Paylaş
Çocuğunuzla birlikte davetli olduğunuz açılış törenine bir boğanın sürüklene sürüklene getirilişine ve bir ayağından vinçle havaya asılarak kurban edilmek istenmesine tanık olsanız ne yaparsınız? En kötüsü çocuğunuzun gözlerini kapatır, siz de yüzünüzü çevirirsiniz. Olmadı, hemen orayı terk edersiniz.
Geçen hafta Antalya’daki açılışta boğayı karşısında gören Serik Müftüsü Mustafa Altun da önce din adamı şapkasıyla tepkisini ortaya koydu. “İslam’da bu şekilde kurbanın yeri yok, çocukların önünde yapmayın” dedi, dinletemedi. Sözü dinlenmeyince de çekti gitti. Her şerden bir hayır çıkarmış ya... Bu davranışıyla sadece oradakilerin değil, medya yoluyla milyonlarca kişinin dikkatini çekti; yanlışı herkese gösterdi. Müftü Mustafa Altun ile olayın öncesi ve sonrası ile İslam’ın hayvanlara bakışını konuştuk.
DİLSİZ ŞEYTAN OLAMAZDIM
Kurban edeceğimiz bir hayvan da olsa canlıdır, insanca davranılması gerekir. Uluorta kurban kesimi, bu ibadetin aslına da mantığına da, özüne de aykırıdır. Hayvanın o şekilde ıstırap içinde olduğunu gören çevredeki çocuklar üzerinde psikolojik etkileri olabilir. Hamile kadınların çocuklarına, psikolojilerine zarar verebilir. Bir ayet var: “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.” Orada bir yanlış vardı ona müdahale etmeye gayret ettik. Her duyarlı, insani değerleri taşıyan varlığın bu tepkiyi göstermesi gerekir.
KURBAN KESMEK ŞART DEĞİL
Zengin insanlar için bayramlarda kurban kesmek vaciptir. Ama insanlar, bir iş olacağı zaman da şükür kurbanı olsun, adak kurbanı olsun illa kurban kesme çabası içerisinde. Oysa Peygamber efendimiz Bedir Savaşı’ndan sonra, “10 Müslüman çocuğuna Kuran okutun” demiş. Bu tip şeylerde insanların eğitimine katkıda bulunmak, yoksul kimseleri giydirmek, barındırmak, evlenemeyecek çifte yardımcı olmak da mümkün.
Tüm dinlerde kurban ibadeti doğru veya yanlış vardır.
Hatta ilk insan Adem aleyhisselamın çocuklarında da vardı. Maide Suresi’nde “Niyetinizin kabul olup olmaması noktasında kurban kesiniz” denir. Yani kurban insanlığın yaratılışında var olan bir ibadet şeklidir ama çığrından çıkarılmaması gerekir.
ÖKÜZLERİMİ KARDEŞ GİBİ SEVERDİM
Öğrencilik yıllarımda köyde koştuğumuz bir çift öküzümüz vardı. İlçeye taşınırken onları sattık. Satılırken ben köyde yoktum. Sonra “İyi ki yoktum, yoksa kapıdan götürülürlerken muhakkak ağlardım” dedim. Öyle bir sevgi vardı. Tabiri caizse kardeş gibi bir sevgi vardı; onları çok seviyordum.
MATADORA DA DUR DEMEK LAZIM
Dünyada da benzer şeyler oluyor. Bugün ulusal bir kanalda 11 yaşındaki matadorun 6 tane boğayı öldürdüğü ve rekor kırdığı haberini izledim. Bunlara da dur denmesi gerekiyor. Artık “Benim köyüm, sizin ilçeniz, öbürünün vilayeti, başkasının devleti değil. Dünya bütün halinde; bir yerdeki güzellik de, yanlış da anında bütün insanlığa ulaşıyor.
AÇILIŞ SAHİPLERİ DE PİŞMAN OLMUŞ
Onlar (açılış sahipleri) da şu anda keşke diyorlar, hatalarının farkına varmışlar. Bir söz vardır: “Aman diyene kılıç kalkmaz”. Hatanın farkına varılmışsa, mesele mecraına ulaşmıştır. Bizim insanlarımız kötü insanlar değiller, bilinçlendirilmemişler. Onları bilinçlendirdiğimiz takdirde çok daha faydalı, çok daha insancıl, çok daha merhametli olacaklardır.
MÜFTÜ ARTİSTLİK YAPMIŞ DEDİLER
Aldığım tepkiler binde 999 oranında olumlu. İnternetten yayınlanan yorumlarda sadece bir olumsuz görüşe rastladım. “Müftü artistlik yapmış” diye. Ama insanlar düşüncelerinde hür ve bağımsızdır. Bekir Coşkun’un yazısını ise baştan sona okudum. “Acaba aynaya mı baksam, bu ben miyim” diye düşündüm. Çok duyarlı ve fazla övgülü. Tabii onun duyguları, saygı duyuyorum.
Şehriban OĞHAN soghan@hurriyet.com.tr
Paylaş