Paylaş
Twitter’da ‘SelamYakışıklı’ diye bir hashtag açıp, kızlardan ulaşım araçlarında gördükleri yakışıklıları fotoğraflamalarını istedim. Erkekler, bir kez de siz meta olarak görünün, ne var yani?
Öğrencilik hayatım boyunca her otobüse bindiğimde, dolmuşta kafamı cama dayayıp beyin sarsıntısı geçirmeye çalıştığım zaman, kendi kendime sürekli, “Az kaldı Pucca, çok az. İşe başlayınca bir daha asla otobüse binmeyeceksin” diyordum. Öngörüm biraz düşükmüş. İşe ilk girdiğim zaman maaşım, karnımı doyurmaya bile yetmediği için yine toplu taşıma araçlarına kaldım. Ardından İstanbul’un trafiği gerçekten insanların gözlerinde büyüttüğü gibiymiş onu anladım. Hayatımı resmen, köprü trafiği yönetmeye başladı. Trafik geçsin diye beklemekten ömrüm çürüdü. Toplu taşıma araçlarına gerisin geriye döndüm yani.
Madem döndüm, o zaman eğlenceli bir şeyler yapalım dedim. Paris metrosunda yakışıklıların fotoğrafları çekiliyorsa, bizimki neden olmasın? Hem erkekler demiyor muydu, ‘yabancı kızlar bize hasta, Türk erkeğine bayılıyorlar, turistler buraya sadece erkek için geliyor, yakışıklılık sıralamasında Hırvatları geçiyoruz bla bla bla...” Alanya’da bir yaz garsonluk yaptı diye gaza gelen yurdum genci belki haklıdır dedim. Belki biz körüzdür. Hem kızlar arası destek, yardımlaşma en sevdiğim şey olduğu için Twitter’da, “Ulaşım araçlarında gördüğünüz çıtır çocukların fotoğraflarını ‘SelamYakışıklı’ Hashtag’iyle paylaşalım” yazdım. İlgi alaka süper, kızlar dört koldan fotoğraflar çekmeye başladı. Ben de arandım tarandım, fıldır fıldır gözlerle etrafa baktım baktım durdum. E sizler de boş durmadınız bolca kare gönderdiniz. Şimdi altı adımda toplu taşımada yakışıklı avını değerlendirelim...
1-O metrobüste değil bir yakışıklıyı fark etmek, kendi ayaklarını bile göremiyorsun. Kalabalık çok ama çok kalabalık. O sıkış tepiş insan yığınının içinde yanımda, Gerard Butler bile olsa fark edeceğimi sanmam. Hatta dirseğimle bir itelerim, ‘yavaş ol ayı!’ diye.
2-İnşallah şu an bir sapığa bakmıyorumdur. Allahım lütfen, psikolojik olarak sağlıklı bir insana bakıyor olayım. Yarın üçüncü sayfada, “Bana dik dik baktı, fotoğrafımı çekti, o da beni istiyordu, takip ettim, direndi, 982 yerinden bıçaklayarak öldürmek zorunda kaldım. Ama o istedi yani” diye çıkmasın.
3-Kitap okuyan birini bulmanın imkânı yok. Okuma oranıyla alakalı değil, oturacak yer yok çünkü! Ya hani bizim genç nüfus fazlaydı. Bence bizi kandırmışlar. Ne zaman önümdeki koltuk boşalsa, tam oturacam etrafım Yeşilyurt Huzurevi’ne dönüveriyor. Sırf bu yüzden yaşlanmak istiyorum. Gençleri döverek, koltuklarına oturmak için.
4-Fotoğraf çekme kısmı biraz riskli. Telefonla oynuyormuşsun gibi yapıyorsun. Ardından etrafına bakıyorsun sana bakan birileri var mı diye. Telefonu biraz eğiyorsun. Tam görüntü alamıyorsun.Tam çektin ‘çkıdıkk’ diye bi ses. Bir de flashın kapalı olduğundan emin olmalısın, o mühim.
5-Üniversite güzergâhında bir yolcu taşıma aracındaysan, çok şanslısın. Ana baba günü gibi oluyor, kızı da erkeği de. Plazaların, iş merkezlerinin olduğu yerlerdeysen ise, olayın boyutu ‘kısmet bu işler’e varıyor. “Ne kadar maaş alıyordur acaba, evi var mıdır? Kesin annesiyle yaşıyor bu” kafası...
6-‘Aynısını erkekler yapsa bla bla bla’ muhabbeti var bir de. Ayy bundan da eksik kal bi ya, hemen komplekslerini öne atma. Bir dur, eğlen geç işte. Tecavüz, taciz, kadını ikinci sınıf olarak gören, evden çıkmasını istemeyen bir toplumdayız zaten. Hem ne var, biraz da sen meta olarak görül bakalım, nasılmış.
Melisa metroda değil, vapurda yakışıklı saptayanlardan.
Durum bu: Sümeyye’den genel bir ‘metrobüs yakışıklıları’ manzarası.
Merve’nin adayı en kalabalık saatte koltuk kapmanın rehaveti içinde.
Gülseda ‘Arkadaki de annesi’ yazmış. Allah’ın emriyle...
Fatma’cığım, bu da Türk’se yani... Neyse, çabadan da puan veriyoruz.
İrem, magazincilerin işinin zor olduğunu bu kareyle anlamış.
Otobüsün Justin Bieber’ına selam verin!
HiçKimse, yakışıklının fotoğrafını whatsapp’daki kız grubuyla da paylaştı.
Paylaş