Biyolojik çeşitliliğin korunması yönünde son yıllarda tüm dünyada artan çalışmalara rağmen, türlerin korunarak kurtarıldığına dair olumlu haberleri çok nadiren duyuyoruz.
Bu nedenle, doğanın korunmasına ilişkin yerel örf, adet, gelenek ve modern bilgiyle uyumlu olan "kutsal ekoloji" gibi yeni yaklaşımlar artık devreye sokuluyor.
Kanada’daki Manitoba Üniversitesi Doğal Kaynaklar Enstitüsü’nden Prof. Dr. Fikret Berkes, "Kutsal Ekoloji" kavramını şöyle tanımlıyor: "Gelenekler, görenekler, inançlar ve yerel kültürlerdeki ekolojik yaklaşımlar." İşte bu bağlamda kutsal ekoloji, doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı amacıyla, şimdilerde yeniden keşfedilmeye başlandı. Hint ve Çin gibi köklü ve göçebe olmayan kültürler içinde doğal kaynakların korunarak kullanılmasına yardımcı olacak kutsal ekoloji örnekleri dünyanın en itibarlı bilimsel dergilerinde yayınlanıyor artık.
Çünkü gittikçe artan çevre tahribatını durdurabilmek için önerilen yeni ve modern yaklaşımlar, çoğu zaman yerel halk tarafından reddedilmekte. Oysa kabul edilen geleneksel uygulamalar asırlardır devam ediyor. O zaman modern ekolojinin gereklerini yerine getirirken, geleneksel ekolojiden faydalanmak, yerel halkların asırlardır kültürleri ile yaşattıkları uygulamaları modernize etmek doğal kaynakların korunmasına önemli katkılar sağlayacaktır.
ANADOLU’DA ÖRNEĞİ ÇOK
Ülkemizde kutsal ekoloji uygulaması sayılabilecek çok örnek var aslında. Ancak bu örnekler şimdiye kadar bu açıdan bütünsel olarak değerlendirilmemiş, ülkemizin birçok yerindeki uygulamalar tekil orijinallikler olarak topluma takdim edilmiştir.
Örneğin, Urfa civarında 300 yıl önce akarsularda, göllerde yaşayan balıkların acaba bu gün kaç tanesi halen varlığını sürdürebiliyor? Oysa Balıklı Göl’deki kutsal balıklar asırlardır "kutsal" kabul edildikleri için korunuyor. Bugün Van Gölü’nün endemik balık türü inci kefali, üreme zamanında yapılan yanlış avcılıkla karşı karşıya kalmış durumda. On yıldır üniversite, sivil toplum kuruluşları ve kamu kurumları elbirliği ile bu yanlış avcılığı önlemeye çalışıyor. Oysa Evliya Çelebi’nin bildirdiğine göre 1650’li yıllarda dere boylarındaki yatırları ziyarete gittiğine inanılan balık, yumurtlamaya giderken avlanmıyordu. Ayrıca, Erzurum’da bulunan Şehit Balıklar, Malatya-Arguvan’da bulunan kutsal balıklar ve daha birçok yörede kutsallaştırılmış "şehit", "gazi", "ermiş" balıklar var.
ORMANI LANET KORUYOR
Diğer taraftan ülkemizin birçok yerinde "beddualı/lanetli orman" kavramı vardır. Köyün bir tarafındaki orman belli bir süre için lanetlenir. Bu süre içinde kimse bu ormandan ağaç kesmez. Bir süre sonra oradan lanet kaldırılır ve başka bir bölüm lanetlenir. Böylece orman sürdürülebilir bir şekilde işletilmektedir.
Ayrıca eskiden posta hizmetlerinde kullanılan güvercinler, çekirge istilasından çok çekmiş Anadolu’da çekirge popülásyonunu kontrol eden leyleklere "taş atanın kolu kırılacağı"na inanılır. Geyik ve karaca avlanmasının uğursuzluk getireceği kanısı da bugün hálá geçerli.
Görüldüğü gibi ülkemiz kutsal ekoloji örnekleri açısından oldukça zengin. Bu örneklerin, kutsal ekoloji perspektifiyle sunulması, doğal kaynakların en önemlileri olan biyolojik çeşitliliğin sürdürülebilir kullanımına önemli katkılar sağlayacaktır. Bu nedenle, ilinde, ilçesinde, köyünde kutsal ekoloji örneği olanlar, bana ya da Prof. Dr. Mustafa Sarı’ya (msari@yyu.edu.tr) bilgi iletebilirse çok seviniriz. Ülkemizde çok sayıda örnek olduğunu düşünüyoruz ama onları sizin yardımınız olmadan ortaya çıkarmamız zor.