitap
H. Rahmi Gürpınar26 kitap
* * *
Milyonlarca okura ulaşan Muzaffer İzgü, hiç kuşku yok ki, ülkenin en çok okunan yazarıdır. Öykülerinde, bilinçli ve usta kalemiyle, gülmeceyi her zaman canlı tutmayı başaran Muzaffer İzgü son basılan "Hamdolsun Açız" adlı öykü kitabının ilk sayfasına "Sevgili dost Rahmi Turan’a yazıları için bin teşekkürler" notunu koyup bana yollamış. Hürriyet’teki köşe yazılarımı kastediyor. Ben de ona teşekkür ediyorum.
Kitaba adını veren "Hamdolsun Açız" öyküsü bu sütuna sığmayacağı için, sadece bazı bölümlerini naklediyorum:
* * *
Evet açız! Şimdi ben bu konuları iyi bilmediğim için, yaşamımda da hiç sözlüğe bakmadığım için "Hamdolsun... Hamdolsun... Hamdolsun..." diyordum ama bu hamdolsunun ne olduğunu bilmiyordum...
Karım "Yani şimdi biz hep hamdediyoruz ya, sen de çocukları hamdettirmeden ekmek yedirtmiyorsun ya... Hamdetmek ne acaba, biliyor musun?" diye sordu.
"Yooo... Ben de bilmiyorum" dedim karıma.
"Şunu bir öğrensen ya. Hamdetmek nedir?"
Evet, hamdolsunu bilmiyoruz. Ustabaşı bilmiyor, bakkal bilmiyor, bizim işyerinin muhasebecisi bilmiyor, çok önem verdiğim Davut Amca bilmiyor, servis sürücüsü Niyazi bilmiyor. Hepsi de aynı şeyleri söylüyorlar:
"Allah’a şükretmektir."
Ediyoruz yahu, ediyoruz, hem de kaç yıldır ediyoruz. Ediyoruz da niye şimdi aşsız, ekmeksiz, çulsuz kaldık? Hayır, bunun anlamı başka. Evet başka. Haydi bilge amca, ne olur bu pazar parka gel. O kanepeye otur. Kitabını aç. Söz, seni yarım dakikadan fazla rahatsız etmeyeceğim.
Etmedim... Uf beee nasıl bildi bilge amca! Ellerini öpmeye kalkıştım, izin vermedi. Yaşa bilge amca çok yaşa!
"Evladım, hamdetmek değil o sözcük, hammetmektir. Buldun mu hemen ham edeceksin. Deniz Feneri mi olur, arsa kapatmak mı olur, yüzde almak mı olur, yani ki evladım lüpleteceksin, lüpleteceksin..."