Afetler, neden oldukları can ve mal kayıpları nedeniyle, deneme-yanılma yöntemiyle ders alınması çok pahalı olan olaylardır.Bu nedenle dünyanın her yerindeki afet yönetimi çalışmalarını yakından takip edip ‘eğer’ diye başlayan sorularla kendimiz için de dersler çıkartmalıyız. İşte benim bir afet yönetimi uzmanı olarak Katrina’dan çıkardığım dersler...Depremi bekleyen İstanbul gibi, New Orleans’ın böyle bir riske karşı savunmasız olduğu yıllardır biliniyordu. Afet yöneticileri yani devlet, en kötü senaryoya göre hazırlanıp en iyisi olmasını umar. Bu nedenle, Katrina’nın yıkımını gören yöneticilerin ‘Bu kadarını da beklemiyorduk!’ şeklinde sızlanması anlamsız. Aksi takdirde bazı görevlilerin akşama kadar ofislerinde ne yaptığı sorgulanır. Bu nedenle Bush yönetiminin, şimdi verdiği 10.5 milyarı neden insanlar ölmeden önce gerekli önlemleri almak için harcamadığı sorgulanmaya devam edilecek ve sürekli olarak eleştirilecektir. Ama Bush’u anında afet bölgesine gitmediği için eleştirmek doğru değil. Devlet adamlarının yara sarmak için hemen afet bölgesinde görünmesi çok anlamsızdır. Bunun yerine, işlerinin başında durup bürokrasiyi etkin bir şekilde çalıştırmalıdırlar. 1 Mart 2003’te İç Güvenlik Bakanlığı’na bağlanan FEMA’nın (Federal Acil Durum Yönetim Kurumu) direkt başkana bağlı olduğu zamanki gibi etkin olmadığı görülüyor. Şimdi FEMA için yeni bir organizasyona gidilmesi ve kuşa çevrilen afet zararlarını azaltma bütçesinin artırılması bekleniyor. Birkaç ay önce Türkiye Acil Durum Yönetim Genel Müdürlüğü’nün (TAY) de eski FEMA benzeri bir organizasyonu gündeme gelmişti. Neden bu çalışma durdu? Türkiye’de bundan daha öncelikli ne olabilir ki?TAHMİN VE ERKEN UYARITayfun Katrina, meteorolojik bir afetti. Her meteorolojik afet gibi tahmin ve erken uyarısı vardı. Böylece önceden tayfunun karaya vuracağı kıyılardaki halkın tahliye edilmesi istendi. ABD’de gönüllü ve zorunlu olmak üzere iki türlü tahliye vardır. Bazı eyaletlerde zorunlu tahliyeye uymayanlar (polis, itfaiye vb kurtarma ekiplerinin can güvenliğini tehlikeye atacağı için) tutuklanabilmekte. Fakat ülkemizde güvenlik güçlerimizin tahliyedeki rolü ve yetkileri belli değil. Okullarımızın, hastanelerimizin, evlerimizin nasıl tahliye edileceği konusunda kurallar, yollar, vb. tam olarak belli değil ve/veya yaygın olarak bilinmemekte. Şahsen ben nereye gitmem gerektiğini bilmiyorum! Örneğin ABD ve Japonya’da okullar belli başlı sığınak ve barınaklardır. Ülkemizde ise okulların da sel yataklarında ve/veya çürük bir şekilde inşa edilmiş olma ihtimali çok yüksek...Katrina’da şehri terk edemeyenleri, büyük ölçüde fakir siyah halk oluşturmaktaydı. Özel araçları olanlar, otellerde barınacak durumda veya yanına sığınacak güçte yakınları olanlar şehri terk edebildi. Halkın tahliyesi için özel otobüs, taksi, vb. araçlara zamanında el konulmadı. Halbuki bunların da selden korunması ve insanları tahliye etmesi için kullanılması gerekiyordu. Bölgedeki anarşik hareketler, afet bölgesinde daha ilk andan itibaren sokağa çıkma yasağına ilaveten sıkıyönetim ilan edilmesi gerektiğini de ortaya koydu. Şimdi ülkemizde düğünlerde havaya ateş edenler silahlarını, bir depremde herkesten önce yardım almak için, bölgeye giden yardım ekiplerimize de döndürebilir...Yer, zaman, miktar, büyüklük belirterek birkaç gün sonra depremin olacağını söylemek yani deprem tahmini yapmak henüz mümkün değil. Bu nedenle ‘deprem tahmini’ ve ‘deprem erken uyarısı’ gibi yanlış kavramlar halkımızda yanlış beklentiler yaratmakta. Fakat bir deprem sonrasında, sağ kurtulanların tahliyesi gerekebilir. Yoğun nüfusun yaşadığı şehirlerimizde insanlarımızı nasıl ve nereye tahliye edeceğiz? Geriye dönüş nasıl olacak? Evcil hayvanlar, hastalar, turistler, vb için ne tür önlemler alınacak?Katrina, bir de ‘yağmacı kimdir’ tartışmasını başlattı. Kimine göre yiyecek, içecek, vb temel ihtiyaç malzemelerinin dükkanlardan alınması yağma değildir. Gıda maddeleri zaten elektrikler kesik olduğu için kısa bir süre içinde bozulup çöpe gidecek. Ama torbaları ziynet eşyası, elektronik aletler ve pahalı giyeceklerle dolduranlar yağmacıdır. Bu nedenle, yasalar da bu ayrımı yapmalı. Yoksa ırkçı bir bakışla siyahlar için ‘yağma’ olarak adlandırılan bir durum, beyazlar için ‘yiyecek araştırıyorlar’ şeklinde yorumlanabiliyor.New Orleans’ta ikamet eden Prof. Yasemin Aksoy su ve gıda depoladığı için evini terk etmemiş. Bu, afetlere hazırlığın bireyden, evden ve sokaktan başlaması gerektiğini gösteren güzel bir örnek. 11 Eylül sonrası FEMA, emekli itfaiye ve polis şeflerini Olay Komuta Sistemi konusunda eğiterek Toplum Afet Müdahale Ekipleri’ni yaygınlaştırmaya çalışmaktadır. Biz de öncelikle halkı afetlere sistematik bir şekilde hazırlamalıyız.İnsan gücü olarak yerel insanların kullanımının birçok yararı var. Hem psikolojik hem de yiyecek ve barınma gibi fiziksel ihtiyaçları karşılanırken hem de çevre temizliği ve güvenliği sağlanmış olur. Fakat yardım için ortaya çıkacak olan eğitimsiz gönüllüler, merakını gidermek için bölgeye gidecek olan afet turistleri ayrıca problemler oluşturur. Ayrıca yardım olarak bölgeye gönderilmek istenen yiyecek ve giyecek vb bağışların toplanması, depolanması, sınıflandırılıp bozulmadan ihtiyaç sahibine ulaştırılması yardım malzemesinin kendi değerinden çok daha pahalıya mal olmakta. Bu nedenle, öncelikle para yardımı tercih edilmekte.GEÇ GELİRSE YARDIM OLMAZABD hükümeti afetzedelerin barınma ve beslenme ihtiyaçlarını karşılayacak ama maddi zararların daha çok Ulusal Sel Sigorta Programı tarafından telafi edilmesi gerekiyor. ABD’de ülkemizde olmayan ‘Sel Yatakları Yönetimi’ gibi bir kavram da var. Bu nedenle sel yataklarında yıkılan yapılar yeniden eskisi gibi yapılamayacak. TV görüntülerinden de daha çok kıyıda direkler üzerinde yükseltilmiş binaların sağlam kaldığı görülmekte. Bu nedenle sel yataklarında yapılmasına müsaade edilen binaların su basmanı, mutlaka olası sel su seviyesinin üzerinde olacak ve alt katlar boş bırakılacak veya mazgallı olacak. Benzer şekilde ülkemizde Rize gibi dere yatağından başka bir yerde bina yapılamayan şehirlerimizde de binalar, alt katın tamamen boş olması şartıyla en az iki kat yapılmalı.Özetlemek gerekirse: Geç gelen yardım, yardım değildir! En iyi bağış para yardımıdır, gönüllü uzman ve insan gücünün de organize olanı makbuldür. Yönetimlerin afet zararlarını azaltmadaki ve afetlere hazırlıktaki beceriksizlikleri, ‘asrın felaketi, ülkenin gelmiş geçmiş en büyük felaketi’ vb. gibi sözlerle örtülemez. Birey olarak parmağımızı başkasına yöneltmeden önce de kendimizi yaptığımız hazırlık konusunda sorgulamalıyız...