Paylaş
Malumunuz, Kenan İmirzalıoğlu dönemi artık kapandı.
Yaşlanmasıyla, tipiyle falan alakası yok, hâlâ taş gibi maşallah.
Olay, yeni neslin ‘ideal erkek’ kavramının değişmesi...
Uzun montlu, maço, konuşurken uzaklara bakan, sürekli migren ağrısı çeker gibi bir hali olan erkekler revaçta değil.
Yerine her fırsatta memelerini gösteren, şaşkın pozlar veren, komik, çok kitap okuyan, müzik zevki olan adamlar geldi.
Hal böyle olunca, biz arada kalan neslin kafası karıştı.
En son, “erkeğim beni kıskanmalı, korumalı, coşturmalı, yavru köpek olduğum için beni sahiplenmeli” diye diye nice adamın peşinde mum gibi erimiştik.
Şimdi bir anda, “Kıskanmak mı ne iğrenç! Sen kimsin beni koruyorsun, git kendini koru ayı!” demeye başladık.
“Erkeğim beni kıskanmalı” diye beklerken, bir anda roller de değişti kıskanma hakkı bize geçti.
“Benim beyim yapmaz!” diye düşünüyorduk en son.
Şimdi “o beyimiz kimlerin çekirdeğinden reçel yapıyor kim bilir” diye saç baş yolma raddesine geldik.
AŞKIMI BODRUMA KİLİTLEYİP SU VE EKMEKLE BESLEYECEĞİM
Kimler kıskanmayı, sevmekle özdeşleştirip bize kaktırdıysa, Allah onların evlerine ateşler salsın.
Sürekli kıskanacağın, paranoyakça yaşayacağın, devamlı “Vallahi gözü dışarda bunun” diye kendine yeni yeni anksiyeteler yaratacağın kişiyle neden devam edersin?
Bakma böyle bilmiş bilmiş konuşmama. Ben de sevgilimi bodruma kilitleyip, ekmek ve suyla beslemeyi düşünüyorum.
Kapıdan çıktığı an sanki kızlar hemen üstüne krema boca edip, orasını burasını yalayacakmış gibi geliyor.
Etrafında olan birkaç kızı gözüme kestiriyorum.
Kızların bir şey yapmasına bile gerek yok, muhabbetlerinin olması yeter.
Bir anda en azılı düşmanım oluyorlar.
Zannedersin, ailemi kesmişler.
İsimlerini duyduğum an bile yerden yere atıp kendimi, ağzımdan köpükler çıkartıyorum.
Bir de “Kadın hisseder” durumumuz var.
Hissetmiyor aslında, o kadar çok araştırınca ortaya çıkartıyor.
Bir şey çıkmayınca da sinir oluyor.
O zaten yakalama anının verdiği garip bir haz var.
Telefonunu kurcalarken, kalbin hani gırtlağında atıyor.
Bütün bedenin uyuşuyor.
Nefes alıp vermen derinleşiyor.
Kulakların uğulduyor. “Evet, evet, evet” diye sabırsızlıkla bekliyorsun.
Bir şey bulduğun an, o rahatlama ama her şeye bedel. Sonrası kıyamet o ayrı ama o 2 dakikalık süren ‘işte bu!’ hissi yok mu!
O his yüzünden ne yuvalar yıkıldı.
Ben artık sevgilimin beni kıskanmasını istemiyorum.
Hatta bana baş ağrısı gibi geliyor.
Boşu boşuna sorun, problem, sürekli tartışma.
Hoop sonra “Ayy biz çok kavga ediyorduk, ondan ayrıldık” kavgaların en büyük nedeni zaten bu!
O yüzden kendi kendime karar aldım, ben de artık kıskanmamaya karar verdim.
Bunu nasıl başarırım zerre fikrim yok ama karar vermek bile bir erdemdir, değil mi?
Paylaş