Varsa bir maşallahınız alırım

Haberin Devamı

Bu ara kiminle karşılaşsam, ‘nasılsın’ sorusunun cevabını, ‘ayrıldık’ olarak alıyorum. Bu ne lanetli Haziransa, herkes ya ayrıldı ya ayrılacak kıvama geldi. İşin kötüsü ilişkim yeni başladı. Korkutmayın ya beni, zaten zor buldum!


Kardeşim astrolojiyle ilgilenince, bu Retrolar, Marsın bilmem neye kare açısı falan, evde muhabbetimiz sürekli bunlar üzerine dönmeye başladı. Sözleşme mi imzalanacak, ay şu gezegen hareketi bitsin. Tatile mi çıkacağız, “dur bir ay hareketini tamamlasın.” Anlayacağınız tam deli işi. Bir işe yarıyor mu, onu da bilmiyorum. Yalnız işte deprem bekler gibi beklediğimiz Merkür Retro’su döneminde zayıf ilişkiler bitecek falan filan muhabbeti vardı. Vallahi kimi görsem ilişkisi bitti! Bu arada sen bi aşık ol mu? ‘Retro’da gelen, Retro’da gider’ diye yeni nesil atasözümüzü dinlemeden hoop diye ilişkiye başla mı? Bir taraftan korkuyorum, “ha şimdi bitecek, ha şimdi, yarım saat sonra da bitebilir” diye tetikte bekledim. Merkür Retro’su bitti, ee bizimki bitmedi. Bir on gün de üstüne ekledik, yok yine bitmedi. Değişti mi diye adamın gözlerinin içine bakıyorum. ‘tamam’ dedim. Bu olayı atlattık, bizi artık kimse tutamaz. Bir taraftan da çünkü hiç sorunumuz yok. İnanılmaz eğleniyoruz. İşte bu noktada nazar olayı devreye girdi.

Haberin Devamı


Yemişim Retro’sunu

Bu nazar konusunu hiç anlamamışımdır. Başına gelen iyi şeyleri anlatma, mutluluğunu anlatma, insanlar senin iyi günlerini bilmesin. Olur mu öyle şey ya. İyi olanı, güzel olanı anlatmayacaksan ne anladım bu işten. Mutluluktan korkmak kadar korkunç bir şey var mı? En kötü günlerimde içki masası fotoğrafı koyup, altına Sıla’nın şarkı sözlerini yazmam normal. Ağzım kulaklarımda fotoğraf attığım zaman anormal. Hayatım hep, ne zaman işler sarpa saracak diye düşünmekle geçiyor. Hep bir şey olacak, hep sonu kötü olacak. Tabii geçmiş tecrübelerle de ilgili: Ben daha ilişkinin başında, ayrılırsak ona şu şarkıyı yollarım diye düşünüyordum. Evlenmeye karar verince, boşanırsak, çocuklar bende kalır, hafta sonları o alır diye dertleniyordum. En mutlu zamanlarımda, “nasılsa ayrılacağız kendimi kaptırmamalıyım” diye abuk subuk kavgalar çıkartıyordum. Kendini gerçekleştiren kehanet gibi ilişki bitince de ‘işte ben biliyordum!’ diye kendimi doğruluyordum. Tabii ki gerçekleşir. Bütün enerjimi, bütün düşüncelerimi ayrılığa yönlendiriyorum. Gelecek hep puslu, gelecek hep kötü. O yüzden daha fazla acı çekmemek için kendimi tutuyordum. “Ya yemişim nazarı da Retro’sunu da” dedim en son. Düşünmemek için bıraktım kendimi. İyi insanlar da gördüm, kendi halini bırakıp, benim için sevinen. Dualar eden. Kendimi bırakınca o korktuğum mutluluğun aslında nasıl güzel bir şey olduğunu fark ettim. Yazıyı mutlu sonla noktalayacağımı sanıyorsanız, işte size son dakika golü: “Siz de bırakın kendinizi, güzelinizi anlatın, insanların gözlerine sokun mutluluğunuzu demeyi çok isterdim” ama yüzümde zona çıktı. Nazar diye bir şey varmış meğer, neyse bizden de böyle çıktı diye mutlu oluyorum, ne yapayım.

Yazarın Tüm Yazıları