Alçak yerde yatma sel alır yüksek yerde yatma yel alır
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Tarihi ve turistik serhat şehrimiz Edirne’yi sel alınca benim de sel hakkında bir şeyler yazmam farz oldu.
Fakat bende "Edirne’den izlenimler" bulamayacaksınız, çünkü yıkım olduktan sonra afet bölgesine gitmemeyi tercih ederim. Benim işim daha çok testi kırılmadan öncesi ile ilgili. Fakat bir istisna yapıp geçenlerde Kızılay’ımızın Pakistan’daki deprem bölgesine düzenlediği geziye katılacaktım. O da George W. Bush’un aynı tarihte Pakistan’ı ziyaret etmeye kalkması yüzünden mümkün olmadı. Bu durumda beni de dünyadaki diğer Bush mağdurları arasına yazın lütfen!
Başından beri Edirne’deki seli, bölgede uzun bir taşkın turu yapan değerli gazetecimiz Yalçın Bayer’in yazılarından ve o bölgeden "Türkiye Afet Haberleşme Grubu"na gelen e-postalardan takip ediyorum. (Op. Dr. Mehmet Eryılmaz ve Prof. Dr. İ. Hamit Hancı’nın teknik moderatörlüğünü yaptığı afettr e-posta grubuna siz de üye olmak isterseniz afettr-subscribe@yahoogroups.com adresine bir e-posta göndermeniz yeterli.)
Afettr grubunda şöyle deniliyor: "[Edirne’de] Yıllardır tekrarlanan ve yeterli tedbirlerin alınmaması sonucu çok da doğal gibi görünmeyen bu afetle ilgili gelişmeleri ve oluş nedenleriyle ilgili bir değerlendirmeyi önümüzdeki günlerde sizlerle paylaşmayı umuyorum." Bu satırları görünce önce sel olayı nedir, selle nasıl mücadele edilir, konusundaki görüş ve önerilerimi çok kısa bir şekilde sizinle paylaşmak istedim.
FELAKETİN ADI NE
Sel, bulunduğu yerde yükselerek veya başka bir yerden gelerek genellikle kuru olan yüzeylerin suyla kaplamasına denir. Sel sularının fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplara neden olup, normal yaşamı ve faaliyetleri durdurarak veya kesintiye uğratarak, olumsuz bir şekilde etkileyen ve yerel imkánlarla baş edilemeyen durumlarda da sel afeti gerçekleşir. Bu durumda, Edirne’de bazı yerler selden dolayı bir "afet bölgesi"ne dönüşmüştür.
Edirne’de görülen bu afetin adı nedir? Taşkın mı? Sel mi? Feyezan mı? Şişmiş su mu? Bunun için sellerin oluşum sürelerine göre literatürde aldığı isimlere bakalım: Yavaş Gelişen Seller, Hızlı Gelişen Seller ve Ani Seller. Bu durumda Edirne’deki sel bana göre (1-2 haftada oluşan) yavaş gelişen bir seldir. Oluşma yerleri bakımından seller, Dere ve Nehir Selleri (Taşkınlar), Dağlık Alan (Kuru Vadi) Selleri, Şehir Selleri, Kıyı Selleri ve Baraj Selleri gibi beşe ayrılır. Ülkemizde neredeyse her sele "taşkın" demek gibi yanlış bir alışkanlığımız var ise de Edirne’deki akarsularla ilgili olan bu sellere taşkın denilebilir. Diğer bir deyişle Edirne geçen haftalarda "yavaş gelişen bir taşkın"la karşılaştık...
Nehirler boyunca sellerin oluşması doğaldır. Bazı nehir selleri mevsimsel olarak ilkbahar yağışlarının erittiği kar sularının nehirleri doldurmasıyla oluşur. Dere ve nehirlerin su seviyeleri, yağmur fırtınalarında da hızla yükselebilir ve seller yağmur kesilmesinden önce başlayıp yağmur kesilmesinden sonra da devam edebilir. Diğer bir deyişle Meriç, Tunca ve Arda boylarında sel oluşması çok doğaldır. Fakat yıllardır tekrarlanan bu doğal sel afeti için yeterli tedbirlerin alınmamış olması şu an ortaya çok da doğal olmayan bir durum çıkartmakta. İstanbul ve İTÜ’den tanıdığım kadarıyla Prof. Dr. Veysel Eroğlu’nun yönetimindeki DSİ, destek verildiği takdirde kangrenleşmiş bu problemi kökünden çözer... DSİ, 578 adet baraj ve gölet vb. su yapıları inşa ederek ülkemizdeki akarsu sellerinin sayısını önemli ölçüde azaltmıştı. Bununla birlikte, taşkın yıllıkları incelediğinde Türkiye genelinde 1956-97 yılları arası onar yıllık dönemlere göre nehirlere bağlı olan sel sayısı azalırken, ölüm sayısı ve maddi zararlar hızla artıyor. Diğer bir deyişle, dere yataklarına müdahale ve yerleşimler barajların getirdiği yararlardan daha fazla zarar veriyor. Böylece çarpık yerleşimler, ne "Ateş ile su hatıra bakmaz. Alçak yerde yatma sel alır, yüksek yerde yatma yel alır" gibi atasözlerimizi, ne doğayı, ne de kanunlarımızı dinliyor...
58 SANİYEDE SEL
Zaten küresel ısınma, yağış şiddetinde büyük artışa neden olmakta. Böylece artık şiddetli yağışlar, kuru su kanallarını veya küçük çayları, hemen gürül gürül akan tehlikeli sel sularına dönüştürüyor. Örneğin, Arizona’daki kuru vadilerde ani sellerin 58 saniyede gelişebildiği tespit edilmiş. Özellikle binalar, yollar ve otomobiller için parklar inşa edilmesiyle, doğal bitki örtüsü yok edilmiş şehirlerde yağışın toprağa sızması artık çok zor. Böylece, şehirleşme yüzeysel akışı doğal yüzeylere göre 2 ila 6 kat artırıyor. Bu nedenle şehirlerde ani seller daha sık oluşmakta. Sonuçta cadde ve sokaklar nehirlere, binaların bodrum katları da birer ölüm tuzağı "kapalı yüzme havuzlarına" daha sık dönüşmekte!
Sellerle mücadelede, akarsu yatağını düzeltme ve düzenleme, sel kontrol setleri ve barajları, duvarları ve derivasyon kanalları, yağmur suyu drenaj sistemi, binaların taşınması, yükseltilmesi, vb. gibi sadece yapısal ve mühendislik yaklaşımlarını uygulamak yetmez. Bütün bunların yanı sıra, sel yatağı zonları / kamulaştırma / yasalar, rölekasyon, özel kullanım ve yapı izinleri, nehirlere ait sulak alanların geri verilmesi, afet yönetimi ve sel sigorta gibi yapısal olmayan yöntemlerin de gerektiği gibi kullanılması şart.
Unutmayın, "100-yıllık sel", yüz yılda bir oluşan sel demek değildir; her yıl sel oluşma ihtimali yüzde bir veya daha büyük olan sel demektir. Yani bu sel her sene tekrarlanabilir... Ayrıca, sel sularına asla girmeyin ve sel sularına hiç temas etmeyin! Sel suları kanalizasyon, tarımsal, kimyasal, vb. tehlikeli maddelerle kirlenir. Sel sularıyla temas eden malzemeleri (çok gerekliyse) çamaşır suyu vb. ile iyice temizlemeden kullanmayın.