BEN, güçlü bir ordumuz olmasa bu belalı coğrafyada yaşayamayacağımıza inanırım.
Evet, topraklarımızda gözü olan bir değil, bin düşman var! Biz, gücümüzü koruduğumuz sürece bu ülkede özgür ve bağımsız yaşayabiliriz. Atatürk’ün dediği gibi “Bağımsızlık Türk ulusunun karakteridir”. Gücümüz bittiği ya da bitirildiği zaman bilin ki, bizi bu topraklarda özgür yaşatmazlar. Bir sömürge haline getiriliriz! * * * 90 yıl önce Atatürk gibi, tarihin birkaç yüzyılda yetiştirdiği mucize bir adam çıkıp bizi müstevlilerin (ülkemizi istila eden ve yönetimi altına alanların) kötü emellerinden kurtarmıştı. Mustafa Kemal, ulusal birliği sağlayıp Anadolu direnişini başlatmasa ve üstün dehasıyla savaşları kazanıp düşmanları bu ülkeden atmasa, bugün Türkiye Cumhuriyeti diye bir devlet olmayacaktı. Mustafa Kemal’in, Kurtuluş Savaşı’nı kazanmaktan çok daha zor olan başarısı, yüzde 95’i ümmi (okuma-yazma bilmeyen) bir toplumu, ulus bilinci altında birleştirmesi ve uygarlık yoluna yöneltmesidir. Bugün biz toplum olarak Mustafa Kemal’e layık mıyız? Onun gösterdiği yoldan sapıp her geçen gün Batı’dan uzaklaşmıyor muyuz? Sadece geri vitesi olan bir otomobile benzedik! İleri viteslerimize ne oldu? * * * Batılı ülkeler Osmanlı’yı parçaladı. Şimdi de Türkiye’yi bölme peşinde ve hevesindeler. İşte, askeri gücümüz bu noktada devreye giriyor. Biz gücümüzü korursak, onların karşısında dik durup, kararlı ve onurlu bir davranış sergilersek bu ülkeyi kimse elimizden alamaz! Güvencemiz tabii ki, Atatürk ilkeleriyle yetişen, modern silahlarla donatılan, bilgili, bilekli ve yürekli ordumuz... Ben böyle düşünüyorum ama durum gerçekten öyle mi? * * * Türk Tanıtım Vakfı (TÜTAV) Başkanı Kemal Baytaş eski turizm müsteşarıdır ve benim iyi bir dostumdur. Bilgili, kültürlü, vatansever bir insandır. Müsteşarlık yıllarından beri Atatürkçü ve Laik Cumhuriyet ilkelerinin savunucusudur. Onunla sık sık ülke sorunlarını tartışırız. Bir süre önce ben “Güçlü bir ordumuz olmasa, düşmanlarımız bizi bu topraklarda barındırmaz. Askerimize gözümüzün içi gibi bakmalıyız” derken onun biraz durgun, düşünceli ve mahzun durduğunu gördüm: “Sana bir soru soracağım. Fakat hiç kelime oyunlarına sapmadan, dosdoğru cevap verecek misin?” dedi. “Tabii” dedim. Sorularını sıraladı: “Son zamanlarda yaşadığımız olaylar belli. Askerinin hakkını, hukukunu koruyamayan komuta kademelerine karşı güven ve moral kaldı mı? Bu duruma gelinmesinden siyaset adamları kadar, son dönemdeki genelkurmay başkanları da sorumlu değil midir? Emekli Orgeneral Çetin Doğan ‘Balyoz’da ille de bir suç bulma gayretiniz varsa o suç bana aittir. 192 subay, askeri emir kuludur’ dedi. Türk ordusunda yürekli, kişilikli, askerine sahip çıkan Çetin Doğan’dan başka bir komutan kalmamış mıdır? Eskiden kamuoyunda ‘Asker varken kimse Laik Cumhuriyet’in kılına dokunamaz, asker varken Türkiye’nin bir çakıl taşına bile kimse göz dikemez’ diye güçlü bir inanç yer alıyordu. Sormak lazım: Şimdi, o inanç ve duygular aynı güçte devam ediyor mu?” * * * Kemal Baytaş’ı dinlerken sustum, düşündüm, ne yazık ki ona gönül rahatlığı içinde “Aynı inanç ve duygular devam ediyor” diyemedim!