Paylaş
Bu konuya ne kadar hazırız, test etmek için ailemize yeni bir can daha kattık, yavru bir köpek sahiplendik. İşte anne-babalıkla imtihanımızdan ilk sonuçlar....
Üniversitenin bitmesiyle, “Eee ne zaman evleneceksin” sorularına cevap verdim, şimdi sırada “Eee çocuk ne zaman” var. Ne zaman bu soruyu duysam, tüylerim diken diken oluyor. Tamam çocuk yapım aşaması kolay da kardeşim sonrası var bu işin. Sen gelip, iki dakika bebiş seveceksin diye ben neden kendimi hırpalayayım? Hayır, madem bu kadar heveslisin, buyur kendin yap.
Ben değil de sevgilim epeyce bi gaza geldi bu çocuk sevdalılarından. Eve çocuk şart, bak çocuk kısmetiyle gelirmiş, gelirken borcumuzu öder. Bir tane bebek olsa fena olmaz mı diye diye sabah akşam beynimi yiyor artık. Dedim, tamam. Madem istiyorsun, önce bakalım ebeveynliğe hazır mıyız değil miyiz. Yavru bi köpek sahiplendik. Sahiplendiğimiz Pablo ile beraber zaten evde yaşayan hayvan sayısı bizi geçti. Ev evlikten çıktı, ‘Karagöz Barınağı’na döndü.
Ne iyi baba olurmuş bundan!
Pablo’yu annesi kabul etmemiş, o yüzden 15-16 günlüktü elimize geçtiği zaman. Biberonla mama falan vermek lazım. Ya ben zaten “diğer köpeklerden alışkınım hallederim” dedim ama adam benden daha hevesli çıktı. Sabahın köründe sırf Pablo için kalkıyor. Sürekli internette köpek bakımıyla ilgili şeyleri okuyor. Aptal saptal sorularla veterineri sürekli taciz ediyor. Başta bir hoşuma gitti. Avucunda küçük bir canlıyı sarıp sarmalayışı, merhameti, o sorumluluk duygusu. “Ne güzel baba olurmuş ya bundan” dedim. Sonra sonra biraz garip gelmeye başladı. Köpeğe elimi uzattığım an, gözleri kıpkırmızı burnundan soluyarak hayvanı elimden geri çekiyor. “Bir bakayım, az seveyim” diyorum. İki dakika kucağımda bırakmıyor. Resmen kıskanıyor. Bir de sürekli söyleniyor, sürekli ama. Yok işte o sürekli iş yapıyormuş, ben onu sevmeyi hiç hak etmiyormuşum. İşte bir gün erken kalkıp, mama yapmış mıyım! İş yapıyor zannettiği de şöyle: Sabah kendi kalkıyor ya, “Pucca hadi kalk, ben mamasını yapıyorum, şu kakasını sen alsan... Pucca, Pablo’ya baksana koltuğun altına girmesin. Pucca şu gazeteleri kaldır, Pucca oyuncağını versene şunun.” Aaaaaaaa yemin ederim çıldırıyorum!
Onun annesi benim!
En son artık, Pablo karşıdan ona değil, bana koşunca ipler koptu. “Pablo’nun annesi benim, sen değilsin” diye aldı hayvanı, odaya gitti. Resmen geleceğimizi gördüm. “Manyak mısın” dedim, “ne çocuğu?” Ben çocuğu alışveriş yaparken mağazada unuturum. Sen zaten anne düşmanı yetiştirirsin. Daha bir dur, daha zamanımız var. Daha benim biyolojik saatim gelmemiş.
O yüzden aslında şu sürekli, emir kipinde ‘çocuk yapın’ demelerine çok kızıyorum. Araba kullanmak için bile sınava giriyoruz. Hayatta yapmak istediğimiz birçok şey için birtakım eğitimlerden geçiyoruz ama anne-baba olmaya gelince iş, olayı doğaya bırakıyoruz. ‘Anne olunca anlarsın’ durumu da çok yalan geliyor.
Anlamayan bir ton insan var işte, ne diye şansa bırakırsın işini. ‘Anne-baba olmak için devlet otursun sana şart koysun’ demiyorum. Otur en azından düşün diyorum. Maddi durumum yetiyor mu? Bana yardımcı olarak kaynanam mı kalacak, annem mi? Bu adam şimdiden sorumsuz, çocuk olduktan sonra beni çok yalnız bırakır mı? Ben ne öğrendim de ne öğretebilirim, yeterli miyim, iyi miyim? Hamileliğin o ulvi kudreti, bebeğini eline alınca hissettiklerin falan bunlar değil anlattıklarım. Muhakkak öyledir de bir beş dakika aydınlanacaksın diye kendini yeterli hissetmeden atlamak neden?
Paylaş