Paylaş
İnternette aranan şok diyetler, basenlerden kurtulma egzersizleri, eve yakın spor salonu arama telaşı... Merhaba güneş, selam olsun sana yaz, hoş geldin ‘ekmeği kestim mi yaza kadar iki beden incelirim’ umudu...
- Bir salona yazılacaksanız, kiloymuş, yağmış bedeninde bulunan suymuş onları bir ölçüyorlar önce. Ben o yüzleşme anını yaşamak istemediğimden yazılmadan önce biraz kilo vereyim diyen insanlardanım.. Sonra bir bakıyorum bir sene geçmiş. Neyse işte eline hangi antrenmanları yapacağın bir liste veriyorlar. Önce “Durumum bu kadar vahim mi” diye üzülüyorsun. “Haftada iki bisiklet sürerim” diye düşünüyorken verilen programı görünce derin bir yutkunuyorsun şöyle...
–Spor salonlarını halk plajı gibi düşünmekte fayda var. Halk plajlarında nasıl hafta sonları insanlar balık istifi oluyorsa, salonlarda da iş çıkış saatlerinde durum aynen öyle... Mutlaka bir saat öncesinde gidip, belirlediğiniz yere havlu atın. Hatta tel örgülerle çevirin.
–Yürüyüş bantında televizyon izlemek bana yaramıyor açıkçası. Oysa iki işi, hatta beş-altı işi birden aynı anda yapabilen bir insanım. Ama Müge Anlı’yı izleyemiyorum. Sürekli olarak “Yaa katil o kadın! Hâlâ tutuyorsunuz onu orada. Suratından pislik akıyor pislik!” diye sinir krizleri geçiriyorum. Zaten orada onu izleyen tek benim, millet hep müzik dinliyor.
–Grup derslerini bi türlü sevemedim. Sanki herkes takır takır yapıyor bir ben başaramamışım gibi hissediyorum. Lisede, sadece üniversiteli çocuklarla çıkan havalı kızlar grubunun bir başka versiyonu da bu grup derslerinde en önde duran tipler. Yakışıklı hocaların derslerinde ön taraf, hep parlak taytlı, saçları bozulmayan, terlemeyen ve sürekli gülümseyen kızlarla dolu... Bi de her ders sonrasında hocanın başına toplanıp, gereksiz gereksiz sorular sorup insanı hayattan soğutuyorlar. Yooo kıskanmıyorum canım, ne münasebet!
–Öğrenci yurtlarından edindiğimiz alışkanlıkla, soyunma odasında hiçbir uzvumuzu göstermeden duşa girip çıkmayı biz biliyoruz da bilmeyen yaşı geçkin teyzelere de bunu öğretmek gerekli. Kafamı bir çeviriyorum; titreyen, kırmızı, üzeri sivilceli bir et parçası yüzümün 15 cm ilerisinde. Sonra gelsin travmalar!
–Benim en sevdiğim olay aletli pilates. Tek hocayla çalıştığın için öpe öpe devam etmek zorundasın. Hocana karşı sorumluluk hissediyorsun çünkü. Bir de onca para veriyorum yazık günah diye içten içe kendinle hesaplaşma durumun var. Onda da işte ne zaman kaçamak yapacak olsam hocamın yüzü önümde beliriyor, “Aylardır sana verdiğim emeklere haram olsun puuuu!” diyecekmiş gibi geliyor, elimden atıyorum o çikolatayı. Sonra geri alıyorum tabii.
–Bir de sahilde parkta bahçede yürüme durumu var. Bunda da bireysel takılma taraftarıyım. Kardeşimle birkaç kez yürüyelim dedim, kız yolun yarısına kadar hımbıl hımbıl yürüyerek telefonla konuştu. Diğer yarısındaysa “Ayy martı, ayy deniz, ayy bulut, ayy köprü” diye durup instagram fotoğrafı çekti... Başka bir arkadaşımla yürüme denememdeyse, kız arkasına motor takılmış gibi koştururken ben arkasında soluk soluğa “Dalağım şişti Allah’ını seviyorsan dur” diye yalvarıyordum.
–Sahilde yürüyüşlerden sonra bi yerde oturup çay-kahve içelim durumu oluyor bir de... O çay kahve oluyor sana “Yumurta protein neticede, bi menemen alalım biz, bol kaşarlı ama” diye bir başlıyorum, “yan masanın da ekmeklerini yemeseydim iyiydi” diye pişmanlıkla kalkıyorum masadan...
–Aa evde yapılan Jillian Michaels, Tracy Anderson, Ebru Şallı hareketlerini de unutmamak gerekli. Favorim Jillian, çok konuşuyor o yüzden sesini kısıp yapıyorum. Yapıyorum diyorum ama videonun yarısını sadece kadını izleyerek geçiriyorum. Hem kafanı kaldır ekrana bak, hem yerlerde debelen, hem nefes al ver, bi de karnını içine çek çok zor ya... Off hani tombulluk moda olacaktı? Bu fit olma mevzusu da nereden çıktı şimdi!
Paylaş