Somali ile birlikte “kıtlık” kavramı gündeme geldi. Ama kamuoyunda kıtlık, kutuplardaki buzul dağı gibi bize uzak bir gerçeklik olarak algılanıyor. Ülkemizde hiç olmayacak, bize çok uzak bir tehlikeymiş gibi düşünülüyor. Gerçekten kıtlık bize çok uzak bir olay mıdır?
Anadolu’daki en meşhur kıtlıklardan biri, MÖ 1200 yıllarında Hititlerin can düşmanları Mısır’dan yardım istemesidir. MÖ 235’lerde Türklerin Orta Asya’dan göçü de kuraklık gibi nedenlerle ortaya çıkan kıtlığa bağlanmakta. 1350-1800 tarihleri arasında dünyada hüküm süren “Küçük Buzul Çağı”na bağlı olarak soğuk havaların Osmanlı’da hububat rekoltesinde düşüşe yol açtığına, bunun köylerin boşalmasına, tarihçilerin deyişiyle “büyük kaçgun”a, onun da Celali İsyanları’na (1591-1611) sebep olduğu da biliniyor. Tarih kitaplarını karıştırırsanız 1828 yılında İstanbul’da, 1873-74’de İç Anadolu ve Balkanlar’da, 1925-28’de Anadolu’da kıtlıklar yaşandığını göreceksiniz. Özellikle Hammer, fırtınaların yok ettiği donanmalar ile birlikte soğuk ve kıtlıklardan çok sıkça bahsetmekte.
OSMANLI 47 YILDA 19 FACİA YAŞADI
Türkiye’yi neredeyse karış karış dolaşan Amerikalı profesör ve endrokronolojist Peter Ian Kuniholm ağaçlarımızın yaş halkalarına bakarak ve arşiv bilgilerimizi de kullanarak 1564-1612 yılları arasında 19 kıtlık, açlık dönemi saptamış: 1564-65: Anadolu’da yaygın görülen kıtlık 1567: Osmanlı İmparatorluğu’nun tahıl ihracatını yasaklaması 1570-74: Yasaklar katılaşıyor. Venedik konsolosu yiyecek fiyatlarının dört kat arttığından şikayet ediyor 1576: Tahıl yokluğu. Anadolu ve İstanbul’da açlık 1579: Ege’de ve Suriye’de kıtlık 1580: Ege’de ve Batı Anadolu’da kıtlık 1583: Ege’de ve Halep Şehri’nde kıtlık 1584: Ege’de, Batı Anadolu’da, Suriye kıyılarında ve Trablusgarp’ta kıtlık 1585: Ocak ve şubatta İstanbul’da hiç yağmur yağmadı. Yazın Rumeli ve Edirne’de yağış görülmedi. Batı Anadolu’da, İnebahtı ve Anadolu’nun doğusunda kıtlık 1586 -88: Çorum ve İstanbul’da kıtlık ve açlık 1589: Akdeniz’in doğusunda kıtlık 1590: Şam’da kıtlık. İtalya’da büyük kıtlık ve kuzey ülkelerinden buğday ithalı 1591: Üsküp’de kıtlık. Doğu Akdeniz’de tahıl pazarı yeniden açıldı 1592: Sonbaharda Şam’da açlık, soğuk ocak ayı ve veba 1594: Veba. Çiftçi olmadığı için tarım yapılmadı. İtalya Kuzey ülkelerinde önemli miktarda tahıl ithal etti. 1595-98: Açlık. Anthony Sherely, Anadolu’nun çoraklaştığını rapor ediyor 1599: Adriyatik Denizi’nde olağan dışı rüzgarlar. Zanta Adası’nda kuraklık. 1610: Seyyah Charles Robson “kilometrelerce ovalar insansız” diye yazıyor. Çekirge belası 1611: Anadolu’da kıtlık. Halep’te yoğun kar yağışı.
ANKARA’DA 20 BİN KİŞİ AÇLIKTAN ÖLMÜŞTÜ
Ayrıca Kuniholm, Christiansen- Weniger ve Tosun’un 1939 yılında yaptıkları çalışmaya göre Ankara’da 1874 yılında yaşanan kuraklıkta ineklerin yüzde 81’i ve koyunların yüzde 97’si ölmüş. 52 bin kişilik nüfustan 7 bini göç etmiş ve 20 bini ise ölmüş. Seyyah C. Naumann’a (1883) göre ise Kastamonu, Ankara ve Kayseri’de 150 bin kişiyle birlikte, 100 bin çiftlik hayvanı ölmüş. Açlık ve hastalıklar da 1873-1874 kışında da 100 bin kişinin ölümüne neden olmuş... Görüldüğü gibi üzerinde yaşadığımız bu topraklarda bir çok kez kıtlık afeti görmüş. Yani arazi kullanımı, iklim değişikliği, kuraklık konusunda dikkatli olmazsak kıtlık bize çok yakın, büyük bir tehlike. Bu nedenle de unutmayalın: George Santayana’nın dediği gibi “Geçmişi hatırlamayanların yazgılarında geçmişi yeniden yaşamak vardır!”