Hem erkek hem de kadına ait birtakım faktörlere bağlı olabilir. Bunlardan en önemlisi kadının yaşıdır. Çünkü elde edilen yumurtanın kalitesi yaşa bağlıdır ve oluşacak embriyo kalitesine etki eden en önemli faktördür. Kadın yaşının 42-43’ü geçtiği durumlarda şansımız yaklaşık %5’lerin altında seyrediyor. Bir diğer önemli faktör erkeğin sperm durumudur. Bunların dışında, eşlik eden hastalıklar (guatr, şeker, obezite vs..), tüplerde hastalık bulunması, yumurtalık rezervinin zayıf olması, rahim içerisinden geçirilmiş operasyonlar veya hastalıklar başarıya olumsuz etki edebilir.
Özetle;
- Kadın yaşı- Yumurtalık rezervi- Spermlerin durumu- Tüplerin durumu- Eşlik eden hastalık olup olmadığı başarıyı etkileyen faktörlerin başında geliyor.
[fotogaleri=3518,2640]
Öncelikle, neden tüp bebek tedavisine gidildiği çok önemli. Herkese her zaman tüp bebek uygulamak doğru olmadığı için tedavi kararını net vermek gerekiyor. Karar verildikten sonra ise stresten uzak durmak ve olumsuz düşünmemek ilk yapılması gerekenler. Bu süreçte, sigara-alkol alışkanlıklarımızdan uzak duralım. Moralimizi yüksek tutalım.
Kadında yumurtalık rezervi için Anti Mullerian Hormon (AMH), tiroid için TSH, şeker için açlık şekeri, süt hormonu (Prolaktin), tam kan sayımı ve bulaşıcı hastalıklar için Hepatit-b, Hepatit-c ve HIV testlerine bakıyoruz. Eğer daha önce yapılmadı ise rahim filmine bakıyoruz (HSG). Sadece gerekli durumlarda rahim içerisine kamera ile bakıp gerekli ise tedavi yapıyoruz. Erkekte 2-7 günlük cinsel perhizi takiben sperm analizi yapıyoruz. Üstte sayılan testlerin dışında, sadece özel durumlarda diğer nitelikli testler istenir. (Örneğin: pıhtılaşma testleri, kromozom analizi, sperm DNA testi vs.…)
Tüp bebek tedavisine genellikle regl döneminin ikinci ya da üçüncü günü başlanıyor ancak seçilecek protokole göre bir önceki reglin 21. günü de başlanabilir. Genelde reglin başlangıcı tercih ediliyor ve günlük karından yapılan iğnelere başlanıyor. Yaklaşık 10-15 gün kadar günde bir kez iğne yapıldıktan sonra, yumurtalıklar içerisinde büyüyen folliküller olgunlaşınca çatlatma iğnesi yapılıyor ve 36 saat sonra anestezi altında yumurtalar toplanıyor. Bu esnada, eşlerden de sperm örneği alınıyor ve toplanan yumurtalar içerisine spermler iğne ile veriliyor. Yaklaşık 4-5 gün, özel ortamlarda döllenme işlemi takip ediliyor ve bu dönemin sonunda en iyi embriyo(lar) rahim içerisine transfer ediliyor.
Kısaca;
1. Günlük iğneler ile yumurta büyütme işleminin yapılması,2. Yumurtaların toplanması,3. Toplanan yumurtaların laboratuvarda spermler ile döllenmesi,4. Döllenmiş yumurtalardan embriyo elde edilmesi,5. Elde edilen embriyoların rahim içerisine transfer edilmesi.
Toplanan ve sperm ile döllenen yumurtalar, laboratuvar ortamında inkübatör adı verilen özel ortamlarında saklanıyor. Saklanma esnasında özel sistemler ile izlenen embriyoların özellikle öncelikli ve iyi bölünenleri not ediliyor. Daha sonra, özel skorlama sistemleri kullanılarak en yüksek kalitede oldukları tespit edilen embriyolar transfer edilmek üzere ayrılıyorlar. Merkezimizde özellikle blastosist adı verilen 5. Gün embriyoları kullanılıyor. Bunun bir avantajı, blastosistler daha seçilmiş embriyolar oldukları için tutunma olasılıkları bir miktar fazla oluyor.
Transfer işlemi sonrası 1-2 gün istirahat etmek, ağır spor-iş yapmaktan kaçınmak, kafeinli içeceklerden uzak durmak, alkol-sigara almamak ve cinsel birliktelikten kaçınmak önemli. Transfer işleminden yaklaşık 12 gün sonra kanda gebelik testi bakıyoruz. Bu dönemde önerilen ilaçların eksiksiz kullanılması çok önemlidir.
Hem erkek hem de kadına ait birtakım faktörlere bağlı olabilir. Bunlardan en önemlisi kadının yaşıdır. Çünkü elde edilen yumurtanın kalitesi yaşa bağlıdır ve oluşacak embriyo kalitesine etki eden en önemli faktördür. Kadın yaşının 42-43’ü geçtiği durumlarda şansımız yaklaşık %5’lerin altında seyrediyor. Bir diğer önemli faktör erkeğin sperm durumudur. Bunların dışında, eşlik eden hastalıklar (guatr, şeker, obezite vs..), tüplerde hastalık bulunması, yumurtalık rezervinin zayıf olması, rahim içerisinden geçirilmiş operasyonlar veya hastalıklar başarıya olumsuz etki edebilir.
Özetle;
- Kadın yaşı
- Yumurtalık rezervi
- Spermlerin durumu
- Tüplerin durumu
Değerli okurlar,
Artık bu köşede sıkça sizlerle birlikte olacağız. Bu köşede kadın hastalıkları, gebelik, kısırlık-tüp bebek ile ilgili sıkça sorulan soruları cevaplayıp güncel gelişmeleri siz okurlarımız ile paylaşacağız.
Öncelikle belirtmek isterim ki, jinekoloji alanında doğru bilinen yanlışlar olarak adlandırdığım, toplumun genelinde doğru olarak kabul görmüş ancak aslında yanlış olan birçok konu bulunmakta. Bu konulara değinmek ve güncel tıp bilgilerinin kılavuzluğunda akıldaki soruları gidermek esas amacımız olacak.
Benim asıl uzmanlık alanım kısırlık ve tüp bebektir. Ancak, toplumda bebek sahibi olmak isteyenler kadar, daha önce bebek sahibi olmuş veya olmamış ancak gebelikten güvenli bir şeklide korunmak isteyenler de var. Bu nedenle, biraz korunma yöntemlerinden bahsetmek gerekir.
Spiral, diğer adı rahim içi araç oldukça sık kullanılan ve güvenilir bir kontrasepsiyon yani korunma yöntemi. Ortaya çıkışı 1800’lü yıllara dayanıyor. Spiral, rahmin iç tabakasına yani oluşması muhtemel bir gebeliğin yerleşeceği yere takılıyor. Ucundaki bakır rahim içinde bir yabancı cisim etkisi yaratıyor ve spermlerin tüpe gitmesini engelleyerek yumurtanın döllnemesini engelliyor. Gebelik olasılığı ise genellikle %1’in altında. Birçok spiral çeşidi var.
Günümüzde sıklıkla T şekilli bakırlı spiraller sıklıkla kullanılıyor. Jinekolojijk muayene masasında özel aparatı ile rahim içerisine kolayca yerleştiriliyor. İşlem esnasında belirgin bir ağrı da beklemiyoruz. Spiral takıldıktan sonra günlük yaşantımıza devam edebiliriz. Ancak bu spiralleri, cinsel yolla bulaşan hastalık riski olanlara, aktif infeksiyonu olanlara ve şiddetli adet kanamaları nedeniyle anemisi olanlara önermiyoruz.
[fotogaleri=4282,25]
Spiraller kayabiliyor. Özellikle doğum yapmamış ve genç kadınlarda daha sık kayma izleniyor. Bu olaslık yaklaşık 10 kişiden 1’inde olabiliyor. Kramp tarzında, adet sancısına benzer bir ağrı olabiliyor ve kanlı akıntı eşlik edebiliyor. Ancak, hiçbir bulgu vermeden de kayma olabiliyor. Bunu anlamanın en iyi yolu muayene ve ultrason. Beklenmedik bir ağrı ve kanama halinde mutlaka kontrol etmek gerekiyor.