Turistler, kurak bölgelerimizde, kurak aylarda yoğunlaşıyor. Böylece küresel iklim değişimi ve artan turist sayısı su güvenliğimizi fena halde tehdit ediyor! Ne yapmamız gerektiğini biliyor muyuz? Peki, öğrenmek ve harekete geçmek için ne bekliyoruz?
3-5 Mayıs arasında Haliç Kongre ve Kültür Merkezi’nde yapılan 2. İstanbul Uluslararası Su Forumu’na aktif bir şekilde katılıp konuşmacıları dinledim. İzlediğim oturumlardan biri “Küresel İklim Değişimi, Su ve Turizm”di. Turizm sektöründen kaç kişi bu oturumla ilgilendi bilemem ama bana konu çok ilginç ve önemli geldi. Küresel iklim değişimi turizm sektöründe su kullanımının resmini değiştiriyor. Örneğin, kuzey enlemlerde daha fazla, Akdeniz Bölgesi’nde daha az yağış, dolayısıyla kıt su olacak...
KİŞİ BAŞINA GÜNLÜK TÜKETİM 850 LİTRE!
Dünyada yabancı turist sayısı, 1950’de 25 milyon iken bu gün 880 milyona çıkmış. 2020’de sayının 1.6 milyara çıkması bekleniyor! Sayısal olarak patlama yapan turist nereye gidecek, diye baktımımızda ılık, güneşli fakat suyu kıt olan Akdeniz kıyıları gibi susuz bölgeler başta geliyor. Akdeniz kıyılarında özellikle de Doğu Akdeniz’de şu anda zaten şiddetli bir su kıtlığı yaşıyor. Bu bölgelerde emeklilerin yerleşimi ve yerel nüfusun artmasıyla zaten kişi başına düşen yıllık su miktarı hızla azalıyor. Bu etkenlere (istesek de, istemesek de) bir de küresel iklim değişiminin kurutan etkisiyle birlikte giderek artan su canavarı turistlerin sayısını da ilave etmeliyiz. Birleşmiş Milletler’in FAO örgütüne göre 1 kişinin kullandığı günlük su miktarının dünya ortalaması 161 litre. Türkiye için bu rakam 230 litre olarak hesaplanmakta. Bununla beraber Thomas Cook Group gibi önemli bir turizm aktörünün yaptığı bir hesaba göre 2010’da yabancı turistin her biri bir gecede ortalama 303 litre su kullanmış! Akdeniz bölgesinde kişi başına turistlerin günlük su miktarı ise günde 850 litreye kadar çıkabiliyor! Görüldüğü gibi turistlerin kullandığı su miktarı yerel halka göre çok fazla. Yabancı turist kelimenin tam anlamıyla bir su canavarı!
OPERATÖRLER TURİSTİ EĞİTMELİ
Özetlemek gerekirse yabancı turist, suyu bol soğuk bölgelerden suyu kıt sıcak bölgelere gidiyor. Bu turistler, bölgenin nüfusunu 10 kat artırabiliyor. Üstüne üstük ziyaretleri suyun en kıt olduğu mevsime rastlıyor. Küresel iklim değişimi, çevre tahribatı, kirlilik, nüfus artışı nedeniyle zaten su kıtlığı yaşayan halk, yerel yönetimlerin su kullanımına kendileri için getirdiği kısıtlamaları, turistik tesislerde görmeyince zamanla turizm sektörüne düşman da olabiliyor. Özellikle en çok su kullanan tarımla turizm sektörleri karşı karşıya gelebiliyor... Bu nedenlerden dolayı, Türkiye’yi bilmem ama Dünya Turizm Örgütü (WTO) “sürdürülebilir turizm” konusuna büyük önem veriyor. WTO’ya göre toplam su miktarından daha çok, suyun nasıl kullanılıp yönetildiği önemli. Bu yüzyılın ortasında turizm alanlarının yarısından fazlasının susuz kalmaması için şimdiden suyun verimli kullanılmasına büyük önem verilmeli. Turistler çoğu kez ne kadar çok su kullandığının farkında bile değil. Bu nedenle, turizm operatörlerinin turistin su tasarrufu için eğitilmesi konusunda önemli bir rol oynaması gerekir. Yani, turistin çevre bilincini evde bırakmaması konusunda uyarılması gerekiyor. Kişi başına düşen yıllık su miktarının 1000 metreküpün altına indiği bölgeler su kıtlığı yaşanan alanlardır. Böyle yerlerde turizm dahil ekonomik gelişme durur, insan ve çevre sağlığı tehlikeye girer. Bu nedenle, Türkiye, Akdeniz kıyılarında turizm sektörünü canlı tutabilmesi için suyla birlikte su kaynaklarını besleyen doğal çevreye gözü gibi bakmalı. Yani turistik bölge ve tesislerindeki altyapıya, eğitim ve su kullanımına önem vermeliyiz...