Paylaş
Yaklaşık 4 bin yıl önce karda kaymaya başlamışız. 1883’te ilk uluslararası spor yarışması Norveç’te yapılmış. Kayağın popülaritesi arttıkça, yeni bir ihtiyaç ortaya çıkmış: Doğal olarak mevcut değilken kar yapabilecek cihaz. 1950’lerde ilk yapay kar makinesinin patenti alınmış. Zamanla yapay kar endüstrisi büyüyerek kayak pistlerinin dışına taşmış. Örneğin, kar sahnelerini çekebilmek için film yapımcıları, kışın bitkilerinin donmasını önlemek için çiftçiler, uçak ekipmanlarını test etmek için uçak fabrikaları, noel ve yılbaşında karlı bir bahçesi olsun isteyenler müşteri olmuş.
30 YILDA YAĞIŞ YÜZDE 10 AZALDI
Maalesef küresel iklim değişikliği ile birlikte kış turizminde yapay kar kullanımı tekrar ama bu sefer büyük bir patlama yaptı.
Dağlar iklim değişikliğine en hassas bölgelerden, bu nedenle kayak endüstrisi küresel ısınmanın sonuçlarıyla daha çok yüzleşmek zorunda. Örneğin kurak kışlar ve yağmura dönüşen kar yağışları nedeniyle kar mevsimi gittikçe kısalıyor. Böylece küresel iklim değişikliğiyle birlikte son 30 yılda kar yağışında yüzde 10 azalma oldu. Artan 1 santigrat derece sıcaklık ile kar pistlerinin alt sınırı 150 metre yukarı çekildi. Artık 1500 metrenin altındaki kayak tesislerine Avrupa’da bankaların kredi vermediği biliniyor. Buna rağmen kayak tesisleri iş yapabilmek için can simiti gibi yapay kara sarılıyor. Artık bu uygulamayı da gözden geçirmek ve yakın zamanda terk etmek zorundalar...
Günümüzdeki bilimsel çalışmalar ise, kayak merkezlerinde yapılan yapay kar uygulamalarının önemli bölgesel problemlere neden olduğunu gösteriyor. Çünkü yapay kar yapmak için gerekli olan temel madde su, hem de çok büyük miktarda. Örneğin, SMI Kar Makinesi ile 61 x 61 metrelik bir alanda 15 santimetre kalınlığında kar örtüsü oluşturmak için her dakikada yaklaşık 20 bin ila 40 bin litre suyun kara dönüştürülmesi, yani toplamda yaklaşık 300 bin litre su gerekir! Böylece yapay kar yapmak, dağın yamacına dondan korunmuş su boruları, kimyasal madde deposu, elektrik kabloları, bir dizi vana, pompa ve kompresörden oluşan sistem kurmayı gerektirir. Fakat dağların tepelerindeki kayak alanları için uygun su kaynağı bulmak çoğu zaman sorundur.
GEÇ ERİYOR, KUŞU ÇİÇEĞİ ETKİLİYOR
Kar donma çekirdeği olarak kullanılan kimyasal maddeler ve elektrik ise ayrı bir sorun. Benzer şekilde, kullanılan su pompaları genellikle yüksek düzeyde hava kirliliğine neden olan dizel motorları tarafından çalıştırılır. Ayrıca insan yapımı kar, doğal kardan 50 kat sert, 4 kat yoğun ve ağır olduğu için kayakçıların yaralanmasına ve toprak erezyonuna da neden oluyor. Yapay karın geç erimesi büyük odunsu bitkiler, geç açan çiçekler ve kuşlar için de ölümcül etki yapıyor. Özetle yapay kar yapımında kullanılan su, karın erimesi ile tekrar doğaya dönüyorsa da bitkiler, hayvanlar, su kaynakları ve hava kalitesini kötü bir şekilde etkiliyor. Yani yapay kar yapımının topluma getirdiği sosyal-çevresel maliyet çok büyük...
Normalde “yapay” kelimesi pek çok kişide “yapay” duygular uyandırır. Yapay kar ise sizde “dilimle kar tanesini yakaladığımda tadını almayacağım düşüncesini” de uyandırabilir. Benim için “yapay kar sevinci”, bir doğa kabusundan başka bir şey değil. Bilimsel çalışmalara göre yapay kar, dağların kırılgan ekosistemine ve mevsimsel su döngüsüne zarar veren çok yanlış ve sürdürülebilir olmayan bir uygulama.
Yani turizm sektörü ne pahasına olursa olsun kayak mevsimi için yapay kar yapmaya sonsuza dek devam edemez. Bunun yerine turizm sektörü, kar sporu meraklıları için kongre turizmi, kar ayakkabısıyla yürüyüş gibi alternatif ürünler geliştirmeli. Siz de kış tatilinde yapay kar yapmayan yerleri seçmelisiniz!..
Paylaş