Mesela İclál Aydın’la Tuna Kiremitçi’nin ilişkisini duyunca mesai yaptım biraz. Ve dedim ki bu ikisine ‘aşk’ yakışır. Başka türlüsü olmaz.
Zaten Kiremitçi’nin yazdıkları olmasa yüzü bas bas bağırıyor.
‘Ben duygusal adamım, áşık olurum!’ diye.
Ki dedikleri de var. Bir zamanlar kendisiyle yapılan bir röportajı okuduktan sonra ‘Vay be böyle seven erkekler de var demek!’ diye düşünmüştüm.
Gerçi ne dediğini şimdi tam olarak hatırlamıyorum ama düşündüğüm buydu.
Fakat aşk dediğiniz kızamık değil, insanın başına bir kere gelecek diye bir şey yok!
İyi ki de böyle. İnsanı bulutların üstüne çıkaran daha kuvvetli bir duygu yok şu hayatta. Keşke ha bire áşık olabilsek.
Hele sevgili İclál’in deyimiyle ‘iki edebiyatçı’ arasında olunca daha da bir hoş oluyordur herhalde.
Diyaloglar açısından en azından.
Bakın İclál’in ilişkilerini itiraf etmesi bile bir başka.
‘O karısından ayrılmış ben de kocasından ayrılmış edebiyatçılardık.’
Şimdi iki muhasebecinin aşkı olsaydı bu, ‘İkimiz de boşanmıştık’ der geçerdi iki taraftan biri.
Halbuki edebiyatçı olunca...
‘O karısından ayrılmış ben de kocasından ayrılmış edebiyatçılardık.’
Zannedersiniz bir ilişkiye değil de beraber bir romana başlıyorlar, bu da romanın ilk cümlesidir!
Zamane edebiyatçıları çok yaratıcı.
Vallahi.
Mesela Çetin Altan da eşinin ölümünden sonra bir yazarla, Solmaz Kámuran’la hayatını birleştirdi ama ‘Biz iki edebiyatçı’ demeyi akıl edemedi.
***
Bu aşkın sıradan insanların aşkına benzeyen bir tek tarafı var, o da ‘sözcü’lüğü her zamanki gibi kadının üstlenmesi. Bir de ipler genelde olduğu gibi yine kadının elinde.
Kiremitçi’nin kitap ilanında giydiği kıyafetleri ve gözlükleri bile İclál seçmiş.
Aslan İclál!
Bir nevi ayağına basmış oluyor damadın.
Bakın bir de nereden anladım bu aşkın sahiciliğini...
İclál’in ‘İkimizin de gamzeleri var, ne güzel değil mi?’ demesinden.
Yıllar önce, yeğenim 3-4 yaşlarındayken anaokulundaki arkadaşına áşık olduğunu söylediğinde ‘Nesini sevdin?’ diye sormuştuk da ‘İkimizin de botları kırmızı’ demişti, hiç unutmam.
‘Eeee?’ diyeceksiniz.
Tuna Kiremitçi diyordu ki geçenlerde... ‘Áşık olunca yeniden çocuklaştığımı hissediyorum.’
Ben de İclál’in çocuklaştığını hissediyorum işte, daha ne olsun?
Son olarak...
Vallahi benim bir suçum yok!
Çok aranmış kızımız. Çanak tutmuş adeta, dayanamadım. Neyse, onun hoşgörüsü de fazladır bugünlerde...
MIŞ-MUŞ
Film için yapılan zikir provasını polis basmış.
Allah Allah! Öğretmen falan sandılar herhalde içeridekileri!
*
Yeni kurulacak üniversite sayısı 25’e çıkarılıyormuş.
İstedikleri kadar artırsınlar ana-babaların üretim kapasitesini karşılayamazlar.
*
Erdoğan ‘İçki ruhsatı alamayan bize gelsin’ demiş.