Körolası duygularım...

İnsanlar hayvanların duyguları olup olmadığını her zaman tartıştılar.

Darwin; insanoğlunun doğadan bir değişim sonucu geldiğini ünlü teorisinde ileri sürdüyse de, o hayvanların duygularının olmadığını açıklayan ilk bilim adamıydı.

Onun bu hatası duyguları olan hayvanlara çok pahalıya mal oldu.

Bu yüzden ben o ünlü Darwin'in uyduruk bir bilim adamı olduğunu hemen anladım.

Newsweek Dergisi'nin bu son sayısında ise; çağdaş bilim adamları hayvanların duyguları olduğunu açıkladılar.

Onlar da geç kaldılar ya...

*

Keşke daha öncelerden Nuriye Teyze'ye sorsalardı.

O; sadece ağıta benzeyen hüzünlü şarkılar söylediği zaman gelip başına konan ve ‘‘ağlama’’ der gibi kanat çırpan kanaryasını onlara gösterirdi.

Duygu Canbaş Abla’ya sorsalardı...

Köpeği Boncuk, sevgilisi sandığı o küçük yastık çamaşır makinesinde yıkanırken, makinenin başından asla ayrılmayıp onu nasıl sabırsızlıkla beklediğini.

Nedret Amca'ya sorsalardı...

Ormanda yaşayan o inanılmaz güzellikteki anne Beyaz'ın, önüne konulan ekmeği karnı çok aç olduğu halde yemeyip, yavrularına nasıl taşıdığını anlatırdı bilim adamlarına.

Bizim Tekir'e sorsalardı...

Valizler hazırlanıp da evin kepenkleri kapatıldığı zaman, niçin o uzaktaki duvarın üzerine sindiğini, kuyruğunu niçin dolayıp sanki yüreğine bastırdığını, niçin verilen yemekleri artık yemediğini...

Saksağanlara sorsalardı...

Yavruları uçamayıp yere düştüğünde, o çığlıkları niye attıklarını, çevreyi dolanıp dolanıp kedileri gözetleyip, sonra yine çılgınlar gibi niye bağırdıklarını...

Bilim adamları ‘‘hayvanların duyguları olduğunu’’ nihayet fark ederken, aslında ben onların duyguları olmadığını anladım.

Onların bu geç idrakleri yüzünden hayvanlar çok acı çektiler.

Deneylerde kullanılıp, işkence gördüler, doğrandılar, parçalandılar, öldürüldüler, oraları-buraları koparıldı.

Yavruları ellerinden alındı, anneleri vuruldu.

Nasıl olsa duyguları yok diye...

Bilim adamları bu kadar mı kör...

Bana sorsalardı...

Ben onlara anlatırdım; sevgimi, mutlu olduğum zamanları, sevdalarımı, rüyalarımı, hasretlerimi, özlemlerimi, acılarımı...

Beni bırakıp tatile gittiklerinde niçin günlerce koltukların arkasına saklandığımı...

Bir çocuk gördüğümde niçin kuyruk sallayıp, havalara fırladığımı...

Bir bir anlatırdım bilim adamlarına...

Körolası duygularımı anlatırdım...


İstanbul sokaklarından topladığı 8 kedisini İsrail'e götürecek


Hayvan sevginiz nasıl başladı?

-Ben de çocukluğumdan beri hayvanları çok severim. Kızım ve torunlarıma da bu sevgiyi aşıladım. Kızkardeşim kedilerimden birinin iki yavrusunu İsrail'e götürdü. Bu sevgiden ötürü ne et yerim, ne deri, ne de kürk giyerim. Çantalarımın bile çoğu plastiktir.

Onları sokaktan mı aldınız?

- Evet, hepsini sokaktan aldım. Sekiz kedim ve bir köpeğim var. Kedilerden en eskisi dokuz senedir benimle. Köpeğim ise iki haftadır yanımda. Yaralı olduğu için eve aldım, birine verecektim ama şimdi çok alıştım.

Kedilere daha mı düşkünsünüz?

- Kedileri daha çok severim. Kediler için nankör diyorlar. Bunu kabul etmiyorum. Kocan da arkadaşın da aldatabilir seni.

Sokak hayvanlarını evinize almanıza tepki gösteren oldu mu?

-Oturduğum çevrede hayvansever sayısı oldukça yüksek.

Misafirlere nasıl davranıyorlar?

- Diplomat olduğum için evimde çok toplantı oluyor. Kediler insan gelince hemen saklanıyor, üç-dört saat geçince tehlike olmadığını anlayarak çıkıyorlar. Misafirlerimle beraber onları seyrederek eğlendiğimiz çok oldu.

Türkiye'de hayvanlar yeterince seviliyor mu?

- Türkiye'de birçok kişi sokaktaki hayvanları besliyor. Keşke bütün insanlar artık yemeklerini sokaktaki hayvanlara verseler. Derneklerde çok çalışan insan var ama aktif bir mücadele göremiyorum.

İsrail'deki durum nasıl?

- İsrail'de kedi yoktu eskiden. İngilizler getirdi. Şimdi sokakta kediler var ama köpek yok. Hayvan hakları ise gerçekten çok kuvvetli. Kaz ciğeri satan dükkanlara bile insanlar sürekli karşı çıkıyor. Hayvan olan sirkler de İsrail'e gelmiyor.

İsrail'e kedilerinizi ve köpeğinizi götürecek misiniz?

- Ekim sonunda gidiyorum. Şimdiden havayolları ile temasa geçtim. Kargoya onları nasıl teslim edeceğim hiç bilmiyorum. Onları uyutucağım, iki tane hap da ben alacağım. Benim İsrail'e varışım tam filmlik olacak. Hayvan ithalatçısı diye belge almam gerekecek herhalde.


SİZ PAKO’YA SORUN PAKO DA UZMANA


Veteriner Hekim Talat GÜLBAY


Kedi ve köpeklerde anal kese problemleri

Anal keseler (anal bezler), kedi ve köpekte anüsün dışa açıldığı yerin sağ ve sol tarafında hafif aşağı doğru yer alan ve özel bir salgı üreten iki bezdir. Bu bezler ürettikleri özel salgıyı anüs bölgesinde dışarıya doğru bırakırlar.

Normalde kedi ve köpekler dışkılarını yaparken, bu bölgede oluşan basınçla anal keselerin içindeki sıvı dışkının üzerini kaplayacak şekilde boşalır. Bu sıvı sayesinde diğer kedi ve köpekler koku yoluyla dışkıyı yapan hayvanı tanırlar. Çünkü bu keselerin ürettiği sıvı her hayvan için spesifik bir kokuya sahiptir.

Kedi ve köpeklerde anal kese problemleri yaygın problemler arasında. En önemlileri ise anal keselerin akıtıcı kanallarının tıkanması, anal kese enfeksiyonları ve apselerdir. Akıtıcı kanalların tıkanması ya da çok yumuşak gıdalar tüketen hayvanlarda oluşan dışkının yeterli basınç yapmaması sonucu kese boşalamaz ve anal keselerde gereğinden fazla salgı birikir. Bu durumda kedi ve köpekler popolarını yere sürterek ya da o bölgeyi aşırı yalayıp ısırarak rahatsızlıklarını gösterirler.

Ayrıca anal keselerin akıtıcı kanallarından kese içine girip yerleşen bakteriler enfeksiyon ve apselere yol açabilir. Bu durumda da aynı belirtiler görülür ve tıkanmaya göre çok daha sancılı bir tablo ortaya çıkar. Anal keselerin dolduğu ve yukarıdaki belirtilerin ortaya çıktığı durumlarda veteriner hekiminize başvurup yardım almalısınız.


PAKO’ya mektuplar


Köpek cenneti vardır umarım


Küçük Keş'e;

Paris, 34 metrekarelik ufak bir stüdyo, Rue Cler'in başı.

Küçücüktün, kocaman bir adam gibi yanımdaydın. Dostumdun ve yaban ellerdeki yalnız anların vazgeçilmez kurtarıcısıydın. Komiktin, inatçıydın, yaramazdın, umarsızdın, meraklıydın, asiydin, sadıktın, korkusuzdun. En önemlisi benimdin. Ne çok oturduk seninle akşamları geç saatlere kadar, kimi zaman ne çok anlattım ve sıkılmadan dinledin beni. Kimi zaman ne çok sustum ve sessizce bekledin beni, keyfimin yerine gelmesini. Az mı koştuk seninle Eiffel'in altındaki bahçelerde, az mı kovaladık beraberce küçük köpekleri, az mı korkuttuk itfayecileri, pizzacı çocukları, çöpçüleri?. Az mı korktuk uçağa binmekten, az mı özledik sevdiklerimizi, az mı aşındırdık Paris sokaklarını?.. Hiç üzmedin beni, belki kızdım sana bazen ama cahilliğime ver. İlk denememdi biliyorsun. Şu son 11 yıl boyunca hep anlamaya çalıştım seni, hep korudum, hep inandım sana. Karşılık beklemeden sevmeyi senden öğrendim, kedilerin garip yaratıklar olduğunu, erkeklerin kulaklarının yalanmasından hoşlanmadıklarını, ısrarla mızmızlanmaya devam edersen birinin muhakkak sana yemek vereceğini, ağaçlıklı sokakların ve balkonlu evlerin daha güzel olduğunu, bol bol su içmek gerektiğini ve bir de gerçek dostluğun sonsuz olduğunu. Sen gideli iki hafta olmak üzere. Köpek cenneti diye bir yer vardır umarım. Dünyanın en tatlı Boxer'ını hemen bağırlarına basarlar nasıl olsa. Ben, Tamer, Frida, Sevil, Faruk, Mükerrem, hepimiz çok özledik seni. Kendine iyi bak oralarda. Üstün ıslakken de çok rüzgárda durma.

Her zaman lafı uzatan annen Selin...
Yazarın Tüm Yazıları