İnsanlarımız, üzerlerindeki ölü toprağını silkinip atma çabası içinde... Kılıçdaroğlu ile bu hava birdenbire güçlendi, yılgın kitlelere umut doğdu. Kılıçdaroğlu’nun yoksul kesimlere verdiği mesajlar hedefi tam 12’den vurduğunu gösteriyor. Devlet ve ülke aşkı, Atatürk devrimlerine bağlılık, laik cumhuriyet sevgisi tekrar yükselişe geçti. Uyanış biraz gecikse de, kesin olacak gibi... Halkımız ortaçağ karanlıklarına dönmek istemiyor. Demokrasi ve hukuk düzeni ile birlikte, laik cumhuriyeti yıkmayı amaçlayan zihniyeti reddediyor. Sakin bir güç olan Kılıçdaroğlu’na gösterilen destek, insanlarımızın yüreğinden kopup gelen bir isyanın dışavurumudur. Mecali kalmamış, takatsiz CHP’de bir anda her şey değişmiş, tek kale oynayan iktidar, ansızın karşısında çetin bir ceviz bulmuştur. ¡ ¡ ¡ Türk yurdunda Türkler aşağılanmaya başlamıştı. Her türlü açılım-saçılımı düşünüyorlardı ama yoksul kitlelere insan gibi yaşama açılımını çok görüyorlardı. “Tarihimizle yüzleşme” adı altında bölücülük teşvik görüyor, cumhuriyet ilkeleri sinsice yıkılmaya çalışılıyor, asker düşmanlığı insafsızca körükleniyordu. Halkın güven duyduğu kurumların başında gelen ve Atatürk devrimleri ile Cumhuriyet’in güvencesi kabul edilen Türk Silahlı Kuvvetleri’ne asimetrik saldırıların şiddeti o kadar arttırıldı ki, sonunda askerler de etkisiz hale getirildi. ¡ ¡ ¡ Bütün bunlar onlara yetmiyordu... Devletin tüm kurumlarıyla oynanmış, köşe başlarına en güvendikleri yandaşlar yerleştirilmiş, yargı da önemli ölçüde etki altına alınmıştı ama... Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay, önlerinde büyük bir engel olarak duruyordu. İstenilen düzenin kurulması için bunların ele geçirilmesi gerekiyordu. Yüksek Yargı’nın görev bilinci, iktidarı çileden çıkarıyordu. ¡ ¡ ¡ Yaptıkları Anayasa değişikliği ile Yüksek Yargı’yı da esir almaya çalıştılar. Şimdi ufukta referandum var... 12 Eylül 2010 günü halkımız yapılan değişikliklere “Evet” ya da “Hayır” diyecek. Aslında çok kişi referandumla ilgilenmiyor bile... Oysa hayati önemde bir halkoylaması olacak bu... Yargının bağımsızlığını kaybetmesi milletin başına örülen bir çoraptır ama bu durum insanlarımıza iyi anlatılabilecek mi? İktidarın amacı, halka yararlı değişikliler yapmak değil, yüksek yargıyı ele geçirmek. Bunun için vatandaşı aptal yerine koyup, pakete elmaşekeri gibi göz boyayıcı maddeler serpiştirerek, hazırladıkları kazığı gizlemek istediler. ¡ ¡ ¡ Yolsuzluklara ne oldu? Hani üzerine gideceklerdi? Tam tersine yolsuzlukların göklere yükseldiği bir dönem yaşadık. Kılıçdaroğlu, iki AKP Genel Başkan Yardımcısı’nı, lafla değil, ortaya belgeler koyarak harcayıp bitirdi. Onun, siyasette parlamasını zaten bu olaylar sağladı. İktidara yakın çevreler malı götürüp zengin olurlarken, ülkede işsizlik korkunç boyutlara ulaştı, yasadışı telefon dinlemeleri ile insan hakları ve hukuk çiğnendi, tutuklamalar bir tedbir değil, bir cezalandırma yöntemi halini aldı. Bütün bunlara halkımızın “Yeter artık!” demeyeceğini mi sanıyorsunuz? Referanduma 3 ay 12 gün, sandıktaki büyük hesaplaşmaya ise 13 ay kaldı.