Başımı okşayan güzel kadın...

Cunda'da ikinci haftamız.

İnsanların niye ‘‘tatili’’ çok sevdiklerini anladım. Çünkü kadınlar yemek pişirmiyorlar, erkekler de televizyondan haberleri dinlemiyorlar.

Ben ise birçok şeyden dolayı mutluyum.

Annem-babam işe gitmiyorlar, her an yanımdalar.

Gorbi'nin kafası çalışmaya başladı, yazlıkta palto dolabı olmadığı için, karnı acıkınca buzdolabının önünde beklemeyi akıl etti sonunda.

Babamın kucağında veterinerimin tavsiyesine uygun olarak yürüyüşlerimi yapıyorum, mutluyum.

Babam bana verilen selamları kendine sanıyor, o da mutlu.

*

Ve denk geldi ‘‘Pako'ya Mektuplar’’ın Ayvalık çekimleri yapılıyor, ama ben hiç gözükmüyorum.

Dizide oynayan Yıldız Kenter abla bize geldi.

Beni sevdi.

Üst üste mutluluklar...

O çok güzel bir kadın.

Onu kim görse; sevecenliğine, enerjisine, sohbetine, alçak gönüllülüğüne hayran kalıyor.

Onunla ortak bir yönümüz var; ikimiz de şu sıralar artık olmayan birilerini özlüyoruz. O büyük bir aşkla sevdiği ve yakınlarda kaybettiği eşini...

Üç kelimesinden birisi o...

Ben ise her yerde hálá Rok'u arıyorum.

Bir ara eşini anlatırken, Yıldız Kenter'in gözlerinde yaşlar belirdi, boncuk boncuk...

Benim ise gözyaşlarım tüpte, annem gece yatarken koyduğu için sadece burnumun direği sızladı.

Masanın altındaydım...

Yıldız Kenter'e ‘‘Sebepleri değişse de acılar aynıdır’’ demek isterdim, ama konuşamam....

*

Babam her sabah dürbünüyle denize bakıp ‘‘denize açılıyoruz’’ deyip, sonra haritalara bakıyor.

Emin Çölaşan abi, babamın kaptan olarak ev yerine Midilli Adası‘na çıktığını yazmıştı, bakalım nasıl olacak, size anlatırım.

Annem sık sık ‘‘Haritayı yine ters tutma’’ diye tembihliyor.

Belki birkaç gün içinde denize açılacağız.

Gorbi bu konuda deneyimli, teknede ne yapılacağını biliyordur. Ona ‘‘Orada nereye işeniyor?’’ diye soracağım ama salak yine şımaracak.

Babam ‘‘Denize düşerseniz neler yapacağınızı size anlatayım...’’ dedi birkaç kez, sonra annem ile gözgöze geldiler vazgeçti.

Şapkasını düzeltti...

Belli ki kendisi düşmüş, çıkamamış...

*

İşte birçok sebepten dolayı mutluyum bu günler...

Köpekler-kediler de mutlu olurlar, bilmez misiniz...

Mutluluk insanlara özgü bir şey değil.

Hepiniz mutlu olun...


Hayvansever öncüler arasında Mahmud Şevket Paşa ile Said Halim Paşa var


Sokak hayvanlarına yapılan eziyetlere sessiz kalmayan, onların sağlıklı ve güvenli şekilde yaşaması için çabalayan hayvanseverlere ve barınaklara sık sık sayfamızda yer veriyoruz. Gönüllüler tarafından kurulmuş hayvanseverler dernekleri artık Türkiye'de de yaygınlaşıyor. Peki bizim hayvanları koruma derneklerinin ilkinin 91 yıl önce İstanbul'da kurulduğunu biliyor musunuz? İstanbul Himaye-i Hayvanat Cemiyeti'nin kurucuları

arasında dönemin önde gelen asker ve sivil bürokratları bulunuyordu. Toplumsal Tarih dergisinin ağustos sayısında Cihangir Gündoğdu imzalı yazı işte bu derneği anlatıyor. ‘‘Doksan yıl önce İstanbullu hayvanseverler’’ başlıklı yazıda derneğin yanı sıra tarih boyunca İstanbul'un toplumsal yaşamında önemli rol oynayan sokak hayvanlarının hikayesi de var. Bu yazıdan yaptığımız alıntıyı yayınlıyoruz.


Tarih boyunca İstanbullular için sokak hayvanları, özellikle de sokak köpekleri gündelik hayatın vazgeçilmeziydi. 19. yüzyıl İstanbul toplumsal hayatı üzerine yazılar yazan birçok yazar, sokak köpeklerini İstanbul'un toplumsal dokusunun bir parçası olarak kabul etmiş ve onları şehircilik açısından da değerlendirmeye çalışmıştı. Bu yazarlara göre, sokak köpeklerinin şehrin güvenliği, temizliği ve sağlığı açısından da son derece önemli bazı işlevleri bulunmaktaydı.

SULTAN 2. MAHMUD, SOKAK KÖPEKLERİ SÜRÜLSÜN, DEDİ

19. yüzyılın giderek artan modernleşme girişimleri ile birlikte, sokak köpekleri şehrin modernleşmesinde önemli birer engel olarak görüldü ve bu engelin kaldırılması için çeşitli girişimlerde bulunuldu.

Sokak köpeklerini İstanbul'dan sürme fikrini ilk kez ortaya atan Sultan 2. Mahmud oldu. 2. Meşrutiyet'in ilan edilmesinden sonra ise sokak köpeklerine karşı amansız bir kampanya başlatıldı. Köpekler çingeneler tarafından tahta kıskaçlarla yakalanarak kafeslere yerleştirildiler ve Hayırsız Ada olarak da bilinen Sivri Ada'ya yollandılar.

Sokak köpeklerinin İttihatçıların aşırı modernist politikalarına kurban gitmiş oldukları belirtilse de, ilk hayvanseverler derneğinin kurucu üyeleri arasında bazı önemli İttihatçıların da yer alması onların şahsen sokak hayvanlarına uygulanan zulme karşı olduklarını gösteriyor.

BEYOĞLU BELEDİYESİBÜNYESİNDE KURULDU

İstanbul Himaye-i Hayvanat Cemiyeti, 1912 yılında dönemin ileri gelen asker ve sivil bürokratları tarafından İstanbul'da Altıncı Daire-i Belediye adıyla anılan Beyoğlu Belediyesi'nde kuruldu. Cemiyetin birinci amacı hayvanlara yapılan zulüm ve haksızlıkların engellenmesi, hayvanlara iyi muamele edilmesinin teşvik edilmesi ve içinde bulundukları kötü yaşam koşullarından kurtarılmalarına hizmet edilmesiydi. Halk arasında hayvanlara karşı adalet, iyilik ve hayvanseverlik duygularını yaymak ise cemiyetin ikinci amacı olarak belirtiliyordu.

Cemiyetin kurucuları arasında, Osmanlı İmparatorluğu'nun iç ve dış politikasını belirlemiş olan askeri ve sivil bürokratlar göze çarpıyor. Üyelerden Mahmud Şevket Paşa, İttihatçıların gerçekleştirdiği Babıáli baskını sonrasında sadrazam ve Harbiye nazırı olarak görev yaptı. Cemiyetin ikinci başkanlığı görevinde bulunan Said Halim Paşa ise Mahmud Şevket Paşa kabinesinde Hariciye nazırıydı.

İstanbul Himaye-i Hayvanat Cemiyeti'nin kuruluşundan iki sene sonra Osmanlı İmparatorluğu'nun 1. Dünya Savaşı'na girmesi nedeniyle, cemiyetin faaliyetlerine zorunlu olarak son verildi. Bu iki sene süresince, cemiyet İttihatçıların başlattığı sokak köpeklerini itlaf kampanyasını engellemekte kısmen başarılı olmuş görünüyor. Makalelerde sokak köpeklerinin topluca itlaf edilmesi ile ilgili en son tarih 1911 yılı olarak gözüküyor. Bu tarihten sonra sokak köpeklerinin 1914 yılına kadar topluca yok edilmesi veya adalara sürülmesi gibi bir girişim bulunmuyor.


SİZ PAKO’YA SORUN PAKO DA UZMANA


Veteriner Hekim Talat GÜLBAY


Köpeğinize ısırmanın oyun olmadığını öğretin


Bir ay önce kangal kırması bir köpek aldık. Çok yaramaz ve önüne gelene saldırıyor, ısırıyor. Yaşı küçük olduğu için kuduz aşısı yapılmadı. Bundan dolayı çok korkuyoruz. Önceleri ısırmasını oyun amaçlı zannettik, fakat şimdi ansızın saldırıyor. Ne yapmalıyız?

Özellikle 10-20 haftalık dönem köpeğin sosyalize olduğu ve çevresi ile iletişimi öğrendiği dönemdir. Köpeğinizin iletişim huyunun şekillendiği bu dönemde onun sosyalize edilmesi gerekmektedir. Normalde bütün köpekler oyun oynamaya başladıkları bu dönemde birbirleri ile oynarken kullandıkları çenelerini bizimle oynarken de kullanmak ister. Ancak köpeğinizin size verebileceği zarar ve yaptığının yanlış bir davranış olduğu hakkında bir fikri yoktur. Bu dönemde ısırmanın bir oyun olmadığını ona öğretmeyi denemelisiniz. Köpeğinizin ısırma davranışının kalıcı bir huy haline dönüşmesini önlemek için ona çene kaslarını kontrol etmeyi, ısırmanın bir oyun olmadığını ve eğer ısırırsa canınızın yandığını öğretmelisiniz. Bunun için yapılacak en iyi şey profesyonel bir yardım alarak köpeğinizin sosyalize olmasını sağlamaktır. Köpek davranış bilimcileri onunla oyun oynarken sizi ısırdığında canınız yanmasa bile mutlaka bunu ifade eden bir ses çıkararak oyunu o anda kesmenizi öneriyorlar. Bu şekilde onunla oyun oynamayı her kesişinizde şaşırıp duracak ve sizinle tekrar oyun oynayabilmek için ısırmaktan vazgeçmek zorunda kalacaktır. Onunla oyun oynarken oyunun kontrolünün sizde olmasına ve köpeğinizin evet-hayır komutlarını algılayabilmesine de dikkat etmelisiniz. Bu arada köpeğinizin alan koruması yeteneği kalıtsal olarak bulunan bir köpek olduğunu bilmenizde fayda var. Köpeğinizin içgüdüsel olarak saldırarak ya da ısırarak koruduğu bu alana giren insanların korkmaları ve uzaklaşmaları bu hareketi tekrarlamasına neden olur. Yani köpeğiniz ısırarak ya da kovalayarak o alanı koruyabildiği düşüncesi ile bu davranışını devam ettirecektir. Bu durumda kesinlikle onu kontrol edebilecek profesyonel bir eğitmen yardımı ile birlikte köpeğinizi belli bir alanda bağlı tutmaktan vazgeçmeli ve diğer canlılarla iletişim kuracağı şekilde sosyalize etmelisiniz. Birçok insan ve evcil hayvanla iletişim kurduktan sonra köpeğiniz bu içgüdüsel davranışını terk edecektir. Bu arada alacağınız profesyonel yardım sizin de köpeğinizi daha iyi anlamanıza yardımcı olacaktır. Köpeğiniz beş aylık olana kadar bu sosyalizasyonu gerçekleştirmek zorunda olduğunuzu unutmayın. Beş aylıktan itibaren huy haline dönüşecek olan bu davranışın değiştirilmesi neredeyse imkansız denecek kadar zordur.


Pako Pano


Merhaba. Ben doğuştan kör 1-1.5 yaşlarında bir İskoç terrier'im. Sevgimi verebileceğim ve ilgi görebileceğim sıcak bir yuva arıyorum. (0216) 499 83 90; (0216) 499 62 85.

6 adet siyah, dişi, iki aylık Spanish cocker'a yuva arıyoruz. (0536) 960 60 03.

Büronun penceresinde beslediğim kedilerden biri olan üç aylık uzun tüylü tekir, ev kedisi olmak için inanılmaz bir mücadele veriyor. Onu almak isteyenlerden haber bekliyorum. (0312) 468 97 49; (0535) 472 01 40.

3.5 yaşındaki erkek İrlanda setter'imize acil eş aranıyor. (0532) 214 57 81.

Bahçede bulduğum 1.5 aylık simsiyah, şirin mi şirin erkek kediciğe yuva arıyorum. (0533) 365 25 36.

Saf kangal baba ve Sibirya kurdu anneden 9 adet erkek yavru oldu. Henüz 10 günlükler, kendi başlarına yaşayabilecekleri aşamada sevenlerine verilecekler. (0532) 471 68 27.

8 yaşında 0 numara siyah miniature pincher cinsi erkek köpeğim. Kendime eş arıyorum. (0216) 362 62 73.
Yazarın Tüm Yazıları