Paylaş
‘ÇOCUK YAP!’ dayatmalarının klişesine hepimiz alışkınız. Muhabbet ne ara bu konuya geldi diye düşünürken, üç-beş kadının etrafınızda çember oluşturup, ‘anneliğin kutsal görevlerini’ saydığı pozisyonlara hepimiz en az bir kez düştük. “Anne olunca anlarsın”, “Rabbim rızkını da yanında verir”, “Hele bir anne ol...”, “Doğurmayan kadın, kadın değildir” ve daha bunun gibi binlercesi... Bunlara artık o kadar alıştım ki kulağımı tıkayıp, ‘haklısınız’ diyince pek rahatsız etmemeye başladı bile.
Dışarısı it-hırsız-uğursuz dolu
Değneğin diğer ucu var bir de. Ki bu aralar çok karşıma çıkıyor: “Çocuk yapma!” diye sürekli uyaranlar, “Çocuk yaparsan bakımsız kalacaksın. Kocan seninle sevişmek istemeyecek (Biri de sormuyor, belki sen istemeyeceksin adamı?), “Bütün hayatın bitecek”, “Gençliğin geride kalacak. Hayata yenileceksin”, “Dışarısı it-hırsız-uğursuz dolu; çocuğunu kaçırabilirler bile”, “Hem babası senle sevişmeyeceği için seni çocuk yapmayan bir kızla aldatacak. Sonra çocuğuna bakamayacaksın, ortada kalacaksınız”, “Çocuğun uyuşturucuya başlayıp, okuldan eve gelince seni dövecek, altınlarını satıp kumar oynayacak. Sonra bir gün evde babasını öldürmek için aldığı silahla seni vuracak!!!!” Bir dakika, bir dakika... Oysa sadece dünyaya minnacık bir bebek getirecektim... “Hitler’in annesi de öyle demişti!”
Ya markette unutursam?
Doğuyoruz, yürümeye başlıyoruz, okula gidiyoruz, âşık oluyoruz, hayata karışıyoruz, para kazanıyoruz, -bu noktada doğurmaya karar veriyoruz- ardından ebeveyn olarak hayatımıza devam ediyoruz. Doğanın kuralı sadece üremek üzerine olsa da toplumsal kurallar bu yönde. Bana bu, ‘asla doğurmayın!!!!’ baskısı çok gereksiz gelmeye başladı o yüzden. Tabii bunun küresel ısınması var, savaş dolu dünyası var, insanlar kötü kısmı var biliyorum da Allah aşkına bu dünya ne zaman temizdi? Normalde öyle çocuk seven bir insan değilim. Daha doğrusu çocuk sevmeye hiç gerek duymadım. O yüzden evlat sevgisi, ‘oyyy eve koca kafalı bişi gelsin de sevelim’ duygularım asla kabarmadı. Ebeveyn nasıl olunur zerre fikre sahip değilim. Kafamın içinde binlerce soru var bu konuyla ilgili. Bu sorulardan hiçbiri, “Bebek yüzünden saçım dağılırsa kocam evden kaçar mı?” türü yavan sorular da değil. Sevecek miyim? Koruyabilecek miyim? Bu sorumluluğa hazır mıyım? Ya başaramazsam? Ya markette unutursam? Ya yatakta uykuya dalıp yanlışlıkla ezersem? Ya bozuk mama verirsem, ya bu işin altından kalkamazsam! Hayır, ‘Başaramadım kardeşim, alın bunu dipfrize koyun. Ben zamanı gelince onu ordan alırım’ diye bir seçenek bile yok. Ama bu benim kişisel sorunum. Benim korkularım. Oturup, bu korkuları genelleyerek ‘siz de doğurmayacaksınız lan!” diye dayılanmam kadar mantıksızlık yok.
Diğer taraftan da deli gibi doğurası olan kadının beni korkularım yüzünden ‘yarım kadın’ görmesi de mantıksızlık. Yani diyeceğim odur ki hanımlar, doğuran doğursun. Doğurmayan da hayatını yaşasın. Bizim gibi arada kalan insanları rahat bıraksınlar ki oturup, uzun uzadıya düşünelim.
Paylaş