Paylaş
SÜREKLİ ŞİKÂYET EDENLER...
Herkesin yaşadığı o küçük sıkıntıları büyütüp kocaman yapan insanlarla gerçekten anlaşamıyorum. Her sabah işe gittiği yolda trafikten sinir krizleri geçirenler, hoca bir ödev verdi diye kendini öldürmeye kadar işi ileri götürenler... Dışarı, hepiniz dışarı.
DEĞER BİLMEYENLER...
Bu konuyu önceleri sadece ilişki bazında düşünürdüm, sevdiğim beni sevmedi gibisinden. Sonradan fark ettim ki, çok verip az aldığım her insan beni üzüyor. İstesem de istemesem de beklenti içine giriyorum. Kendimi sürekli küçük, değersiz hissediyorum.
SİZE BİR ŞEY KATMAYANLAR...
Bir insandan bir şey öğrenemiyorsan, o kişi hayatında gereksizdir. Bu kadar basit. Sana bir şey katmalı, seni büyütmeli. Senden de bir şeyler öğrenmeli. Bu, kendimi bildim bileli tek uyguladığım kuraldır zaten.
SİNİRLİ İNSANLAR...
Hep bir ‘aman şimdi sinirlenecek, ayy dur şimdi tatsızlık çıkaracak’ hali, yanımda saatli bir bomba taşıma hissi. Bir de bütün dünya bir olmuş bunun üzerine geliyormuş gibi davranırlar ya.... Ay sen kimsin! Kim yani? Anan baban bu kadar tahammül etmemiştir sana!
SABİT FİKİRLİLER...
Algıları kapalı, beyinleri dar. Ne tartışabilirsin ne konuşabilirsin, bir adım yol alamazsın. Kendi bildiği doğruyu, tek doğru kabul ederler. Sen yoksun zaten onun için, her şey o ve onun mükemmel beyninden ibaret.
MUTLU OLANA TAHAMMÜLÜ OLMAYANLAR...
Kendisi mutlu değilse, kalan herkesten nefret edenler. Mutlu olsa bile farkında olmazlar zaten. O kadar çok, başka insanların hayatlarıyla meşguller ki kendi hayatlarını görmüyorlar bile.
PEKİ, YA DEDİKODUCULAR?
Tamam tamam onları da eklemem lazımdı bu listeye ama izninizle kendime kıyak geçiyorum! Hayattan aldığım en büyük iki zevk: Bir kınamak, iki kendime bakmadan başkalarını eleştirmek. Zaten büyük ihtimalle iki yakamın bir araya gelmeyişinin de en büyük nedeni budur. Siz kendi listenize ekleyebilirsiniz. Daha benim bu yolda kırk fırın ekmek yemem lazım.
Paylaş