Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu
Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu
Prof.Dr. Mikdat KadıoğluYazarın Tüm Yazıları

Deprem ışıkları karanlık bir nokta alev topu ise başka bir yerde!pp

20 Ekim akşamı Manyas’ta yaşanan 5,2’lik depremde vatandaşlara göre patlama sesiyle sarsıntı başladı ve gölün üzerinde kırmızı bir ışık görüldü.

Sarsıntı sırasında Manyas Gölü’nde "alev topu" görüldüğü iddiaları halk arasında paniğe neden oldu. Bunun üzerine Balıkesir Valiliği tarafından MTA uzmanlarınca gölde bir inceleme yapılması istendi.

Alaska Üniversitesi’nin Jeofizik Enstitüsü sismolojisti T. N. Davis’e göre "deprem ışıkları" sismolojide en karanlık noktalardan biridir. Şaka ile karışık yapılan bu tespitle bu tür ışıklara katı yer bilimlerinde yeterince önem verilmediği anlatılmaktadır. Atmosferdeki optik olayları inceleyen meteoroloji mühendisleri ise yıldırım topları vb. dünya ışıklarından ayırt edebilmek için, deprem ışıklarını da incelemek zorunda.

*

Eskiden beri bu tür ışıklar her yerde görülüyor. Antik Hindistan ve Çin’de bu tür ışıkların görüldüğü yerlere tapınaklar yapılmış. Japonlar bu tür ışıklara "samurailerin ruhu" demek olan "hito dama" demiş. Japon banknotlarında İmparator Hirohito bir yıldırım topu içinde gösterilmiş. Batılı ülkelerde bu tür ışıklar eskiden "define ışıkları" ve "düşman savaş uçağı" şeklinde adlandırılmış. Günümüzde ise bu tür ışıklara UFO da deniliyor.

Deprem ışıklarına ait ilk kayıtlar M.Ö. 373’e, Antik Yunan’a kadar geriye gitmekte. Bu tür ışıklar üzerine bilinen ilk araştırmalar 1930’lu ve 1960’lı yıllarda yapılmış ve bir seri fotoğrafla kayıtlara geçirilmiş. Örneğin, 26 Kasım 1930’da Japonya’nın Izu yarımadasında deprem sonucu tektonik stres bölgelerinde ortaya çıkan ışık topuna "deprem ışığı" denilmiş. 1976 Çin depreminde geceleyin deprem ışıkları, deprem merkezinden 320 kilometre uzaklığa kadar bir alanı gündüz gibi aydınlatmış ve insanları odalarında elektrik ampullerinin yakıldığına inandırarak uyandırmış.

USGS, 29 Kasım 1975’de Hawaii Kalapana depremi ve sonrasında beyaz ile açık mavi renklerde deprem ışıkları gözlemiş. Kanada’da Kasım 1988’den Ocak 1989’a kadar gözlenen ışıklar Nature dergisinde "Earthquake Lights and Seismicity" başlıklı makaleye konu olmuş. 1995’de Japonya’daki Kobe depreminde benzer ışıklar gözlenmiş ve ortaya çıkan "deprem bulutunun" resmi de çekilmiş. Benzer şekilde, Hindistan 22 Mayıs 1997 Jabalpur ve 17 Ağustos 1999 İzmit-Gölcük Depremi’nde de deprem ışıkları rapor edilmiş.

USGS’den J. S. Deer, Laurentian Üniversitesi’nden M. A. Peringer ABD’nin orta bölgesinde 19 yıl boyunca açığa çıkan sismik enerji ile rapor edilen ışık olayları arasında önemli bir ilişki olduğunu ortaya koyuyor. 1954’de yapılan bir araştırmaya göre de dünya ışıklarının yüzde 80’ni, jeolojik kırıkların olduğu bölgelerde gözleniyor. Deprem olmadan görüldükleri zamanlar, fay hatları vb. tektonik stres olan yerlerdeki dünya ışıkları yanlışlıkla "yıldırım topları" olarak da adlandırılabiliyor.

*

Özetle fay hatları üzerinde tektonik sıkışma ve gerilmeden dolayı herhangi bir sallantı veya deprem olmadan da bu tür alev topları zaman zaman görülebiliyor. Yani deprem anında fay hattında alev topu gördük diye paniğe ve araştırma yaptırmaya pek lüzum yok. Aslında depremde ışıklar veya alev topu değil; kötü yapılmış binalar, sabitlenmemiş eşyalar, deprem anında ve sonrasında halkın yapacakları konusundaki hazırlıksızlık ve eğitimsizlik bizi korkutmalı. Eğer acilen bir araştırma veya inceleme yapılacaksa; 1999 Marmara Depremlerinden sonra birey, aile, kurum, mahalle, ilçe, il ve ülke olarak neden hálá afetlere karşı gerektiği gibi hazırlanmadığımız ve eğitilmediğimiz üzerine yapılmalıdır.

Şimdi görülmese bile bir "kızıl elma" gibi esas alev topu tam da bu noktada durmaktadır.
Yazarın Tüm Yazıları