Paylaş
Türkiye, dünyada krizden en çok zarar gören ülkelerin başında geliyor. (Kriz bizi teğet geçecek diyen Tayyip Bey’in kulakları çınlasın!)
İşsiz sayımız tahammülü aşan boyutlara yükseldi...
En pahalı benzin ve motorini kullanarak “kazık yemekte” nasıl Avrupa şampiyonu olduysak, işsizlik artışında da, maşallah “dünya ikinciliğini” elde etmiş bulunuyoruz! Şampiyonluğa bir adım kaldı. Ha gayret Tayyip Bey!
Ülkede, AKP yandaşları hariç, tüm vatandaşların geliri azaldı, borçları arttı.
İki üniversite bitirmiş pırıl pırıl gençler bile artık geleceğe kaygıyla bakıyor.
* * *
Ana muhalefet lideri Baykal, bu gelişmeleri şöyle izah ediyor:
“Çöküşün sorumlusu bizzat biziz. Maalesef yıllardır yanlış bir politika uyguladık, hâlâ da uyguluyoruz. Nedir bu yanlış politika?
Bu politika, elin parasıyla zengin olma politikasıdır. Yabancının parasını Türkiye’ye çekerek zengin olacağımızı zannetme politikasıdır bu...
O paranın buraya gelmesi için de verebildiğimiz kadar yüksek faiz, bir türlü teşvik verdik. Aman ne olur gel, paranı getir, o para Türkiye’de olsun, dedik!
Yıllarca bunun peşinde koştuk.
Geldi para, ne oldu? El parasıyla zenginlik olmaz. Olmayacağını acı bir şekilde gördük. Şimdi şartlar değişti, para gelmiyor. Gelmiş olan para da çekilmeye başladı. Birdenbire fabrikalar stop etti, işyerleri kapanmaya, işsizlik artmaya başladı.
Türkiye’yi, başkasının parasını ödünç alıp, buraya getirerek kalkındıramazsınız. Türkiye’yi kendi alın terimizle, kendi kaynaklarımızla, kendimiz kalkındırırız. Onun bunun parasıyla Türkiye kalkınmaz! Bunlar yanlış politikalardır.”
* * *
Baykal haklıdır. Yabancı parayı çekmek için vermediğimiz ödün kalmadı. Elimizde para eden ne varsa sattık. Para geldi de ne oldu? Altın yumurtlayan tavuklar bizim kümesimizden çıktı, yabancının kümesine yumurtlamaya başladı.
Fabrikalarımızı, bankalarımızı taksitle alan yabancılar, elde ettikleri kârla taksitleri yatırdılar, kalanını da ceplerine attılar. Şimdi tümü onların oldu.
Baykal bu durumu “Adamlar bizim tarlanın taşıyla, bizim tarlanın kuşunu vurdular” diye anlatıyor ve ekliyor:
“Türkiye’de en fazla kazanan kuruluşların başında Türk Telekom geliyor. Geliyor da kardeşim, biz bu altın yumurtlayan tavuğu taksitle yabancılara sattık. Telekom tavuğu şimdi kimin kümesine yumurtluyor, farkında mısınız?”
* * *
Ülkemizdeki durum her geçen gün daha tatsız hale geliyor.
Kimse kimseye güvenmiyor. Devlet kurumlarımız bile birbirine güvenmez durumda... En önemli kurumlar birbirine tuzak kuruyor.
Neredeyse sağ gözümüz sol gözümüze, sağ elimiz sol elimize güvenmeyecek.
Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir ortamda, ekonomimizin sorunları çözülebilir mi? Halkımızın çektiği sıkıntılar dindirilebilir mi? Bir ülkede dirlik olmazsa, birlik de olmaz!
Bilgisizlik kolay ve rahat kazanıldığı için ülkemizde çoğunluk bilgisizdir.
Bir milletin büyüklüğü, nüfusunun çokluğu ile değil, akıllı ve nitelikli adamlarının, faziletli siyasetçilerinin sayısı ile belli olur. Biz bu fazilet sahibi siyasetçileri arıyoruz! Arıyoruz ama bulabiliyor muyuz? Ne gezer!
Paylaş