Pazar akşamı bunu yapan ve yapmayan iki takım vardı sahada.
Bir tarafta “Nasıl olsa kazanırım” zihniyeti ile sahaya çıkmış amatör bir grup,
Diğer tarafta yaşlı kurt Kıvanç’ı ayırırsak, yaş ortalaması 21 olan gencecik çocuklar...
Evet, yanlış okumadınız 21.
Örneğin golü atan Metehan 17 yaşında.
Sahada 90 dakika basmadık yer bırakmayan Alperen 21, defansta yılların futbolcusu oyuncularımıza gol fırsatı vermeyen Furkan Balaban 19, yine savunmada 90 dk geçit vermeyen Cemali 20 yaşında...
Christian Andersen’in güzel bir sözü vardır; “İnsan bir şeyi ciddi olarak istemeye görsün, hiçbir şey erişilemeyecek kadar yükseklerde değildir.”
Yeşil beyazlılar ofansif anlamda çok üretken bir futbol ortaya koymasa da, kendi ceza sahası bölgesinde ve orta alanda hatasıza yakın oynayan taraf olarak rakibine gol imkanı vermeyerek çok değerli bir 3 puanın sahibi oldu.
Bitiricilik anlamında çok özel yeteneklere sahip olan Seleznov yine görevini yaparken topu 3. bölgede tutma ve takım arkadaşlarına bu anlamda nefes alma fırsatı vererek de katkıda bulundu. Lakin gördüğü ucuz kırmızı kendisine yakışmadı. Bir de hücuma çıkarken yakalandığı ofsaytlara daha dikkat etmesi gerekiyor Ukraynalı oyuncunun.
*
Cuma akşamı Seleznov dışında öne çıkan oyuncular Shehu, Sedat ve Çağlar’dı.
Özellikle Shehu için sezon başından beri söylediğimiz ve yazdığımız “orta alanda çok daha verimli olur” tespitinin ne kadar doğru olduğunu bir kez daha gördük. Orta saha ve hatta zaman zaman defans bölgesindeki hemen her gediği kapatan Nijeryalı oyuncuyu ve tabii ki bunu kısa sürede gören İbrahim Hoca’yı tebrik etmek gerekiyor.
Keza Sedat da aldığı forma ve sürelerin hakkını vererek Akhisar karşısında havan ve yerden kusursuza yakın bir futbol ortaya koydu.
*
Uzun zamandır bu tarz kırılma maçlarında istediği sonucu alamayan yeşil beyazlılar sonunda şeytanı evine bacağı kırık bir şekilde göndermeyi başardı.
Böylece sezonun devre arasını moralli kapatan Bursaspor, 2. yarıya da moralli başlamış oldu.
Son dakikada da olsa alınan bu değerli galibiyetin sevinci muazzam ama sahadaki futbol görüntüsü için çok fazla iyimser olamıyoruz.
Maçın senaryosu da aslında devre sonundaki Hatayspor maçının adeta tekrarı gibi oldu.
Maçın ilk bölümünde maça iyi başlayan, oyunu kontrol eden bir Bursaspor. Sonrasında topu ve oyun üstünlüğünü rakibe kaptıran, akabinde seyircisinin de büyük desteği ile oyunun son bölümünde baskı kuran ve son dakikalarda gelen hayat öpücüğü.
ÖZER DAHA ÇOK SÜRE ALMALI
Tabii sergilenen oyunda gerek mevcut kadrodaki oyuncu eksiklikleri yanında, ara transferde kadroya katılan oyuncuların maça yetiştirilememesinin de etkisi büyüktü. Bu anlamda Karagümrüklü yöneticiler “Ara transfer nasıl yapılır, sezonun ilk maçına nasıl yetiştirilir?” konusunda da Bursaspor yönetimine ders verdiler.
En güzel gelişme mevcut futbolcu kadrosunun ödemelerinin gerçekleştirilmiş olması.
Keza futbolcu bu işi profesyonel olarak ve para için yapıyor. Renkler, arma ve camia lafta kalan, taraftarın gönlündeki meseleler.
O bakımından futbolcuların saha içine yoğunlaşmasında en önemli unsur maddi meseleler. Kafasında bu tür bir soru işareti olmayan oyuncuların çok daha verimli olacağını düşünüyorum.
İkinci güzel gelişme ise devre arası kampı ile fiziksel kapasitenin artırılması.
Hepimizin bildiği gibi transfer tahtasının son dakikada açılması sonrası transferlerini tamamlayan ama bu sebeple sezon öncesi kampını kaçırmış oyuncu grubuyla lige başlayan yeşil beyazlılar, ilk yarı boyunca bunun eksikliğini çok ciddi bir şekilde hissetti.
Gerçekleştirilen devre arası kamp ligin ikinci yarısına fizik kondisyon bakımından çok daha hazır bir Bursaspor’u izlememizi sağlayacaktır.
Üçüncü güzel gelişme ise eksik bölgelere yapılan takviyeler.
İbrahim Üzülmez ile yeni bir sayfa açan yeşil-beyazlılar için tam bir “Hoşgeldin hediyesi” olabilirdi.
Lakin evdeki hesaplar ve gönlümüzden geçen sahaya, özellikle de karşılaşmanın ikinci yarısına yansımadı.
İbrahim Hocayı her ne kadar sahaya çıkardığı 11 için eleştiremezsek de, Lato ve İgor tercihi beni şaşırttı. Demek hoca gelmeden önce ve geldikten sonraki çok kısa dönemde Bursaspor’u hiç izlememiş.
Tabii izleyince de ne olduğunu kısa zamanda farketmiş olması da güzel
Önce iilk yarının 20. dakikasından sonra Lato’nun önüne Burak Kapacak’ı koyarak orayı kapatmaya çalıştı, ardından da ikinci yarının 10. dakikasında saha kenarına alarak hatasından dönmeye çalıştı.
Fakat Anıl’ın cezasıyla forma şansı bulan Cüneyt’in muhtemel maç eksikliğinden kaynaklı iki bireysel hatasını hesaba katmamıştı.
Keza hücum bölgesinde de İgor etkisiz eleman olarak her zamanki gibi “sıfır” çekince, yapılan bu kişisel hataların telafisi mümkün olamadı.
*
Zira tribünlerden sahaya yeşil beyazlı taraftarların sesi dışında gelen bir baskı yoktu.
Böyle bir atmosferde, tamamen gençlerden kurulu ve sıralama anlamında lige tutunma mücadelesi veren takım karşısında nerede oynarsan oyna, galibiyet dışındaki her sonuç ciddi bir kayıptır.
Hele ki ligin ikinci yarısındaki fikstüre baktığımızda.
Çünkü çıkacağımız Akhisar, Balıkesir, Erzurum, Ümraniye deplasmanları çok daha zorlu ve kazanılması çok daha güç karşılaşmalar olacaktır.
*
Saha içine bakacak olursak, halen cevaplamakta sıkıntı çektiğim sorular mevcut;
Örneğin sezon başındaki görüntüsünün çok uzağında olan, formsuz Kubilay konusundaki ısrarı anlayamıyorum.
Her ne kadar rakip Adanaspor kendi sahasında hiç yenilmemiş bir takım olsa da, maçın son bölümleri hariç, sahada topa sahip olan, pozisyonlar bulan ve oyunu domine eden bir Bursaspor vardı. Üstelik Igor’un son derece etkisiz futbolu ve Latovlevici’nin düşük oranlı pas yüzdesine rağmen.
Bu iki oyuncudan çok kötü bir performans aldığımız karşılaşmada, üzerine de iki tane de çok basit gol yememize rağmen oyundan düşmeden son saniyelerde de olsa golü bulup kazanmak önemli ve değerliydi.
Aslında ceza sahası içinde final pasları ve bitirici vuruşları daha iyi yapabilseydik, Adana deplasmanından elimizi kolumuz sallaya sallaya, hiç strese girmeden kolay bir 3 puan ile dönebilirdik.
Tabii madalyonun diğer tarafından baktığımızda, özellikle 70’den sonra Bursaspor’un yorulan orta sahası nedeniyle turuncu beyazlıların çok net pozisyonlar bulduğunu, hatta maçtan galip bile ayrılabileceğinin altını da çizmek gerekiyor.
*
Oyunun ilk 70 dakikalık bölümünde ortaya konan etkili futbola ve alınan 3 puana rağmen aynaya her zaman iyi bakmanın doğru olacağı kanısındayım.
Özellikle kanat oyuncu seçiminde Yalçın hocanın artık gençlere biraz daha fazla güvenmesi gerekiyor. Recep Aydın ve Musa Nizam’dan sonra, hocanın Igor hamlesi de maalesef beklenin etkiyi vermedi ve takımı adeta 1 kişi eksik oynattı. Sahada hiçbir olumlu hareketi olmayan Igor’a 67 dakika sabretmek gerçekten düşündürücüydü.
Maçın başında ama özellikle de maçın son dakikasında yapmış olduğu müthiş kurtarışla, hem maç içinde, hem de maç sonunda yaşanabilecek olası bir kaosu engellemiş oldu.
Tabii iç sahada oynadığınız ve rakip Keçiörengücü’nün geçtiğimiz sezon 2. Lig Beyaz Grup’ta mücadele ettiğini düşündüğümüzde, maçın son dakikalarını kendi yarı alanımıza kapanarak, baskı altında geçirmek ve saniyeleri sayarak geçirmek ilerisi adına düşünülmesi gereken bir görüntüydü.
*
Maçın geneline baktığımızda, gol dışında bir tek Burak Kapcak’ın pozisyonunu sayabiliyorsak ve maçın yıldızı olarak Bursaspor’un kalecisi Çağlar’ı gösteriyorsak saha içinde oynanan futbol, taktik ve kurgu ile ilgili sorunlarımızın olduğunu da belirtmek gerekiyor.
Zira aynaya doğru bakmadığımızda sonuçlarının ne olduğunu yakın zamanda Ali Ay’ı seçerken, Samet Aybaba konusunda ısrar ederken gördük.
Bu anlamda umarız ki Yalçın Hoca da kendi kafasının içindeki bazı kalıplardan en kısa zamanda kurtulur ve en kısa zamanda takım olarak istenilen noktaya geliriz. Çünkü hepimiz şu gerçeğin farkındayız; Bursaspor bu sezon mutlaka Süper Lig’e çıkmalı. Aksi halde freni boşalmış kamyon gibi futbolun en dip noktasını göreceğiz…
Cumartesi akşamı bir kez daha gördük ki, orta sahada aynı anda iki çapa (Aykut ve Selçuk) ile oynamak futbol ve özellikle pozisyon zenginliği bakımından Bursaspor’un önündeki en büyük engel. Yalçın hocanın hiç değilse iç saha maçlarında mutlaka başka bir formül üzerinde çalışması gerek.