Paylaş
Tiroit tembelliği yaygın bir sorun. “Gizli tiroit yetersizliği”, yani “subklinik hipotiroidi” ise daha geniş bir toplum kesimini bilhassa da kadınlarımızı ilgilendiriyor.
Bunda Haşimoto hastalığının yaygınlaşmasının da payı var.
“Haşimoto patlaması” ayrı bir yazı konusu. Bugün daha çok tiroit tembelliği meselesini masaya yatıracağız.
Öncelikle de şu noktaya dikkatinizi çekmeye çalışacağız:
Tiroit tembelliği genelde yavaş gelişen, sinsi sinsi ilerleyen bir problem.
Belirtilerin çoğu da normal hayatın içindeki sıradan işaretler. Böyle olduğu için hastalığın geç farkına varılıyor. Bu da bir sürü tatsız probleme uzun süre boş yere katlanmak demek.
Ayrıca şu da önemli:
Tiroit bezi bedenin adeta “orkestra şefi” gibi çalışıyor.
O çalışmasını yavaşlattığında orkestranın hemen hemen tüm üyeleri (cilt, kalp, sindirim sistemi, dolaşım sistemi, beyin...) tembelleşmeye başlıyor.
Neticede de bedende pek çok süreç aksıyor. İşte bu nedenle azıcık “uyanık olmakta” fayda var. İşte o uyanıklığı sağlayacak işaretlerin en önemlileri...
Hipotiroidinin 10 mühim belirtisi
1- Anlamsız yere ortaya çıkan kilo kazanımı, yani şişmanlama sorunu
2- İlerleyici ve sebepsiz bir halsizlik, yorgunluk, bitkinlik, isteksizlik hali, hatta depresyon benzeri bir durum
3- Fark edilir derecede gereksiz üşüme, ürperme hali, sıcak havalarda bile bedeni soğuk hissetme durumu
4- Kuru ve pörsümüş, soluk bir cilt
5- Saç ve tırnaklarda kırılma ve parlaklık kaybı
6- Kas ve eklemlerde anlam verilemeyen ağrılar
7- Sebepsiz yere ortaya çıkan bağırsak tembelliği, hatta ciddi bir kabızlık durumu
8- Ruhsal çökkünlük, motivasyon noksanlığı, uyku hali ve depresyon benzeri psikolojik değişiklikler
9- Odaklanma zorluğu ve hatırlama güçlüğü
10- Cinsel isteksizlik, düzensiz adetler, yumurtalama sorunları, kısırlık sorunu
Gıda intoleransı önemli bir sorun mu?
Başlıktaki soruyu 10 yıl kadar önce sorsaydınız yanıtım tereddütsüz “hayır” olurdu. Ama klinik veriler ve çalışmalar bu konuda da fikrimizin değişmesi gerektiğini gösteriyor.
Anlaşılan o ki “gıda intoleransı” diye bir sorun var ve bir hayli önemli. Zira sorunun yol açtığı problemler hayat kalitemizi olumsuz yönde etkileyebiliyor.
Mesela şişkinlik, gaz, ishal ya da kabızlık benzeri hazım sistemi sorunlarına, ağızda aftlar, ciltte kuruma ve akne benzeri döküntülere, farklı tipte can sıkıcı baş ağrılarına, kronik bir yorgunluk durumuna, eklem ve kas ağrılarına yol açabiliyor.
Gıda intoleransına son zamanlarda “örtülü/gizli alerji” adı da veriliyor.
Peki, intolerans ile alerji arasındaki fark ne? Ayrım nasıl yapılacak? Sorun saptananlar nasıl tedavi edilecek?
Yanıtları aşağıdaki kutularda bulacaksınız. Buyurun...
İntolerans ile alerji arasındaki fark ne
Diyelim ki yumurta proteinine karşı duyarlı birisiniz. Yumurta yediğinizde bağışıklık sisteminiz buna akut alerjik yanıtlar verir. Cildinizde kaşıntılı döküntüler, kızarmalar, dudak ve dilinizde şişmeler oluşabilir.Bağışıklık sisteminiz bu yanıtları ürettiği İgE antikorları ile yönetir. Alerjen maddeyle her karşılaşmanızda da bu tepkileri tekrarlar.İntoleransta ise durum biraz farklı. O gıdaya karşı olan “duyarlılık” hali İgG antikorları vasıtasıyla oluşuyor. Yanıtlar da birkaç gün, hatta birkaç hafta sonra gelişebiliyor. Ve oldukça “atipik” yanıtlar bunlar.Bir bakıyorsunuz ishalsiniz. Bir bakıyorsunuz uyku dengeniz berbat olmuş. Bu tür alerjide de hemen oluşan yanıtlar var mı? Var. Mesela laktoz intoleransınız varsa süt içtikten kısa süre sonra karnınızda biriken gazdan adeta bir zeplin haline gelmeniz mümkün.
En sık görülenleri hangileri
Gıda intoleransının onlarca çeşidi var. Akla hayale gelmedik besinlere karşı bile bazı bağırsaklar/bağırsaklarda yerleşik bağışıklık sistemleri gizli bir duyarlılık durumu gösterebiliyor. Yine de en sık görülenleri glüten, laktoz, früktoz ve histamin intoleransları.
Glüten intoleransının neden bu kadar yaygın olduğu sorusunun yanıtını aşağıdaki kutuda özetlemeye çalıştım.
Früktoz intoleransında da ciddi bir artış olduğunu sanıyorum. Glüteni hemen ardından süt ve süt ürünleri (laktoz meselesi) izliyor.
Glüten duyarlılığı neden çok yaygınlaştı
Glüten tahıllarda (buğday, arpa, çavdar) bulunan bir protein. Yapısındaki “gliadin” isimli molekül bazı kişilerde ciddi bağırsak inflamasyonu yapabiliyor. Son zamanlarda daha sık tesadüf edilmesinin nedenleri ise farklı. En başta “teşhisin kolaylaşması” geliyor.
İkinci neden gıdalarımızdaki “glüten yükünün artması”, yani kötü beslenmemiz.
Değişen yaşam şeklimiz bedenimize daha çok karbonhidrat, özellikle de glüten yükü fazla karbonhidratların girmesine yol açtı. Fastfood gıdalar, paketlenmiş atıştırmalıklar, ekmek ve diğer fırın ürünleri, pastane ürünlerinin hemen tamamı tıka basa glütenle dolu.
Üçüncü sebep ise bu ürünlerin çoğunun eskiden olduğu gibi fermantasyondan geçmemeleri, yani mayalanmamaları.
Beyaz ekmekle ekşi mayalı köy ekmeği arasındaki esas fark da aslında bu zaten.
Geleneksel maya eklenerek yapılan ekmeklerde maya bakterileri buğdayın içindeki glütenin önemli bir bölümünü beslenebilmek için daha üretim esnasında tüketiyorlar.
Dolayısıyla tam mayalı ekmeklerin glüten içerikleri de azalıyor.
Paylaş