Bir yıl içinde 18 televizyon kanalında kaç dizi film oynatılmış, biliyor musunuz? Tam 317 adet dizi, halkımızın beğenisine sunulmuş! Ekonominin değişmez kuralıdır bu: Arz ve talep! Talep olmasa bu kadar dizi çevrilir mi? Rakamlar, halkımızın dizilere ne kadar meraklı (hatta meraktan da öte bir düşkünlük içinde) olduğunu gösteriyor. En çok entrika, gerilim, aşk ve ihanet dizileri revaçta... Milletimiz, gerginlikten, heyecandan, insanların birbirlerini aldatıp kazıklamasından, yasak aşklardan, ihanetlerden zevk alıyor, bunlardan büyük keyif duyuyor! Halkımız, bu tür filmleri ağzı açık bir şekilde, zevkle, lezzetle, hayranlıkla izliyor. Bir kısım insanlarımız ise Meclis Dilekçe Komisyonu’na şikâyet mektupları yağdırıyor. Diyorlar ki: “Tarihi çarpıtıyorlar, ahlakı bozuyorlar, ahlaksızlık aşılıyorlar” vs...
Doğrusu garip bir toplum haline geldik. Bir yandan izlenme reytingleri kırılıyor, diğer yandan binlerce şikâyet mektubu yağıyor! Her diziyi, ayran budalası gibi ağzı açık izlemek de yanlış, bunların yasaklanması için Meclis’i ve RTÜK’ü dilekçe yağmuruna tutmak da yanlış... Hep böyle aşırılıklar içinde mi olmalıyız? Hiçbir şeyin orta yolunu bulamaz mıyız? Herkesin elinde kumanda aleti var. Beğenmeyen, rahatsız olan basar düğmeye, başka kanala geçer! Bunu yapmak o kadar zor mu? Nedir bu ilkel şikâyet mektupları?
RTÜK’ün “Muhteşem Yüzyıl” dizisine ihtar cezası vermesi ve diziyi yayından kaldırmakla tehdit etmesi, gelen bu yoğun şikâyet mektupları ve siyasi baskı sonucudur. Ben şahsen kurulun bu kadar hoşgörüsüz, bu kadar tutucu olduğunu sanmıyorum. Sadece, “Tepkilere karşı koyma cesaretleri, direnme güçleri yok!” diye düşünüyorum. Aynı ilkel düşünce tarzı Fransa’da olsaydı, birçok “Napolyon filmi” oynatılamazdı. Napolyon’un aşkları, seks hayatı, uğradığı ihanetler defalarca filme alındı ve gösterildi. Fransızlar “Tarihi kahramanımız küçük düşürülüyor” diye düşünüp olay çıkarmadılar!
Avrupalıların “Muhteşem Süleyman” adını taktıkları Kanuni Sultan Süleyman, siyaseti, ordusu, askeri yeteneğiyle Osmanlı Devleti’ni “Cihan İmparatorluğu” haline getirmiş, Avrupa, Asya ve Afrika’da Osmanlı topraklarının yüzölçümünü 15 milyon kilometrekareye, bugünkü Türkiye’nin yaklaşık 20 misline, çıkarmıştı. Ömrünün büyük bölümünü at sırtında geçirmiş, Mohaç Meydan Muharebesi’nde kazandığı eşsiz zaferle Macaristan’a hâkim olmuş, bir yandan da Viyana kapılarına dayanmıştı.
Kanuni Sultan Süleyman güçlü bir imparatordu ama o da bir insan değil miydi? Kadınlara düşkünlüğü yok muydu? Gerçek Rus asıllı Hürrem Sultan’a büyük aşkı nedeniyle onun etkisi altında kalarak paşaların kafalarını kestirtmemiş miydi? İhtirasının yarattığı facialar yok muydu? Hayatının son döneminde iki oğlunu ve beş torununu boğdurarak öldürtmemiş miydi? Fransızlara kapitülasyon (çok düşük vergi ile Türk topraklarında ticaret yapma) hakkı vererek ileriki yıllarda Osmanlı Devleti’nin çökmesinde rol oynamamış mıydı? Kanuni Sultan Süleyman, tüm hataları ve sevaplarıyla tarihe mal olmuş bir kişidir.