Afyonkarahisar Mevlevihanesi ile Sultan Dîvânî Mevlevihane Müzesi’ni görmelisiniz
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Afyonkarahisar Mevlevihanesi, Asitane denilen, çile çıkarılabilen 15 mevlevihaneden biri.
Dünyadaki yüz kadar mevlevihane arasında, Afyonkarahisar Mevlevihanesi, Konya Mevlevihanesi’nden sonraki en önemli mevlevihanedir. Bu etkileyici yeri herkes görmeli!
Çünkü Hz. Mevlana sağlığında iken gittiği ve Çelebi Sülalesi denilen soyunun Konya’dan sonra önemli bir yoğunlukta yaşadığı yer Afyonkarahisar’dır. Torunlarından Sultan Dîvânî’nin icraatları, hem Mevlevilik tarihi hem de Afyonkarahisar Mevleviliği açısından çok önemli. Sultan Dîvânî, Afyonkarahisar Mevlevihanesi’nin en önemli şahsı olup, kabri mevlevihanenin içerisindedir. Ayrıca, mevlevihanelerde 40 hatimli dua ile pişirilen Şifalı Aşure geleneği, Sultan Dîvânî döneminde Afyonkarahisar’da başlamış. Günümüzde de bu gelenek sadece Afyonkarahisar’da devam etmekteymiş.
Afyonkarahisar Mevlevihanesi, Asitane denilen, çile çıkarılabilen 15 mevlevihaneden biri. Çile, nefsi terbiye etmek için yaşanan bir süreç, manevi bir eğitim dönemidir. 1001 gün süren bu dönemde, insan ahlakının olgunlaşması konusunda önemli merhalelerden geçilir. Çile çıkarmak için mevlevihaneye gelen şahıs (can), ilk 3 gün Matbah’da (Mutfak) bulunur ve olan bitenleri izler. Eğer çile için kalmaya karar verirse bunu Kazancı Dede’ye söyler. Kazancı Dede, mevlevihanenin şeyhinden sonra en önemli şahıstır. Bu önemli şahsın mutfakta bulunmasının sebebi; mutfağın ham olan insanın piştiği yer olmasıdır. Görünüşte yemek pişiriliyor gibi ise de, Kazancı Dede’nin rehberliğinde Can’lar pişer.
1001 gün sürecek çile döneminin ana prensibi, insanın insana hizmetidir. Nefs, insan ayırt etmeden hizmet etmeyi pek sevmez. İnsanların kimlik ve şöhretlerine göre yön değiştirir. Fakat mevlihanelerde dervişler, kendi benliğini bir kenara bırakarak, herkese hizmet etme konusunda titiz davranır. Bu hizmet dönemi 18 basamaklı: Pazarcılık ile işe başlar. Tahmisci (kahveci), tahmisci başı, çerağcı (aydınlatma işleri), çerağcı başı, abrizci (su taşıma-temizlik işleri), abrizci başı gibi görevler sırası ile icra edilir. Tuvalet temizlemek de bu görevler arasındadır. Tuvalet temizlemekle, başkasının ayıbını örtmeyi başarmaya çalışır derviş. Başkasının ayıbını örtmek, nefse en ağır gelen şeydir. Çünkü nefs daha çok, kendini övmeyi, başkasının ayıbını ortaya çıkarmayı sever! (Bende de bundan var galiba!)
Çilenin son 40 günü Halvet’te geçer. Halvet; Allah’la baş başa kalmak demekmiş. Bu, Hz. Musa’nın Tevrat’ı almak için Tûr Dağı’nda kaldığı 40 gecenin temsili. Çile çeken can, dua ile halvet odasına alınır ve 40 gün boyunca, abdest, tuvalet ve cuma namazı hariç bu odadan çıkmaz. Artık Nefs Muhasebesi’nin bu son dönemini de başarı ile tamamlarsa, Şeyh Efendi tarafından ona Sikke denilen Mevlevi Külahı giydirilir. Külahı artık onun nefsinin mezar taşıdır. Semazenin beyaz tennuresi de nefsinin kefeni. Siyah hırka dünyayı temsil eder. Sema ayini sırasında semazenler hırkalarını çıkarırlar, yani dünyayı bir kenara bırakırlar. Ahlaki olgunlaşmanın gerçekleşmesi için dünya hırsının bir kenara bırakılması gerekir.
Postnişin; mevlevihanenin şeyhi ve post sahibi kimsedir. Posta oturmak tekkelerde bir gelenek idi. Post; Hz. İbrahim’in oğlunu kurban etme imtihanı sırasında gönderilen kurbanlığın temsilidir. Yani fedakârlığın sembolüdür. Ayrıca postnişinin postu kırmızı renklidir. Kırmızı; vuslatın (kavuşmanın) rengidir. Güneş batarken ufuk kızarır. Aslında başka bir memlekete kavuşan güneş bize batıyor gibi görünür. Hz. Mevlana’nın, kendi ölümünü, Şeb-i Aruz (kavuşma gecesi) diye adlandırmasının sebebi de budur. Sema; Hz. Mevlana’nın manevi coşkusunun, ete kemiğe bürünmüş halidir. Sema; kudümzenin kudüme bir-iki darbe vurması ile başlar. Bu vuruş, Allah Teâlâ’nın kâinata “Ol” emrini verişini temsil eder. Yani Sema töreni, önce kâinatın yaratılışını anlatır. Ardından da neyzen, bir taksim yapar ve neyle Allah Teâlâ’nın Hz. Âdem’i yaratırken kendi ruhundan üfleyişini temsil eder. Semazenlerin dönüşü de yedi bölümdür ve sonunda İnsan-ı Kâmil olunur. Kısaca Sema; varoluş ve mükemmelliğe doğru yönelişi ifade eder.
Müzede bulunan temsillerden biri de, Hz. Mevlana’nın Mesnevi’sini okuyup yorumlayan Mesnevihan’dır. Mesnevi, dünyada en çok okunan kitaplardan biri. Burada hattatlar da çizgi sanatının ustalarıymış. Çünkü harfler çizgilerden oluşur. Kuran-ı Kerim’de “Allah insana kalemle yazmayı öğretti” ayetinden dolayı hattatlar için yazı kutsaldır. Bundan dolayı da hiçbir yazının üzerine basmazlarmış. Onların bu hassas davranışı, yazı yazarken hata yaptıkları duruma da yansımış. Hatalarını parmakları ile yalayarak düzeltirlermiş. Çünkü silmek, saygısızlık ifade eder. Mürekkep yalamak deyimi de buradan gelmekte. Afyonkarahisar Mevlevihanesi ve Sultan Dîvânî Mevlevihane Müzesi’ne gidip Namık Kemal’in annesinin mezarını, mevlihanenin kadın yöneticilerini, derviş hücrelerini, postnişin, halvet, sema, mesnevihan ve hattat odaları ile birlikte buralardaki etnografik eserler dahil birçok şeyi kendi gözlerinizle görün. Ayrıca Müze Müdürü Lokman Solmaz Bey’in davudi sesinden de buranın tüm sırlarını dinleyin. Çok etkilenecek ve pişeceksiniz!