Paylaş
Büyüklere itaat ve ahlak düşüncesine dayalı öğretisi olan Konfüçyus, MÖ 551-479 yılları arasında yaşamış ünlü bir Çinli filozof. Şimdi bakalım Konfüçyus bizim durum için ne diyor, ben de onun dediklerini nasıl anlıyorum!
* Dostlarına güvenmemek, dostlarından kazık yemekten daha utanç vericidir: Buradaki kazıkcı dostlar, çoluk çocuk içine girdiğimiz çürük evlerimiz ve bize sürekli her şeyimiz tamam, halledik filan diyerek pempe tablolar çizen yöneticilerimiz olabilir mi!..
* İnsanlar sahip olduklarını küçümser, sahip olamadıklarını önemser: Yani hasarsız binalarımız, alamadığımız çadırlar gibi! * Hiç bir şey eyleme geçen cahillik kadar korkunç olamaz: Her afet sonrası kurulan çadırkentler gibi korkunç bir şey olamaz!..
* İyi olan her şeyi elde etmek zordur. Kötü olan herşeyi elde etmek kolaydır: İyi olan şey ile sağlam binalar, afet yönetiminden anlayan ve ona önem veren yöneticilerimiz kastediliyorsa bunları şu anDA elde etmek bizim için zordan da öte imkansız gibi!..
GEÇMİŞTEN DERS ALMAK MI DEDİNİZ
* Geçmişi öğrenen geleceği belirler: Bu söz bize ters! Bizim için geçmiş geçmişte kalmıştır ve ondan öğrenecek bir şey de yoktur. Geleceğimizi ise boş ver; gelince bakarız!..
* Dans edemeyenin eline kılıç vermemeli: Yani zati muhterem dağıtmasını bilmeyene yardım malzemelerini, ehli olmayana yetki vermeyin demek istiyor, tabii ki anlayana.
* Yüce insan önce yapacağını yapar, sonra ona göre konuşur: Bu da bize ters bir söz! Örneğin TV’lerde bağış yapacağım diyenlerin bazıları sonradan vaz geçiyor. Yetkililer de afet öncesi riski azaltıp bağış gibi konuları nasıl yöneteceğini planlamıyor; ama hep konuşuyor!
* Kendine saygı duyana başkaları da saygı duyar: Adama göre iş verme uygulamamız aklıma geldi. Örneğin beni hastaneye başhekim yapmak isteseler kendime saygımdan öyle bir teklifi kabul etmem. Edersem o koltukda beni gören hiç kimse de bana saygı duymaz...
* Gerçek bilgi kendi cehaletinin farkında olmaktır: Afet yönetimimize 1950 mantığı hakim ama farkında değiliz. 9 hizmet grubu, at nalı şeklinde masa ve onun başından herkesi yönetebileceğini düşünenler, müdahale odaklı hazırlıklar, çadır gibi afet yönetiminde yeri olmayan şeyleri afet yönetimi sanan yetkili ama bilgisizler...
* Kusurlu bir elmas, kusursuz bir çakıl taşına yeğdir: Afet yönetim sistemi içinde yeri ve görevi doğru bir şekilde belirlenmemiş arama kurtarma ve (topuklu ayakkabı gibi) yardım malzemeleri, uçan hastaneler en son teknoloji olsa ne yazar.
* Doğal olarak bütün insanlar eşittir ama icraatte aralarında uçurumlar vardır: Bu sözü işinin ehli olup işini bilenle, hem işten anlamayan, hem de yan gelip yatan aynı ünvanlı ve maaşlı insanlar eşittir diye anlıyorum! Ama performansa gelince işler değişiyor!
KÜÇÜK İNSANLAR VE GÖLGELER
* Yüce insan aradığını kendinde bulur. Küçük insanlar ise başkalarında: Afet yönetiminde esas olan halkı afetlerin ilk 72 saatine hazırlanmasıdır. Yani afet sonrası insanları en çok koruyan kendi bilgisi ve hazırlıdığır. İnsanları ilk anlarda başkalarından gelecek yardımlara muhtaç edip onları zor durumda bırakmamamız lazım...
* Bilgi insanı şüpheden, iyilik acı çekmekten, kararlı olmak korkudan kurtarır: Bilgili olsak hasarsız ve az hasarlı binaların değil artçılarda; tekrar aynı deprem olsa bile yıkılmayacağından şüphe etmez, soğukta acı geçmeden, korkmadan içeri girebiliriz...
* Bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri varsa, o yerde güneş batıyor demektir: Farklı bir konuda bilgili olup afet yönetiminde uzman gibi kanal kanal dolaşanlar yüzünden de oluşan bilgi kirliliği afet yönetiminde doğru yolu bulmamızı engelliyor.
* Herkes göremese de, her şeyde güzellik vardır: Evet Van Depremi sonrasındaki “Evim Evindir Van” kampanyası ve İstanbul’daki ilçe belediyelerinin Van’daki köylerle eşleştirilmesi sonucu halkımızın gösterdiği dayanışma çok güzeldi.
* Derin olan kuyu değil, kısa olan iptir: Özetle Van’daki çok büyük bir afet değildi, ama (ne kısası!) Türkiye’de doğru bir afet yönetim sistemi kağıt üzerinde bile mevcut değildir.
Tabii ki bütün bunlar anlayana Çekirge!..
Paylaş