Yedi konu ama eni konu değil

ALİBEYKÖY’E GİTSEYDİNİZ

Cumartesi, pazar, bayram...

Arabasına atlayan Boğaz’a koşuyor.

Her mevsimde, her havada.

Fakat... O kıyıdaki balıkçılara, kafelere, çay bahçelerine doluşanların biri, bir kere olsun dönüp Boğaz’a baksa!..

Asla!

Herkes birbiriyle meşgul.

Peki neden teptiniz onca yolu?

Evde oturup konuşsaydınız o bitmeyen meselelerinizi!

Veya Alibeyköy’e gitseydiniz toplaşıp!

KIZLARI DA ALIN ASKERE

Direksiyonda bir genç kız...

Direksiyonda dediysem, lafın gelişi. Bir elinde cep telefonu, ötekiyle çantasından sigarayla çakmak çıkarmaya çalışıyor.

Bu cesur yüreklilik, ölmekten, öldürmekten korkmama hali... Hakikaten askere göndermek lazım. Kuzey Irak’a.

ONU ALMA BENİ AL

Arzu Balkan’la Deniz Uğur, baştan beri verdikleri röportajlarda söyledikleriyle hepimize yeniden gösterdiler ki, üçlü ilişkilerde durum kadın açısından iki evreden oluşmaktadır.

Birincisi, "Onu alma beni al!"

İkincisi, "Bana yar olmadın ona da olma!"

EMEĞE SAYGI


Bazen, hiç yeri değilken, hatta hiç tanışmıyorken, karşımdaki kadına ayakkabısının veya bluzunun ya da eşarbının çok güzel olduğunu söylemek istiyorum.

Sahiden çok beğendiğimden değil, emeğe saygımdan!

Çünkü biliyorum ki az mesai harcamamıştır onu alırken...

Biliyorum ki yanyana koyup "Aradaki farkı bulun" deseler, bir bakışta fark edilemeyecek kadar birbirine benzeyen iki desen arasında az tereddüt etmemiştir.

İki renk, iki model arasında az gidip gelmemiştir...

En son, o sabah evden çıkarken "O mu, bu mu?" diye az düşünmemiştir...

SEVİŞME SONRASI

Erkek, sırtüstü yatmakta, mağrur bir ifadeyle tavana bakmaktadır.

Kadın, erkeğin koltuğunun altına sokulmuş, başını onun çıplak göğsüne dayamıştır.

Adeta minnettardır erkeğe.

Bütün filmlerde, sevişme sonrası sahne budur.

Herhalde var bildikleri... Demek böyle oluyor çoğunlukla.

Bana göreyse kadın için bundan daha teslimiyetçi bir duruş yoktur.

Bu duruştan ne kadar hazzetmediğimi anlatmak için "dayak bile bundan iyidir" desem... Hiç olmazsa bi tane de sizin patlatma ihtimaliniz vardır orada!

TECAVÜZ GİBİ

PKK’nın esir aldığı sekiz askerimiz...

"Şimdi bu konunun burada işi ne?" demeyin.

Düşünce zapt edilemiyor.

Oradan oraya sıçrıyor ve sıçradığı yerlerin birbiriyle uyum içinde olması şart değil. Bir fıkraya gülerken, mesela babanızın ölümü gelir aklınıza... Onun gibi bir şey.

"Sana mı kaldı?" da demeyin.

Türkiye’nin meselelerini düşünmek kimsenin tekelinde değil. Hatta bugüne kadar düşünenlerin yerine başkaları düşünse artık, belki daha iyi olur. Durum ortada zira.

Uzatmayayım, ben de zaten olayın politik ya da askeri yönünü falan irdeleyecek değilim. Bir çağrışımdan bahsedeceğim sadece.

Farkında mısınız, esirlere, şehitlere gösterdiğimiz ilgiyi göstermiyoruz.

Neredeyse "tu kaka" olacaklar.

Bu durum bana tecavüze uğrayan kadınlara yaklaşımı hatırlatıyor. Hani tecavüzcüden çok kadın suçludur ya bazılarının gözünde...

Hatta törelere kurban gider ya bazı yerlerde o kadınlar...

YAŞAMIN KIYISINDA

Filmler nasıl başlar, nasıl gelişir?

Biri erkek, biri dişi iki kişi, filmin başında tanışır, sonra bir sürü şey yaşarlar.

Fatih Akın’ın filminde de var bir erkekle bir dişi.

Ve bir sürü şey yaşıyor onlar da.

Ama bir farkla.

Tanışmıyorlar.

Tam tanışmanın eşiğine geliyorlar... Film bitiyor.

Çok meraklıysanız Fatih Akın’ın bıraktığı yerden filme devam edebilirsiniz.

MIŞ MUŞ

ABD’de yaşayan bir adam, 18 dakikada 108 hamburger yemiş.

O da bir şey mi, ABD’de başka bir adam birkaç senede milyonlarca kişinin başını yedi.

Arjantin’de Başkan Kirchner’in eşi First Lady Christina kocasının yerine başkan seçilmiş.

Biz "resepsiyonlar eşli mi eşsiz mi" derken bakmışsınız bir referandum daha, Abdullah Gül First Gentleman!
Yazarın Tüm Yazıları